TERMESSOS’DA BULUNAN BİR KÖPEK MEZARI (İ.S. 3. YÜZYIL)
Birçok antik metin ve tasvir bize köpeklerin (Grekçe: kyōn, Latince: canis) antik dünyada da en çok rağbet gören hayvanlar olduklarını göstermektedir. Zaten Eski Yunan inancında yeraltı dünyası olan Hades’i Kerberos adındaki çok başlı bir dev köpek korumaktaydı. Homeros’un (İ.Ö. 8. yüzyıl ?) destanları olan Iliada ve Odysseia’da onlar için “sadık muhafız, çobanların ve avcıların sağ kolu, evlerin ve sirklerin vazgeçilmez hayvanı” gibi ifadeler kullanılmaktadır. Odysseia destanında sözü edilen Argos adındaki köpek hiç kuşkusuz antik dünyanın en ünlü köpeği idi. Argos, herkesin öldü sandığı sahibi olan kahraman Odysseus 20 yıl süren Troia Savaşları’ndan sonra evine bir dilenci kılığında dönmesine rağmen onu hemen tanımış, kulağını dikmiş ve kuyruğunu salladıktan sonra oracıkta ölmüştü (Odysseia XVII, 290-327).
Hesiodos (İ.Ö. 8. yüzyıl) Yunanistan’ın Boiotia bölgesindeki kırsal yaşamdan söz ederken çiftçilere şu tavsiyede bulunur: «... ısırgan köpeğin için fedakarlık yap, yiyeceğini kısma, ki malın çalınmasın!». Ünlü düşünür Platon (İ.Ö. 5-4. yüzyıllar) ise, ideal devlet modelindeki askerlerde bulunması gereken asgari özellikleri anlatırken köpeklerin hayranlık uyandıran cesaret ve inceliğine değinir ve şunu söyler: «... iyi yetişmiş köpekler, yabancılara karşı takındıkları öfkenin tersine, yakın dostlarına ve tanıdıklarına karşı çok kibardırlar» (Politeia, 2. 275‑6).
Antik devrin ünlü köpek cinslerinden biri, Melitaios (Malta Köpeği) adı verilen ve özellikle Mısır, Yunanistan ve İtalya’da çok gözde olan finolardı. Theophrastos, Melitaios cinsi köpeği ile öğünen bir adamdan söz ederken şöyle der: «Bu Malta finosu ölecek olursa, korkarım bu adam ona bir mezar inşa edecek ve taşın üzerine ‘Maltalı Köpek’ diye yazdıracak!». Öte yandan, İ.Ö. VI. yüzyılda Amorion’da (Afyon/Hisarköy) yaşamış olan Aisopos (Ezop), deniz yolculukları sırasında kadınların daha kolay vakit geçirebilmek için Malta finoları ile maymunlarını da yanlarına aldıklarını belirtir. Gerçeken de, Romalı ozan Iuvenalis (İ.S. 2. yüzyıl), bu küçük köpeklerin (catellae) yaşaması için kadınların kocalarını bile seve seve mezara gönderebileceklerini düşünmekteydi (Saturae, 6.653-4).
Yunan ve Roma dünyasının diğer ünlü bir köpek cinsi de, iri ve güçlü bir yapıya sahip bir tür çoban köpeği olan Molossos’lardı. Bazı araştırmacılara göre Molossos cinsi köpekler vahşi hayvanlara ve savaşlarda insanlara karşı mücadele etmaeleri için beslenmekteydi. Birçok antik yazılı kaynakta Molossos’lardan övgü ile söz edilmektedir. Örneğin Vergilius (İ.Ö. 1. yüzyıl), Molossos’ların Yunan ve Romalılar tarafından av köpeği (canis venaticus) ya da kırsaldaki ev ve sürüler için bekçi köpeği olarak (canis pastoralis) önemli işlevler gördüklerinden söz etmekte ve onlar varken geceleyin hırsızlardan, kurtların saldırılarından ve eşkiyalardan korkmaya gerek olmadığını yazar (Georgica III. 407). Aristoteles ise Molossos’ların vahşi yırtıcılarla karşılaştıklarında gösterdikleri cesaretten övgü ile söz etmektedir (De Animalia, IX.1).
