İsveç’te 5. Yüzyıla Ait Katliâm İzleri Bulundu
İsveç’in en büyük 2. adası olan ve Baltık Denizi üzerinde bulunan Öland Adası’nda yer alan Sandbyborg yerleşiminde, 5. yy’ın sonlarında katledilmiş onlarca insan ve hayvan kalıntıları bulundu.
İsveç’in en büyük 2. adası olan ve Baltık Denizi üzerinde bulunan Öland Adası’nda yer alan Sandbyborg yerleşiminde, 5. yy’ın sonlarında katledilmiş onlarca insan ve hayvan kalıntıları bulundu.
Arkeologlar, İskandinavya’daki Göç Dönemi’nin siyasal, ekonomik ve sosyal olarak düzensiz olduğu ve şiddete yol açtığı sonucuna varmaya başladı. Öland kıyı şeridinde yer alan Sandbyborg yerleşimi, 50’den fazla ev barındıran, oval şekilli bir duvarla çevrelenmiş bir yerleşim. Bu türden yuvarlak yerleşimler ve evler, mezarlıklar ile birlikte, Göç Dönemi’nde (M. S. 400 – 550) bölgede oldukça yaygındı.
Bölgede 2011 yılında kazı çalışmaları başladığından beri, iki ev tamamen kazıldı, üçüncü bir evin yarısı ortaya çıkarıldı ve diğer 6 evde sınırlı kazılar yürütüldü. Yine de, yerleşimin küçük bir kısmının ortaya çıkmasına rağmen, bulunan çok sayıda insan kalıntısı ve eser, yerleşimin şiddetli bir şekilde sona erdiğini gösteriyor. “Antiquity”dergisinde yayımlanan araştırmada arkeolog Clara Alfsdotter ve meslektaşları,“İskelet kalıntılarının bağlamının sıradışı olduğunu” söylüyor. Hayvan ve insan iskeletlerinin, evlerin içinde ve sokakların zeminlerinde parçalanmış olduğu tespit edildi. Bir evde 9 kişi bulundu: üç erkek yetişkin, muhtemelen erkek olan iki yetişkin, küçük bir çocuk ve bir bebek. Kafataslarının birçoğu, başın arkasına ya da yan tarafına keskin olmayan bir silahla yapılan travma izleri ortaya koyuyor ve genç bireyin zaten ölmüş olan bir yetişkinin bacaklarının üstüne öldüğü anlaşılıyor. Evdeki insan iskeletlerinden ikisi kısmen kömürleşmiş ve parçalanmıştı. Araştırmacılara göre bu, baskın yapanların bazı evleri ateşe vermeye teşebbüs ettiklerini ya da kaza ile bir yangının patlak verdiğini gösteriyor. Birkaç kafatası üzerinde, bir adamın omzunda ve bir adamın kalçasında tespit edilen travmalar, vücûdun arkasına ya da yanlarına doğru alınan darbelerden kaynaklanıyordu. Arkeologlar, “Savunma yaralanmaları ve kafa yaralanmaları gibi tipik olarak bilinen savaş yaralanmalarıyla ilişkili ölüme sebebiyet veren travmalar şimdiye kadar tespit edilemedi. Bu durum, olayın çok sayıda insanı içerdiğini, aynı anda birçok evde savaş edildiğini ve kurbanların bir kısmının kendilerini savunacak bir konumda olmadığı sonucunu veriyor” diyorlar.
İlginçtir ki şimdiye kadar cinsiyeti saptanabilen kurbanlardan hiç kadın bulunamadı ve hepsi erkekti. Bu nedenle, ölümcül şiddetin sadece erkeklere (ya da bazı çocuklara) uygulandığı ve kadınlara ya merhametli davranıldığı ya da rehin olarak alındığı düşünülüyor. İnsanların toplu mezarlara gömülmemiş olması ise, katliâmdan sonra kimsenin bu yerleşime dönmediğini gösteriyor.
Sandbyborg yerleşimine dair bir başka gariplik ise, askerî teçhizat ve silahların bulunamamış olması. Alfsdotter ve meslektaşları, baskını yapanlar her kim olursa olsun, silahları kendileri için almış olabileceklerini ya da onları bir gölde ya da bataklıkta ritüel olarak gömmüş olabileceklerini söylüyor. Zira bu tür birçok bulgu geçmişte arkeologlar tarafından ortaya çıkarılmıştı.
Sandbyborg yerleşiminin bu katliâm için neden hedef alındığı arkeolojik kanıtlardan anlaşılamıyor. Bu, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün İskandinavya kadar kuzeyde bile etki gösterdiği bir dönemdi ve sonuç, Göç Dönemi’nde çiftliklerin terk edilmesi ve yok edilmesi oldu. Sandbyborg’un, farklı grupların sosyal hiyerarşiyi zirveye çıkarması gibi çalkantılı siyasî zamanların zayiatı olup olmadığı ya da sadece yanlış zamanda yanlış yerde mi bulunduğu bilinmiyor. Bölgede gelecekte yapılacak arkeolojik çalışmaların, eski İskandinavya’da yaşamın nasıl olduğunu ortaya çıkarması bekleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder