Bu Blogda Ara

30 Ağustos 2019 Cuma





Göktürklerden geldiği bilinen iki destandan biri Bozkurt Destanı ve diğeri Ergenekon destanıdır. Her ikisi de kurttan türemiş olunduğunu gösteren bu efsanelerin, biz günümüze ulaşabilen ve şekil değiştirip Türk dünyasının muhtelif mekânlarına uyum sağlayan uzantılarından hareketle, kurdun Türk inanç sistemindeki yerini belirlemeye çalışacağız Erken devir Türklerinde en önemli hayvan sembollerden birisi kurttur. Türklerde türenilen varlık olarak sayılan kurtlar daha ziyade Gök menşeli olarak kabul edilmiştir. Erkek kurt resimleri, kaya resimlerinde (petroglifler),  şaman ve kam aletleri ve elbiselerinin üzerinde yer almıştır. Zamanla kurt, devlet, hükümdarlık ve yiğitlik gibi kavramlarla ilişkilendirilmiştir. Göktürk ve Uygur devri Türk freskolarındaki kurt başlı bayrak tasvirleri görülmektedir. Burgut Abidesi ile Buncikeş saray freskoda görülen erkek ve dişi kurtlar türeme efsanelerinin sanata yansımasıdır. Oğuz’a yol gösteren gök yeleli erkek Kurt’un güneşten çıkmış olması Kültiğin Kitabesinin doğu tarafından “Tanrı güç verdiği için babam hakanın ordusu Kurt gibi düşmanı koyun gibi imiş” gibi ifadeler Kurt’un Gök ehli olduğuna işaret etmektedir [2].
Türkler zevk, düşünce ve inanışlarına göre bazen bir renge ilahi bir boya da vermişler ve onu Tanrının rengi gibi görmüşlerdir. Uygurca Oğuz Kağan Destanı’nda “Ufukta bir Kurt (Börü) görünür. Oğuz Kağan’ın ordusu kurdu izler, kurt bir yerde kayıp olur. Oğuz hakan Tanrı bizim buraya gelmemizi buyurdu, deyip orada durur” Gök Kurt, Tanrının alameti ve habercisi gibi Türklere yol göstermiştir [3]. Mavi şeye karşı saygı bütün Türk halklarında vardır. Eski inançlara göre bu renk Tanrı rengidir. “Gök” kelimesi genel olarak yaşamak yenilenmek gençleşmek yeşermek anlamını verip göyermek bu anlamdadır.

Nuh Efsanesinde Tufan’dan sonra Nuh’un oğlu Yasef’e de Turan denilen Türk toprakları düşer ki, efsanelerde Türkler bu Yasef’den gelmiştir. Yasef’in oğullarından birisinin ismi Maruh ve Onun Lakabı Türk’tür. Türkçeyi ilk defa ortaya çıkaran bu kişidir. Bundan dolayı kendisine Türk denilmiştir [4].

Çin kaynakları Kök Türk Kağanlığı Fetret devrinden çıkarken liderliği üstlenen yol gösteren A-shih-na (Aşina) ve Ashih-teler(Aşite) isimli iki ünlü aileden söz etmektedir. Çin yıllıkları Kök Türklerin Hunların bir kolundan geldiğini açıklamaktadır. Efsaneye göre bu aşiretin adı Aşina’dır. Kök –Türklerin atalarını düşmanları tamamen imha edince bir tek çocuk kurtulur. Kolları ve bacakları da kesilmiş olan bu çocuğu kurt besler. Efsaneye göre Tanrı bu kutlu soyun yok olmasını istememiştir. Çocuk ile Kurt birleşirler ve dünyaya 10 çocukları gelir. Kurt Tanrı’dan gelen buyruğu dinleyerek bunlara yol gösterir. Çoğalan bu aile Aşina adını alır ve çadırlarının önüne Kurt başlı bir sancak asarlar[5].

Adilhan Adiloğlu, Kurdoğan’ı izah ederken, Türk mitolojisindeki Al-Ruhu, demir –demirci kültü ile bağlantılayıp etimolojik tahlilinin yanı sıra kahramanın destandaki yeri itibariyle de tezini savunmakta ve Sümer –Türk bağlantısından da delil getirmektedir[6].  Ayrıca, yazar Karaçay Balkar ve Oset Nart destan kahramanlarından Örüzmek’den söz etmektedir. Bu Kafkas destan kahramanı gökten gelmiş bir taşın içinden çıkmış ve bir dişi kurdun sütüyle beslenmiştir[7].

Bu tahlillere bir boyut daha eklenebilir. Türkçede ala, kır ve boz büyük ölçüde eşanlamlı olup yekdiğerlerinin yerine kullanılırlar. Türk mitolojisindeki geyik “ala geyik” tir. Kurt “Bozkurt”tur. At “kır at”tır. Eş anlamlı bu üç kelime Kara ve Ak’ın karışımı karşılığında kullanılır. Buradaki kara, siyah değildir. Ak da beyaz değildir. Kurt Alagan bize göre Bozkurt demektir.

Karaçay–Balkar ve Oset Nart destanlarında “Ala wgan” ve “Kurdalagon” adlı kahramanlar vardır. İri cüsseli olan Alawgan kendisine uygun bir kız bulamayınca “emegen” (dev) bir kadınla evlenir. Alagan’ın etimolojisini yapanlar bu kelimeyi “alanların Kurt soyundan olan demircisi” veya ” Kurt Soylu Alangan” şeklinde izah etmektedirler[8]. Al –Ruhu veya iyesi koruyucu bir iyedir. İyelerin ak veya kara iye olmaları arasında çok ince bir çizgi vardır. Nihayet her ikisi de iyedir. Kara iyeler kendilerinden korunulmak için onlardan çekinilir. Ak iyelerden ise yardım alınabilmek için onlara iyi davranılır. Od –ateş hastalık mikroplarını yakarak öldürür. Aklar paklar. Ancak ister ise her şeyi yakar. Kutsallığına inanılan Kurt gücü temsil ederken, icabına riayet etmeyene karşı da bu gücünü cezalandırıcı olarak gösterebilir.

Azerbaycanlı halk bilimci İ.M. Hekimoğlu’na göre Karapapah Türkleri arasında yaşayan halk inançlarına göre kurt ile Boz donlu Kurt ayrıdırlar. Donu boz olan Kurt, bozkurt hayatı boyunca sadece bir kurtla çiftleşirler. Dişisi veya erkeği ölen bir bozkurt başka bir kurtla çiftleşmez. Halk arasında birbirini çok seven çiftler için bozkurt benzetmesi yapılır. Bu tür çiftler ardı sıra ölürler. Anadolu’da bu türden ölümler için “dayanamadı yanına gitti” denilir[9].

Kırım Tatarları Kıpçak bölgesinde Kurt’a “Börü” ve Kırsal kesimde ise “Kaşkır” veya “Kurt” denilmektedir. Kurta Kaşkır (Kaşı kır olan) denilmesi kurdun adının telaffuz edilmek istenmemesindendir. Kurt kutsal olup tekin olmayan diğer güçler gibi onun isminin telaffuzundan kaçınılır. Aile fertleri içerisinde hanımın eşinin ismini vermemesi inancında olduğu gibi. Kırımda Kurt ismi genellikle “Börü” kelimesi kullanılarak karşılanır. Kırım’da halen köy, nehir ve mahalle ismi olarak Kurti adı vardır. Tatar-Türk düşüncesine göre “Kara Oğuz nerede var ise, kurt da orada vardır”[10].

Kurt ile ilgili inanç muht*******ı tespitler gündeme “don” kavramını da getirmektedir. Halk sufizminde de tuttuğu önemli yer itibariyle Kurt Donu’na girilebilmiş olduğu fikri ağırlık kazanmaktadır. Güvercin, Aslan, Geyik donuna girilebildiğinin örneklerini biliyoruz. Kurt bazen canavar kelimesi ile karşılanabilmektedir. Bu anlamda Kurt sıradan bir hayvandır. Kendisinden türetilmiş olunan, yol gösteren, manevi güç yüklü, kut bulmuş olan kurt boz olan ismi verilmesinden çekinilen ve ondan bahsedilmesi gerekince Kırkaş-Kaşkır gibi isimlerle tanımlanan kurttur. Bu kurt sergilediği yaşam tarzı ile örnek olmaktadır. Donuna girilen kurt budur. Bunun payı ayrılmaktadır. Zira bu kurdan semavi boyutu vardır. Bunun verebileceği muhtemel zararlardan korunmak için de bir takım saçılar yapılmaktadır. Mesela ona nezir adanmaktadır.

Kamizmde “Angır” diye bilinen kutsal bir kuş vardır. Bu kuş öterken ağlar gibi sesler çıkarır, bu kuşun eti yenilmez, öldürülmesi halinde bir felaketin olacağına inanılır. Köpeğin, Börü – Kurt gibi ulumasında da baykuş da olduğu gibi ölüm getireceğine inanılır. Köpeğin kurt gibi uluması gözüne kötü ruhların kara iyelerin görünmesi sebebiyledir. Bütün köpeklerde bu türden iyelerin hasleti yoktur. Sadece anlında “Görmekçi” denilen iki benek bulunan köpekler bu iyeyi görebilir ve görünce de ağlarlar[11].
Anadolu’da baykuşun görünmesi ve köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak bilinir. Onları uzaklaştırmak onlara yiyecek verilir. Bu, kazayı savmak için yapılmış bir sacıdır.

“Türük Tengrisi”, “Türük Hakanı”, “Türük Buyruku” ve “Türk Budunu” bir bütünü oluşturuyordu. Türkün Tanrısı; Türk’e Budununu Türk Hakanının Türk Buyruğu üzre yönetmek üzere kutsamıştır[12].

Türk kağanları kendilerini, insanları idare etmek üzere Tanrı tarafından görevlendirilmiş olarak kabul ve taktim etmiş böylelikle de hâkimiyetlerini ilahi bir menşe’e dayandırmışlardır. Onlar Gök tarafından tahta çıkarılıyordu. Onlara gök ve Yer tarafından hayat veriliyordu. Kutsal değil kutlu idiler. Tek Tanrı İnancına dayanan ve Gök dini diye isimlendirilen din Gök Türklerin dini idi. Bu dine Tengricilik de denilmektedir. Bu dinde Kağanlarda Gök’de kut buluyorlardı[13]. Göksel bir varlık olduğuna inanılan Kurt’da şüphesiz Tanrı değildi, Göksel olması itibariyle Kut bulmuş olacağından sadece kutsaldı. Kut bulmuş kağanın bayrağına kutlu hayvan Kurt yakışırdı.

Erzurum ve çevresinde doğum yapacak hanımı al basmaması için yastığının altına bir parça Kurt derisi konulur. Kadını ve çocuğu koruyacağına inanılan bu uygulamanın derinliklerinde Ata Ruhu, Kurt Ata inancı olmalı[14].

Güney Doğu Anadolu’da kırsal kesim ebelerin de mutlaka bir Kurt Kafatası kemiği bulunur. Ebeler kırk basan çocukları bu kurt kafatasını hamam tası gibi kullanarak yıkarlarsa çocukların şifa bulacağına inanılır[15].

Karaçay Türklerinde hamile kadınlar yanlarında kurt dişi taşırlar. Dünyaya gelmiş erkek çocuğun beşiğinin dört yönüne kurt resmi çizerler[16].

Kuzey Azerbaycanda loğusa kadının yastığının altına bebek erkek ise; kurdişi, bıçak, kurt ağzı, kartal gagası, kemik konulur. Kız olsa dopak, makas, iğne, sap, üsküf, ayna konulur[17].

Sarıkamış, Kars ve çevresi Türk aşiretlerinde erkek çocuğun büyüyünce cesur olmaları için burun kanatları iğne ile delinip buradan kurt kılı geçirilir. Bu yörede çocuk beşikleri için yapılan koruyucu büyülerin içerisinde Kurttırnağının da konulduğu olur.
Salıncakta sallanmakta olan kıza çubukla vurulur ve aniden nişanlısının ismi sorulur. Kızın ismini söyleyeceği genç erkeğe hemen gidilip müjde verilir ve kız istetilir oğulları olur ise kurt dişi ve kurt damağı ile yıkanılır. Böyle çocukların cesur olacağına inanılır[18].
Moğollar’a yenilen Kumanların bir kısmının Kafkasya çevresine ve Gürcistan’a iner, bir kısmı da Bönek’e inip Hıristiyan olurlar. Hıristiyan Kumanların Şamanlıktan / Tengricilikten bir türlü ayrılamadıkları belirtildikten sonra “Bönek gece çadırından çıkarak kurt gibi uludu Kurtlar buna cevap verdi. Buradan düşmanı yeneceğini anladı”[19]. Kaşkarlı Mahmut’un verdiği bilgiye göre hamile kadına “tilki mi yoksa kurt mu diye sorarlar. Tilki diye cevap verenin kızı, kurt diye cevap verenin ise oğlunun olacağına inanılır [20].
Bulgaristan Türklerinde Hıdırellez de üzerinden atlanılan ateşten alınan közün üzeri örtülür. Sabahleyin külün üzerindeki şekillere mana verilir. Şekiller kurt izine benzer ise mutluluğa yorumlanır. Kurt gelecekteki başarıların simgesi olarak kabul edilir[21].
Bu tespitte yeniden doğuşun simgesi olan Hıdırellez motifi koruyuculuğun simgesi olan od/ateş/ocak ile ve gelecekten haber veren yol göstericiliğin simgesi olan Kurt motifi ile birleşmiştir.

Avar ve Kumuklarda da köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak algılanır [22]. Kırım’da köpeğin kurt gibi ulumasının uğursuz işareti olduğu inancı çok yaygındır. Kötü bir haberin geleceğine yorumlanır. Yol gösterici geleceğin iyi haberinin müjdeleyicisi olarak bilinen kurdun uluma şeklinin köpek tarafından taklit edilmesi halinde uğursuzluğa yorumlanışı anlamlı olmalı. Kafkasya’da Kumuk ve Nogaylar arasında köpeğin kurt gibi uluması, onun gözüne bazı kara iyelerin görünmüş olması şeklinde izah edilmektedir.

Tatar Türklerinde insan ismi olarak Kurtnezir’in olması Kurt Nezir, kurda adak, veya kurdun adağı demektir. Nitekim Muhammed Nezir, Muhammed’e adak kurban, veya Muhammed Adağı kurbanı demek olmaktadır. Kurdun kutsal olduğu dönemdeki bir ifade biçimi İslamiyet’te içeriğini yitirmeden sürmüştür. Yine Kırım Türklerinde Seyit Börü, Seyit Kuvtov ve Kurt Seyidov gibi insan isimleri vardır. “Seyit” bilindiği gibi Hz. Muhammedin soyundan gelenlere verilen bir isimdir.

Don değiştirme itibariyle kurt bahsine tekrar dönülecek olursa, Cebe kelimesi metinlerde, miğfer bazen de Cübbe karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kurt’un başta, miğfer’de veya sırtta, kaftanda oluşu onun genel anlamda “don” karşılığında kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Şahıs böyle bir dona bürünmüş olmaktadır. Kurtcebe, Kurtdonlu demek olmalı. Nitekim Kurtcebe ismini, insan ve aile adı olarak tanıyoruz[23].

Karaim Türklerinde köklü bir kurt kültü vardır. Karaimlerde Kurttan türemiş olma inancı çok yaygındır. Karaimlerde sık tekrarlanan bir söze göre “Temelimiz kurttan olmuştur”[24].

Kurtlu insan ismi de Karaylarda ve Tatarlarda çok yaygındır. Zikir kurt, Kurt Nezir gibi isimlere rastlanılabilmektedir. “Allahım bizi kurttan bağışla” şeklinde diye başlayan dua örnekleri vardır. Afganistan Hazara Türklerinde Muhammet Nezir diye insan ismi vardır. Dede Korkut Destanı’nda “…Kara başım kurban olsun kurdum sana…”[25] bir zikir midir?

779 senesinde Yablakar ailesinden Börü /Böğü Kağan’ı öldürerek Tun Baga Tarkan tahta geçmiştir. Göktürk- Uygur dönemi Türk tarihinde çok sayıda içerinde Kurt veya Börü geçen insan ismi vardır. Börü sıradan insan ismi olmayıp soylulara mahsusdur.
Kurt, Türk Onamastiği’ne de doğal olarak yansımıştır. Yörüklerde “Kurt Cemaati” isimli bir cemaat var olmuştur[26]. Kurdun toponomiye yansıdığını dağ, ova, kasaba, kaya isimlerinde sıkça görebiliyoruz.

Bağlamak, bağlanmış olmak, bağı bozmak halk inançlarında yeni evli çiftler için ilişkide başarısız olmalarını sağlamak için yapılmış bir nevi büyüdür. Bu büyüden korunmak ve gerektiğinde kurtulabilmek için bir takım inançlar taşınır ve uygulamalar yapılır. Biz bu koruma ve kurtulma tatbikatlarından kurt ile ilgili olanlar üzerinde duracağız. Zira Kurt Ata ve Kurt ana inançları doğurmak ve doğurtmak fiilleri ile ilgilidirler.

Hakkâri’den yapıp yayınladığımız bir tespit de çocuk yaşta erginlik yaşında ve yaşlılıkta kız ve hanımların kemer tokası farklıdır. Erginlik yaşından sonra genç kızlar tokasında kurt kabartması olan gümüş kemer takarlar. Bu kemerler çoluk çocuğa karışıldıktan sonra yeni genç kızlara bırakılır[27] Bu tespit bir çocuk yaşta ve yaşlılıkta yani doğurganlık yaşından evvel ve sonra kurttan üreme ile ilgili korumasının olmadığımı düşündürmeli.

Maraş, Adıyaman ve Kayseri’de kurt kanı ile sigara kâğıdına özel tılsım yapılıp oğlanın kapısının eşiğinin altına gömülür ise ve gömen şahıs arkasına bakmadan oradan uzaklaşır ise, damadın ay dört defa oluncaya kadar eşi ile birleşemeyeceğine inanılır[28].
Hakkâri’nin bazı yörelerinde bağlı çiftlerin bağlarını bozmak için gelin ve damat parmaklarını kurt kanına bularlar ve kanlı parmaklarını çaprazlaştırarak çarpı işareti gibi yaparlar[29]. Orta ve başparmakla yapılan bu çapraz işaret çocuklar arasında küs işareti olarak bilinir. Aynı işareti kolların bağlanması şeklinde yapılınca yapanın kısmetinin kesileceğine inanılır.

Bağlı gelin ve damadın bağlarının bozulması için de uygulanılan bir takım yöntemler vardır. Güneydoğu Anadolu Türkmenleri ve Hakkâri yöresinde bağın bozulması için çiftler kurt postu üzerinde birleştirilirler. Toros Türkmenlerinde bu arada Alanya ve Antalya’da henüz vurulmuş kurdun soğumamış kanı ile bağlı çiftlerin cinsel organları yakınılır[30].

Ergenekon efsanesindeki Türk genci ile birleşen dişi kurt Emel Esin’e göre semboliktir. Bu dişi kurt Bozkurt donuna/kılığına girmiş düşmandan kendisini ve yaralı Türk gencini korumuş bir Türk kızı kadın kam olabilir[31]. Kurt veya Bozkurt donuna girebilmiş olma konusu üzerinde ayrıca duracağız.

Umay gibi, ananın da (kurdun) çocuğu korumak rolü olduğu düşünülür ise çocuğu kurtaran kadın kamın dişi bozkurt gibi tasavvur edilmesi akla gelebilir[32].

Gök Tengri Yaradılış Efsanesinde erbah kurt, yerini dişi kurda bırakır. Efsaneye göre, düşmanla yapılan savaşta sağ kalan bir erkek çocuğu bilindiği gibi kurtaran dişi kurttur[33].

Kurt Baba isimli Anadolu’da yatırların olduğu bilinmektedir. Geyik Baba yatırlarındaki ulu zatların Geyik donuna girişleri ile ilgili efsanelerin varlığı bilinmektedir. Bilindiği gibi Babalar adeta geçmişlerin Kamlarıdır. Konya’da ki Kurt Baba, Kastomunu’daki Kurt Şeyh, Konya Tavşanlı’daki Kurt Dede’nin Kurt ismini almış olmaları incelenebilir.

Halk Efsanelerinde şekil değiştirme cezalandırma, Beddua sonucu oluşma, keramet gösterme, utanma duygusunu yerme gibi durumlar sonucu oluşur. Şekil değiştirme, taşa dönüştürme gibi süreklilik arz eder. Keramet sahibinin kendisini başka bir şekle sokabilmesi halk inançların da don değiştirme olarak bilinir. Don değişen kutlu kişi, gireceği donu kendisi seçer. Bu arada hayvan donuna da girebilir.  Muhakkak ki seçilen donun ve değişik donları seçmiş olmanın da sistem içerisinde yeri vardır[34].

Dişinden, kılından, tırnağından, yağından, pöstekisinden, kanından, kafatasından korunmak ve kurtulmak için yararlanılan kurt seccadelerinden mezarının toprağından Çınarının yaprağından yararlanılan adeta bir ulu baba, ulu dededir. Bu görünümü ile Kurt, Kurt atadır. Türklerdeki Baba Kültü ile Kurt Ata Kültü uyuşmaktadır.

Güney Türkistan’da;  Börü Han, Börü Nisa, Börü Nisan, Börücan gibi kız isimleri ve Börü, Börübey, Börcübek, Cinborü gibi erkek insan isimleri kullanılmaktadır. Bu bölgenin Türkleri yaşamayan çocuklarını esnetilmiş Kurt derisinin ağız kısmından geçirmektedir. Böylece yaşayan çocuğa Börü ismi verilmektedir[35].

Türk Dünyasının birçok yerinde çocuğu yaşamayan anne çocuğunu bir yatıra satar. Böylece çocuğun yatırın koruması altına girdiğine inanılır. Bu tür çocuklara ya yatırın ismi verilir veya cinsiyetine göre Satı veya Satılmış adı konulur. Bu çocuk hayatının dönüm noktalarında o türbeyi ziyaret eder.

Güneydoğu Anadolu Hakkâri ağırlıklı Pinyaniş aşiretinde kurt silahla vurularak öldürülmez. Bunu yapan şahıs aşağılanır. Kurdun zararsız hale getirilmesi için özel sürek av yöntemleri vardır. Bu kurda saygılı bir uygulama biçimidir.
Saim Sakaoğlu yaptığı konu ile ilgili çalışmada da Borak aşiretinde kurdun uğuruna inanıldığını kurt başına kutsiyet izafe edildiğini, Pervaride kurda atılan tüfeğin patlamayacağına inanıldığını, belirtmektedir[36].
Güney Azerbaycan’da yaşayan Kaşgay Türklerinde Kurt’a küfredilmez. Kurdun evcil olmayan hayvanlar arasında itibarlı bir yeri vardır[37].

Anadolu Azerbaycan ve bir kısım Kafkasya coğrafyasını da kapsayan Dede Korkut Destanı’nda yukarıda da belirtildiği gibi “…sudan kiçdi bu kez bir kurda tuş oldu. Kurt yüzü mübarek dür”[38] ifadesini biliyoruz. Kurt yüzü mübarek bilinmiştir.
Stalin’in Karaçayları Kafkasya’dan sürmeden evvel 1940 lardan önce davası mahkemeye akseden Karaçay Türkleri yemin ederlerken ellerini kurt kirişine basarlardı. Üzerine yemin edilen nesne yalan söylenilmesi halinde yalan söyleyeni çarpan, çarpma gücünün olduğuna inanılan şeydir. Kutsaldır. Mukaddes olarak kabul edilir.

Karaçaylar 1940 yılından sürgüne gönderilinceye kadar yetişkin insanların ahşap karyolarının yan taraflarına oyarak kurt resmi yaparlardı[39] Kurdun birçok bayrak, flama, kokartta yer almış olması aynı inancın bir ürünüdür. Nakşedilmiş kurt motifinin koruyuculuğu inancının bir sonucudur. Bu koruma bazen yol gösterme şeklinde de olabilmektedir.
Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi’nin rölyefleri arasında asker, kurt, kartal ve at motifi yer almıştır[40] Bunlardan her dördü de koruyucu, kurtarıcı, yol göstericiliğin Türk tefekküründeki simgeleridir.

Bozkurt ve Türeyiş Destanlarında olduğu gibi Cengiz Han Destanında da Kurttan türeyiş vardır. Bahattin Öğel Doğu Sibirya ilkel kavimlerinin de atalarının kurt olduğuna inandıklarını belirtmektedir[41].

Kurt motivinin Türk Dünyası’nın muhtelif kesimleri ve Kızıl Derili efsanelerinde yer aldığını Etrüskler’den bahisle yapılan karşılaştırmalı çalışmalar da olmuştur[42]. Ancak biz yazımızın kapsamını fazla genişletmek istememekteyiz.
Biz 2000 yılında katıldığımız Koş-Ağaç, El –Oyun Kültür Şenliklerinde Kurt Başlı filamanlara şahit olduk. Bölge kazılarımdan çıkarılan arkeolojik buluntular Dağlık Altay Müzesine konulmuştu[43].

Kafkasya Türkmenlerinde 16-30 Ocak tarihleri arasında günlere “Kurt Günleri” denir[44]. Gagauz Türklerinde her yıl kış aylarında “Canavar/Kurt Yortusu” yapılır. Başalma (Beşleme) Mikail Çakır Etnoğrafya Müzesi’nde bu yortuları anlatan dokümanlar vardır[45].
Nazar, kem gözden korunmak Türk halk inançlarında önemli bir yer tutar. Nazar muhakkak bizzat görülerek yapılmaz. Giyaben de nazar değebilir. Sadece canlı ve cansız mala değil insanlara bilhassa çocuk ve kadınlar nazar olabilirler. Nazara uğrayan mal mülk zarar görünebilirken, insanlar hastalanıp ölebilirler. Nazar için yarı ölümdür, denildiği olur. Nazar’dan korunmak için bostanlara kurt kafası dikilir.
S.Sakaoğlu’nun Sıtkı Aras’dan derlediği bir bilgiye göre, uğuruna ve yararına inanılan “Kurt Yağmuru” bulutsuz ve güneşli havada yağar. Bu esnada kurdun doğurmakta olduğuna inanılır[46]. Bu tespiti biz diğer kaynaklarla teyit ettik.

Afyon – Bolvadin’de yaşayan Karabağlı Karapapah Türkleri Nevruz (Yenigün) de tarlaya “Kurt Kafası” dikip bereketi cezbetmek için Onun etrafında dönerler[47]. Kurt kafasının koruyuculuğuna da inanılır. Bu uygulamada Artova-Tokat’da vardır.
Kumuk Türklerinde Börü Gözü (Kurt Gözü)nün nazara karşı koruyucu etkisi olduğuna inanılır. Aile fertleri arasında ihtilaf çıkmış ise geçimsizliği gidermek için, ihtilaflıların arasından geçilir. Böylece dargın çiftlerin barıştırılacağına inanılır. Bu uygulama bizzat yapılamaz ise, temsilen de yapılıp Küsler barıştırılır[48].

K.Afganistan Türklerinde Kurt Dişi çocukların nazardan korunmaları izin kullanırken, Türkmenler çocuğun kalpağına, Özbekler Kelepoş’una ve omuzuna kurt dişi takarlar. Kurt dişi Türkiye Türklerinde de nazar boncuğu olarak kullanılır ve mavi boncukla birlikte kızların saçına örüklerinin içine erkek çocukların omuzuna, yakasına ve beşiğine takılır[49].

Türkiye’de muhtelif vesilelerle belirtildiği gibi, bebeği yaşamayan kadınlara ve çocuklara yapılacak koruyucu uygulamalarda ” kurttan yararlanma ile ilgili inançlar da vardır. Bu arada nazarlığa kurt dişi ve kurttırnağı takılır. Bebek kurt derisinin ağzından geçirilir. Cesur olması istenilen erkek çocuğun burun kanadı delinerek buradan veya kulak memesi deliğinden kurt kılı geçirilir. Kırk döneminde çocuklar kurutulmuş kurban gözü ile olduğu gibi, kurt gözü ile de banyo yaptırıldığı olur. İçerisinde kurt dişi, kurt postu, kurt tırnağı olan nazarlıklar beşik veya salıncağa takılır[50].

Güney Türkistan’da durmayan (yaşamayan) erkek çocuklar için özel yapılmış kurtağzından çocuğun büyükbabası veya büyükannesi çocuğu geçirir. Anadolu’da ise kurdun çeşitli fonksiyonlarına Türk Dünyasının diğer kesimlerinde olduğu gibi, inanılır[51].
Özbekistan’da bebeği nazardan korumak için onun başına nazarlık olarak Kurt Kemiği, Kurt dişi, acı ısırık (üzerlik) Sarımsak ve iğne konulur, muska yapılır[52].

Anadolu’da Ballayan Türkmen aşiretinde kötü kişinin nazarından korunmak için okunarak ağzı bağlanınca, iki muska yapılır. Bunlardan birisi ulu bir ağacın altına diğeri eşiğin altına gömülür[53]. Buradan hareketle korumada ağız bağlama bahsine geçeceğiz.
Ege ve Akdeniz bölgesinde; Bozkurt’un dişini cebinde taşıyan kimseye nazarın değmeyeceği ve bu kimsenin uykusunda sayıklamayacağı inancı vardır. Bozkurt’un kurtulmuş gözü toz haline getirilerek sürme gibi göze çekilirse, o gözün iyi göreceğine hiç ağrımayacağına inanılır. Bu yörede gece kurtlardan bahsedilmez, aksi halde bir kıl koparılır veya ateşe çivi atılır[54]. Bu tespitte yanılmıyorsak Bozkurt’un ak iye, diğer kurtların kara iye görünümü var. Her iki kurtta da halk inancına göre bir kuvvet tespiti yapılmıştır. Ancak fonksiyonları farklıdır. Boz olmayan kurdun muhtemel zararından korunmak için demir ve ateş kültleri devreye girmiştir. Anadolu’da yılan, cin gibi varlıkların isminin gece geçmemesine özen gösterilir.

Bolvadin–Karabağ Türkmenlerinde ağılları nazardan korumak için kapının önüne bir sırık dikilir ve üzerine kurt başı takılır[55].
Azerbaycan’da su bıçakla bağlanır. Kurtağzı Türk dünyasının birçok yerinde keza bıçakla bağlanır. Anadolu’da kız istenilince ailesinin ve imtihana girince öğretmenlerin ağzı iğne ile bağlanılır. Ayrıca yol bağlamak, kapı bağlamak ile ilgili inançlar da vardır.
Anadolu’daki “kurtağzı bağlaması” uygulaması Bayır –Bucak Türkmenlerinde de vardır. Evcil bir hayvan dağda, merada kalıp köyüne dönmemiş ise, o hayvana kurdun zarar vermemesi için merasim ve duaları yapılarak kurdun ağzı bağlanır. Beklenilen hayvan çiftliğe dönünce, açlıktan ölmemesi için kurdun ağzı açılır. Bu uygulama Güney ve Kuzey Azerbaycan Türklerinde de vardır[56].
Karaçay Türklerinde de kurtağzı bağlamak vardır. Bunun için bıçak kınından çıkarılır ters çevrilir, bıçak ve kını ilgili duası okunarak birbirine bağlanır. Hayvanlar otlaktan salimen dönünce, kurt açlıktan ölmesin diye ilgili dua okunarak bıçak ve kını açılır. Buna kurdun ağzının açılması denir. Bu uygulama da “bıçak” ve “bağlama –bağlanma” temalarının yanı sıra halk inançlarındaki merhamet motifi de yer almaktadır. Kurdun avlanması onun meşru yoldan rızkını aramasıdır. O’na mani olunmamalıdır.
Kuzey Kafkasya’da Tabasaranlar’da köyden birinin ineği itse(kaybolsa)Molla kurdun ağzını bağlar. Kurtağzı bağlamak Karapapak, Kırmanç ve Kumanlarda da vardır[57].

Koyun Abdal’ın bağlarda koyun sürüsünün otlattığı koyunların meyvelere hiç dokunmadan sadece otları yediği koyunların bağlara zarar vermeyeceğini koyun abdal’ın garanti ettiği anlatılır. Koyunlar halisane otlatılır ise sadece rızıklarını yiyebilecekleri inancı ulu zatlarla ilgili anlatımlarda çok sık rastlanılır[58].

Azerbaycan’ın Kazak bölgesindeki bir inanca göre hiçbir dişi kurt erkek yavrusu ve erkek kurt da dişi yavrusu ile çiftleşmez. Kurtların yakın çevrelerindeki hayvanlarını parçalaması ilginçtir. Karınlarını doyurabilmek için başka muhitlerden hayvan bulurlar[59].
Enver Börüsoy’un bir araştırmasına göre; Kurt saldıracağı  kimsenin dikkatini çeker, saldıracağını duyurur. Aniden ve arkadan saldırmaz. Her kurdun saldıracağı kendi sürüsü vardır. Birbirlerinin sürülerine saldırmazlar. Azerbaycan’ın Kazak bölgesinde çobanlar bakmakta oldukları sürülerin sahiplerinden “Kurt payı” alırlar. Kurt payı kurtların hakkı olarak bilinen bir miktar ettir. Çobanlar 10-15 kilo kadar eti yemeleri için kurtlara ayırır ve onların rahat yiyebilecekleri yerlere koyarlar. Kurdun payının ayrılması anlaşılan zahiri mahiyetinin yanı sıra Batıni boyutu ile nasiplerinin paylaşılması olayıdır. Kurdun da rızkı bir yerden gelmelidir. Onun da beslenme hakkı vardır. Anadolu’da ekin toprağa atılırken “kurdun ve kuşan payı” ilaveten toprağa serpitilir. Nevruz uygulamalarında ambar temizlemede kurdun – kuşun payı Anadolu ve Güney Azerbaycan da çok gözetilir.Türk Dünyası’nın hemen hemen her yerinde görülen “Kurt Ağzı Bağlama” uygulamasının derinliklerinde helal –haram ve rızk-nasip inancı vardır. Kurdun ağzı bağlanılarak ölüme terk edilmesi amaçlanmaz. Kurda adeta yememesi gereken evcil hayvan için işaret verilmiş olunur. Evcil hayvan yerine dönünce kurdun ağzı açılır. Kurdun ağzı çok kere bıçakla bağlanır. Bağlanmak Türk halk inançlarında bir kodtur. Bağlanmak ve açılmak bıçak –demirle yapılar. Demir de Türk halk inançlarında bir külttür. Bağlanma ve açılmanın dua eşliğinde yapılmış olması, yapılan uygulamanın İslamileşmiş oluşundadır. Uygulama da bazen hocanın yer almış olması kam’ın rolünü üstlenmiş oluşu ile izah edilebilir. Bazı uygulamalarda bu esnada yakılmış ateşin sönüp sönmediğine bakılması, sönmüş olması halinde kurdun hayvanı yemesi şeklinde algılanması, kurdun hayvanı yemeyeceğinin işareti olarak kabul edilir. Bize göre bu Türklerde adalet kavramının antolojik temelinin varlığını da gösterir. Tengride kurt, kut bulmuş ise, bunun da bir nizamı vardı[60].

Kurtağzının bağlanılması gibi kurdun içerdiği manevi kuvvetten istifade ile insanların ağzı, dili, gönlü bağlanabilir. Bunun için kurt yağı kullanılır. İnanca göre kurt yağı insanların sevimli görünmelerini önler ve şirin konuşmalarına mani olur.
Düşmanlık yapılmak istenilen kimsenin ağzını, dilini, kapısını bağlamak için, o kişinin kapısına kurt yağı sürülür. Böyle kapıları “Bağlı Kapı” denilir[61].

Nahçıvan’da Kurt’a kutsiyet atfedilir. Kurt’un tekin olmadığına inanılır. Kurt yağı sürülmüş bir ailenin aile fertleri arasında tatsızlık çıkacağına inanılır ve ” Kurt Yağı ile ocak yıkılır” denilir[62].
Azerbaycan Türklerinde iki insan arasında ihtilaf çıkması isteniyor ise, bunların arasını açmak için birisinin üzerine “kurt Yağı” sürülmesinin gerektiğine inanılır[63].
Sonuç

Kurt Eski Türk İnanç Sisteminde Tengriden kut bulmuş bir canlı olup, Tanrı değil ancak semavi bir varlık dır. Fiziki ve cinsel özellikleri de bulunan bu varlık boz, kır renkli ve çok kere dişi sıradan bir kurt olmaktan ziyade kurt donuna giren bir ata ruhudur. Bozkurt olarak mitolojide yer alan bu varlık Ata ruhu, Kam kültünün bütün özelliklerine sahip. Kendisine sevgi ve saygı duyularak yardımının alınabilmesine çalışılan ve kendisinden korkulup çekinilerek zararından korunmak istenilen bir varlıktır.
Boz kurt’un hayatın her safhasında fonksiyonunun olduğuna inanılmaktadır. İnsanlar dünyaya gelmeden, geldikten sonra, isim almalarında evliliklerinin muhtelif dönemlerinde, bereket edinme, savaş kazanma gibi mücadelelerinde, görünmeyen güçlere karşı savaşlarında hastalıklarında, gelecekten haber almalarında kurtun fonksiyonuna inanmaktadır. Kurt yaşam biçimi ve çevre ile ilişkileri itibariyle Türk halk inançlarında örnek alınabilmektedir.
Kurdun; kanı, yağı, kılı, postu, dişi, tırnağı, kemiği, kafatası, izi korunma ve kurtulma da halk inançlarında yerini bulduğu, bir kurt kültünün oluştuğu söylenebilir. Halk inanç kültüründe bu derece derin iz taşıyan Bozkurt son yüzyıl da doğal olarak tekrar resmi devlet armaları gibi üst kültür kurumlarına da yansımıştır.
YAŞAR KALAFAT

Kaynakça :
___________________________________
[1] D.CICHOCKI, “Türk Mitolojisinde Kurt –Ana Sembolüne Dair” Türk Dünyası Araştırmaları, 1985, s. 37 sh. 17-30.
[2] Yrd. Doç. Dr. Yaşar Coruhlu “Türk Sanatında Görülen Hayvan Figürlerine Gök ve Yer Sembolizmi Açısından Bir Bakış” Türk Dünyası Araştırmaları. sh. 17-42.
[3] Cevat Heyet “Türklerin Tarihinde Renklerin  Yeri” Nevruz ve Renkler (Haz S. Tural, E.Kılıç –Ankara 1996 sh. 55-61.
[4] Doç. Dr. Saadettin Gömeç, Kök Börüler ve Arslanlar” Türk tarihi, Şubat 2002 sh.42-47.
[5] Doç. Dr. Saadettin Gömeç, “Gök Börüler ve Arslanlar” Türk Tarihi, Şubat 2002, sh. 42-47.
[6] Adilhan Adiloğlu, Kafkas Nart Destanlarında Sümer ve  Saka İzleri, Bilge, Kış 2002, sh. 29-32.
[7] Adilhan Adiloğlu a.g.e.
[8] Adilhan Adiloğlu, “Kafkas   Nart Destanlarında Sümer ve Saka İzleri” Bilge 2001 kiş. Sh. 29-32.
[9] Y.Kalafat, Güney Kafkasya Ankara,2000,sh. 110.
[10] Y.K. Kırım –Kuzey Kafkasya Sosyal Antropoloji Araştırmaları, Ankara, 1999 sh. 61.
[11] Y.Kalafat –N. Yuguşeva “Altay Kamizmi’nin Anadolu Halk İnançlarında İzleri” Yol, Ekim-Kasım 1999 S. 2 sh. 102-108.
[12] Mübahat Türker–Küyel “Bilge Kağan Bir Filozof –Arhant mıdır” XI.Türk Tarih Kongresi II: C. Ankara…..sh. 255-264.
[13] Harun Güngör, “Uygur kağan Ünvanlarında Kün ve Ay Tanrı Kavramlarının Kullanışı” XI. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 1997 Sh……
[14] Y.Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 1995 sh. 91.
[15] A.Rıza Yalgın, Anadolu’da Bozkurt, Halk Bilgisi Haberleri, 1931, sh. 20.
[16] B.Kayparov “Karaçay Türklerinin Börü (Kurt)la İlgili Töreleri” As.Alan, Moskova,2000 S.21 sh.1-6.
[17] Y.Kalafat, Güney Azerbaycan, S.2031.
[18] Y.Kalafat a.g.e. sh. 203.
[19] M.Eröz Hıristiyanlaşan Türkler, Ankara, 1983; L.Rasonji, Tarihli Türklük Ankara 1971, sh. 132.
[20] R.Genç. Kaşgarlı Mahmut’a göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara 1997, sh. 135
[21] S.Birerova, Bulgaristan Alevileri ve Demir Baba Tekkesi, İst. 1998, sh-76
[22] Y.Kalafat Kırım Kuzey Kafkasya,Ankara 1999 sh. 124
[23] Y.Kalafat.Bakü Ceyhan Kültür Hattı. Ankara 2000 sh. 6
[24] Y.Kalafat Kırım Kuzey Kafkasya sh. 76-83
[22] Dresden 46/5-6 ifadesi ile kurda kurban olunabilmektedir.
[26] Ş.Çelik, XVI.Yüzyılda İçel Yörükleri Hakkında Bazı Değerlendirmeler.” Anadolu ve Rumeli’de Yörükler ve Türkmenler, Sempozyumu Bildirileri –Tarsus 14 Mayıs 2000 Ankara, 2000, sh. 83-102
[27] Y.Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri Ankara, 1990
[28] M.Z.Binler “Türk Dünyasında Evlenme ile ilgili Gelenekler Ankara, 1980 (Basılmamış- Özel arşivimizde)
[29] M.Z.Binler a.g.e, U.Barlas. a.g.e
[30] Gurol Barlas, Hakkari ili Evlenme Töre ve törenleri, Karabük, 1975, sh.45) (Dr. Yaşar Kalafat “Alanya Yöresinde Kilit-Bağ-Kitlenmek-Bağlanmak” Erdem 2002, S. 34-35-36
[31] E.Esin, “Böri” I.Milli Türkoloji Kongresi –Bildiriler- İstanbul 1980, sh. 491-452
[32] Y.Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançları, S. 81
[33] Kurttan   Türeme Efsanesi için bk. B.Öğel, Türk Mitoloji, Ankara 1971 C. 1 sh. 13-29
[34] Şekil değiştirme konusunda bkz.Yrd. Doç.Dr. B. Köksel, “Gaziantep  Efsanelerinde, şekil Değiştirme Motifi Üzerinde” III. Uluslar arası Çukurova Halk Kültürü Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri, Adana 1994 sh. 487-496
[35] Y.Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk  İnançları
[36] S.Sakaoğlu, “Anadolu Folklorunda Göktürk Efsanelerinin İzleri” Beşinci Milletler arası Türkoloji Kongresi, İstanbul, 25-28 Eylül 1985, Türk Edebiyatı C.I. sh. 256-262
[37] Y.Kalafat M.Kiyani, “Kaşkayi Türklerinde Sosyal Yaşam, Yörük ve Türkmenlerde Günlük Hayat, Ankara, 2002 sh. 109 -136
[38] Dresden 45/9-10
[39] B. Kaypenov a.g.m
[40] Y.Kalafat, Güney Kafkasya sh. 86
[41] B.Öğel, Türk Mitolojisi Ç.1. Ankara, 1989 sh. 441
[42] Doç. Dr. Tanilla Aliyeva, ” Türk Dünyası ve Kızılderililerde Kurt Motifi” Türksoy Dergisi, Haziran 2000 S. 41 –43 sh. 40-43
[43] Prof. Dr. Dimitri Vasılıyev “Sibirya Müzesinde Bulunan Gök Türk Heykel ve Sanat Eserleri Kolleksiyonları” Uluslar arası Dördüncü Türk Kültür Kongresi Bildirileri, Ankara 1997 sh. 298-301
[44] S. Kürünov, Kafkasya Oğuzları ve Türkmenler Araştırma –Aktaran ; A. Duymaz, İstanbul 1995 sh. 85
[45] Y.Kalafat, “Gagauz Türklerinde Halk İnançları ve Bazı Karşılaştırmalar”
[46] S.Sakaoğlu, a.g.e
[47] Kaynak kişi: Muharrem Bayar
[48] Y.Kalafat, Kırım Kuzey Kafkasya sh. 134
[49] Y.Kalafat Türk Dünyasında Karşılaştırmalı Türkmen Halk İnançları, Ankara 2000 sh. 71
[50] Y.Kalafat a.g.e sh. 34
[51] Y.Kalafat, Türk Dünyası Karşılaştırmalı Türkmen Halk İnançları Ankara 2000 sh. 72
[52] Y.Kalafat a.g.e S.111
[53] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançları, sh.116
[54] Şükrü Tekin Kaftan, “Günler ve Hayvanlarla ilgili olarak sürdürülen Batıl İnançlar” Yörük ve Türkmenlerde Günlük Hayat Sempozyumu Bildirileri” (17-18 Mayıs 2002) Ankara 2002 sh. 137-157
[55] M. Bayar “Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarih ve Kültür Hayatı” Yörük ve Türkmenlerde Günlük Hayat Sempozyumu Bildirileri Ankara 2002 sh. 27-62
[56] Y.Kalafat.a.g.e sh. 149-150
[57] Y.Kalafat Kırım –  Kuzey Kafkasya sh. 127)
[58] Z.Gürel, Koyun Baba Ankara 2000 sh. 18
[59] Y.Kalafat, Kırım Kuzey Kafkasya, sh. 207
[60] Türklerde Adalet Kavramının Antolojik Temeli Konusunda bkz. Mübahat Türker – Küyel “Türklerde Adalet Kavramının antolojik bir  temeli Var mıdır?” X. Türk Tarih Kongresi III.c. sh. –735-79
[61] Y.Kalafat, Kırım Kuzey Kafkasya sh. 207
[62] Y.Kalafat , Güney Kafkasya sh. 16
[63] Kaynak Kişi: Kamil Nerimoğlu Veliyev










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...