Bu Blogda Ara

30 Haziran 2019 Pazar

İlk Çağlardan Bugüne Resim Teknikleri



İlk Çağlardan Bugüne Resim Teknikleri


İLK ÇAĞLARDAN BUGÜNE DEK RESİM TEKNİKLERİNE GENEL BAKIŞ

Resim sanatının ilk örneklerini, prehistorik (tarihten önceki) devirlerden beri mağara tavan ve duvarlarında, kemikler üzerinde, ağaç kabuklarında tesbit eden arkeolog ve sanat tarihçileri, bu resimlerin tabiî renkli taşlar ile boyanarak yapıldıklarını tesbit etmişlerdir. Ayrıca bu resimlerin boyalarının analizleri de yapılmıştır. Mağara resimlerinin yapılışları hakkında bazı enteresan görüşler mevcuttur. Bunlardan birini burada zikretmek faydalı olacaktır. Mağara tavan ve duvarlarında resmedilmiş olan resimlerin çoğunun hayvan olduğu malûmdur.
Bu hayvan resimlerinin gövdeleri, başlan veya muhtelif çıkıntılı uzuvları, kayaların çıkıntılı yerlerine isabet ettirildiği görülüyor. Hattâ bu kayaların, muayyen hayvanları hatırlatan yelelerinden çizilerek boyandığı intibaı vardır. İnsan, hazan yatakta uzanmış yatarken ya da dalmış duvara bakarken, tavanda ya da duvarda, hayvan ve insan şekillerine benziyen çatlak yahut çizgiler görür.
Bu çizgilerin, insan fantazisinde, bir senteze tâbi tutuldukları ve bunun sonucu gayet natüralist – empressiyonist izlenimler edinildiği malûmdur. Mağara resimlerinde kullanılan boyaların tabiî renkli taşlar olduklarına işaret etmiştik. Bu avcı kaviralerin resimleri serisine Mısır sanatının ilk devrelerini de dahil ediyoruz. Konturları gayet isabetle çizilmiş olan hayvan resimlerinden 4. Sülâle Devrinde yapılmış olan ördek resimlerinin tekniklerine dair ancak düşünceler vardır. Fakat kati bilgi mevcut değildir. Mısır sar natında mumlu boyaların kullanıldığını görüyoruz: Mumlu boyların, bilâhare Girit, Yunan, Roma sanatında, ikonolarda da kullanıldığını görüyoruz. Bunun yanında kazeinli boyaların da daha Mısırlılar tarafından kullanıldığı anlaşılıyor.
Mumlu boyaların hava tesirlerindi müteessir olmadığı tesbit edilmiş olduğundan eski küİtürlerde geniş bir tatbikat sahası bulduklarına şahit olu- yoruz. Mumlu boyaların yani, balmumundan yapılmış boyaların tekniğine (enkaustik) de denilmektedir. Ayrıca balmumunun sıvı haline getirilmiş bir başka şekli de tatbik sahası bulmuştur.
Eski medeniyetlerin büyük mabetler kuran devirlerinde duvar resmi bilhassa inkişaf etmiştir. 18. Sülâle devrinde sarayların duvarlarında sulu boya tekniğinde muazzam freskler yapılmıştır. Maalesef bu hususta geniş bilgi veren eserler mevcut değildir. Ancak bu eserlerde kullanılan maddelerin tesbiti mümkün olmuştur. Yunan mabetlerinin şimdi gördüğümüz beyaz mermer görünüşlerinin beyaz bırakılmıyarak boyandığım biliyoruz. Girit ve Yunan medeniyetlerinde sanat derecesine yükseltilen bir vazo resmi vardı. Knosos sarayında yapılmış duvar resimlerine de rastlıyoruz.
Yunan sanatında fresko, mumluboya tekniği (enkaustik), tempera (çeşitleri) kullanılmıştır. Yunan sanatında meydana getirilen resimlerden elimizde bir şey kalmamıştır. Fakat. Pompei harabelerinde elde edüen hiç bozulmamış freskler hakkında bazı bilgüere sahibiz. Eski Romalı mimar Vitruv’un anlattığına göre, Pompei freskleri için ilk önce kabadan başlıyarak gittikçe inceye gitmek üzere altı sıva tabakası sürülürdü. En üst tabakaya da mermer tozundan bir sıva yapılıyor ve perdahlanarak parlak bir hale getiriliyordu.
Vitrüviyüsün verdiği malûmat maalesef eserler tetkik edildiğinde doğru çıkmıyor. Yani sıva tabakası altı tabaka halinde değildir. Ayrıca, bu zemin üzerine yapılan boyanın çeşitli olduğu anlaşılmaktadır. Perdahlanan parlak zeminin, beyaz, kırmızı, sarı ve siyah olduğu, diğer renkli zeminler üzerine de kuru boya (seccomalerei) yahut kasein tekniği üe çalışıldığı anlaşılmaktadır. Fakat Pömpeinin meydana çıkmasından kısa bir zaman sonra burada açıkta kalan bir çok resimlerin gün ışığı altında kısa zamanda çabucak karardığı görülmüştür. Ayrıca bu resimler üzerindeki parlaklığın resim sathı üzerinde gezdirilen sıcak bir üstüvane yahut sıcak mala ile temin edildiği anlaşılmıştır. Zira bugün halâ şimalî İtalya’da aynı şekilde çalışan ve geleneği sürdüren ustalar mevcuttur.
Balmumu mahlûlünün ikinci bir tekniğinin de eski çağlarda kullanıldığı anlaşılıyor. Bu teknik hakkında gayet sarih bilgi mevcuttur. Suya nazaran 1/4 nisbetinde balmumu eritilerek (kaynatılarak) içine, bir miktar su içinde eritilmiş amonyum karbonat ilâve edilir, eğer amonyum karbonat taze ise bir köpürme baş gösterir. Bu halde kaynatmaya devam edilerek, köpük zail edilir.
Suyun damıtık su yahut temiz yağmur suyu olması gerekir. îşte bu mahlûle balmumu mahlûlü denir. Rengi süt gibidir. Senelerce dayanır. Bu mahlûl reçineli verniklerle, haşhaş yağı ile, venedik terbentini ile, tempera, kasein ve yumurta ile kanştırılabilir. Ve fevkalâde bir yumuşak tesire sahip olup, alçı, tahta zemin üzerine çalışıldığında gayet aydınlık bir tesiri vardır ve hattâ beyaz duvar renginden daha aydınlık bir tesire sahiptir. Kullanılışı tempera gibidir. Bez ile uğuşturulduğu yahut üzerinden sıcak silindir geçirildiği taktirde cilâ parlaklığı kazanır.
Balmumun terepentin içinde eritilerek duvar resminde kullanılması daha Mısır’da görülmektedir. Esasen duvar resmi teknikleri daha ilkçağ kültürlerinde bol bol kullanılmıştır. Bu suretle Fresk, enkaustik (mumlu boyalar), tempera, suluboya birçok çeşitleriyle daha ilkçağ kültürlerinde yer almış bulunuyor. Fakat tablo resmi hakkında ilk kültürlerde bir bilgi hemen hemen yoktur. Roma ve Yunan devrinde mumlu boyalar ile bazı tablo resimlerine raslıyoruz. Yunan ve Roma kültüründe rasladığımız pentür şeklini «dört renk pen- türü» adı altında mütalâa edildiğini görüyoruz ki bu teknikte kullanılan renkler, siyah, beyaz, kırmızı ve sari idiler. Bu teknikle çalışan bir Yunan ressamı PolygnoH (çalıştığı devir M. S. 475 – 450) vardır,
Roma İmparatorluğunun yıkılışından itibaren Avrupa’yı istilâ eden Hunlar ve şimalî kavimlerin yaptığı 1 büyük tahribat ve sari hastalıkların kasıp kavurduğu üç yüzyıl gibi uzun bir zaman mimari ve çeşitli sanat ve 1 mesleklerin unutulmasına sebep olmuştur. Ancak ilk 1 olarak Büyük ŞarPın kurduğu imparatorluk devrinde 1 yeniden mimari faaliyetlerine başlanmıştı. Merkez J Aachen olmak üzere  başlıyan sanat faaliyeti ile saray, kilise, manastırların inşaasma başlanmış, Bizans’ta 726 a tarihindeki resmin putperestlik addedilmesiyle oradan 1 kaçan ressamlar Büyük Şarl’ın sarayında hüsnükabul I bulmuşlardır.
Ayrıca Suriye’den tüccarların getirdiği ve 1 İrlandalI misyonerlerin yayılmasına büyük hizmetleri 1 olduğu anlaşılan kitap süslemelerinin incilin resimlen- 1 meşinde büyük rolü olmuştur. Şarl’ın tabiattan çalışma- , 1 yı ressamlara emrettiğini biliyoruz. Bu suretle incilin 1 insan resimleriyle Hıristiyanlığın mukaddes şahsiyetle- rini resmettiklerini görüyoruz. Almanların Karolinger, fm Fransızların Carlovingien dedikleri bu Alman – Fransız halkı, robüst sağlam, süste tasarrufu benimsemiş ro- manik sanatın temelini atmışlardı.
Bu sanattır ki, Avrupanın yeniden mimarî eserleriyle donanmasını mümkün kılmış; kitap resmi yani minyatür resmi inkişaf etmeye başlamıştır. Minyatürün tarihçesi eskidir. Bu kelime Lâtince «minium» (mennig) kelimesinden gelmektedir. Kırmızı bir boyanın ismidir. Bu boya ile ortaçağın kitaplarının sahifelerinin kenarlarına çerçeve olan bir çizgi çekiliyordu.
Kitap resimlerinde altın yaldız kullanılması mühimdir. Çünkü bu yaldızın bilâhare tablo resmine aktarıldığı görülüyor. Kitap resimlerinde altın yaldızın kullanılması Otto devrinde (Onuncu asrın son yansı) diri 
Onuncu asırdan itibaren mihrap resimlerinde tablo resminin kullanıldığına şahit oluyoruz. Bu resimlerde kullanılan teknikler temperadır. Tempera tekniğinin yağlı boyanın keşfine kadar tablo resminde baş rolü oynadığını biliyoruz!
Orta çağın teknikleri arasında îkonoların yapılmasında rol oynayan balmumu boyaların geçmişinin eski olduğuna işaret etmiştik. Fakat îkonolarm tablo resmi olmasına mukabil, Avrupa tablo resmini müstakil olarak çok sonra anlamıştır.
Çünkü Avrupa «Codex» denileh resimli İncil kitaplarından tablo resminin doğmasına mukabil İkonolar, kitap resminden müstakil olarak tablo resmi idiler. En eski İkonolar 6. yüzyılda görülüyorlar. İkonolar Rusya- da Kiew’de halen günümüze kadar intikal etmişlerdir. 10-13. asır arası nadiren görülen İkonolar ortodoks âleminde bilhassa 14. asırdan itibaren mebzulen görülmektedirler.
ilk kültürlerden itibaren ilk önce şarkta, bilâhare Yunan kültüründe yer kaplaması olarak kullanılan mozaik, helenistik devirde artistik bir imkân olarak kullanılmıştır (İskender’in meydan muharebesi, Pompei). ‘ Mozaik bilhassa Bizans’da kıymetli taşların bir harç içine yahut camcı macunu içine yerleştirilmek suretiyle renkli bir süs, tasvir imkânı olarak geniş bir yer bulmuştur. Bu teknik «incrustation» yani kakma tekniğidir. Mozaik için renkli taşlar, değerli taşlar, altın çubuklar, beyaz, siyah ve renkli mermerler kullanılmıştır. Pompei, Roma, Ravenna, Bizans gibi birçok tarihî şehirlerin mimarî eserleri duvar kubbe ve tavanlarında geniş uygulama alanı bulmuş bir tekniktir.
Avrupa 15. yüzyıla kadar tempera tekniği ile çalışmış üzerine de vernik çekmiştir. Gotik sanatın devam ettiği sıralarda bütün kilise resimleri tempera tekniği’ ile yapılmışlardır. Ancak ilk defa Van Eick kardeşlerin boyayı sikatifle kullanmalarıdır ki, yağlıboya tekniğinin bulunmasına yol açmış ve böylece Batı’nın tablo sanatı gelişmiştir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...