Petronius’un (İ. S. I. yüzyıl) ünlü Satyrcon adlı eserinin kahramanı ve zengin ama görgüsüz bir azatlı olan Trimalchio, öldüğünde mezarının başına dikilecek olan heykelinin ayaklarının yanıbaşında köpeğinin de yer almasını emretmekteydi. Gerçekten de, bazı arkeolojik buluntular, efendisi ile aynı mezarda ya da mezarlıkta yan yana yatan bazı köpeklere ilişkin ipuçları vermektedir. Örneğin, Fransa’nın kuzeyindeki Amiens kentinde 1915 yılında kazılan bir mezarda, sahiplerinin yanında yatan 9 köpek iskeleti ve ayrıca küçük bir lahit (ostothek) içine konmuş diğer iki köpeğe ait kalıntılar ele geçmişti.
Bazı köpek sahiplerinin ölen köpekleri için özel mezarlar yaptırdıkları ve üzerine dokunaklı şiirler yazdırdıkları bilinmektedir. Bunlardan biri ünlü Yunan Antolojisi'nde (Anthologia Graeca) yer almakta olup, Eumelos adındaki birinin beyaz bir köpeği için yazılmış ağıttır (7.211):
«Taşında “Beyaz Köpek Melita’nın mezarı” diye yazılı
“Boğa” derlerdi ona, artık sesi gecenin sessizliğinde
Vaktiyle Eumelos’un en sadık koruyucusuydu, azılı».
Köpeklerle ilgili en ilginç buluntulardan biri de, Antalya’nın kuzeybatısındaki Termessos(Güllük Dağı) kenti yakınlarında ele geçen ve şimdi Antalya Müzesi’nde korunan, kireçtaşından yapılmış bir küçük bir lahittir (ostothek). Bu lahdin dar kenarlarından birinde yer alan ama ilk satırları okunamayacak kadar aşınmış olan şu Grekçe şiir yer almaktadır:
«Oynaşırken ona ‘Sevimli Stephanos’ derlerdi
Ölüm götürdü ansızın; şimdi mezarda bedeni
Stephanos’un mezarı bu, şimdi yok oldu, gitti
Stephanos’um ben, Rhodope yaptırdı bu mezarı
Ağladı Rhodope ve gömdü köpeğini bir insan gibi».
Anlaşılan, Stephanos (‘Çelenk’) adındaki köpeğinin ölümü Rhodope adındaki sahibesini o kadar üzmüştü ki, ona bir lahit-mezar yaptırmış ve üzerine bu ağıtı yazdırmıştı. Güllük Dağı’nda, köpek Stephanos’un lahdinin bulunduğu yörede çok önceden bir diğer lahdin üzerindeki Grekçe yazıtta Aurelia Rhodope adındaki bir kadının adı okunmaktadır. Bilim adamlarına göre, bu kadının köpek Stephanos’un sahibesi olan Rhodope ile aynı kişi olma olasılığı yüksektir. Nitekim her iki yazıtın da İ.S. 3. yüzyıla tarihlenmesi bu olasılığı güçlendirmektedir. Bu doğru ise, diğer birçok köpek sahibi gibi Rhodope de köpeği Stephanos’un yakınına gömülmek istemiş olmalıydı.
KISA KAYNAKÇA:
B. İplikçioğlu - G. Çelgin - V. Çelgin, Epigraphische Forschungen in Termessos und seinem Territorium (Wien 1991), 39-42, no. 22.
R. Merkelbach - J. Stauber, Steinepigramme aus dem griechischen Osten IV (2002), 104.
G.K. Gorrell, Working Like a Dog. The Story of Working Dogs Through History, 2003, 14-15.
H. Malay, Greek and Latin Inscriptions in the Manisa Museum (Wien 1993), no. 319.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder