1- Çov-şu (50, 1a-3a)da T’u-küe’lerle ilgili rapor
T’u-küe’ler, Hiung-nu (Hun)ların14 özel bir ırkıdır. Soyadları A-şina’dır15. Önce Hunlardan bağımsız bir kabile kurdular; ama daha sonra bir komşu ülkenin saldırısına uğradılar. On yaşında bir oğlan çocu-ğuna varıncaya kadar bütün kabile kılıçtan geçirilerek yok edildi. Düş-
man askerleri, oğlanın daha çok küçük olduğunu görünce, onu öldürmeye yürekleri elvermedi. Sonunda ayaklarını keserek, üzeri otlarla
kaplı bir bataklığın içine attılar. Bataklığın içinde, bir dişi kurt vardı, çocuğu etle besledi. Böylece oğlan çocuk serpildi büyüdü, dişi kurtla iliş-
kiye girdi, kurt ondan hamile kaldı. Komşu devletlerin kralı gencin hâ-
lâ sağ olduğunu öğrenince, onu öldürmeleri için adamlarını yeniden
oraya gönderdi. Gelenler, gencin yanında dişi kurdu görünce, onu da
öldürmek istediler. Bunun üzerine dişi kurt, Kao-ç’ang (Turfan)16 Devleti’nin kuzeyinde bulunan bir dağa17 kaçarak sığındı18. Bu dağda bir
mağara vardı, mağaranın içinde, üzeri otlarla kaplı alabildiğine geniş bir
ova uzanıyordu. Yüzlerce li genişliğindeki ova dağlarla çevriliydi. Dişi
kurt dağlara saklandı. Orada on erkek çocuk dünyaya getirdi. Oğlanlar
büyüdüklerinde, mağaradan çıkarak dışarıdaki kadınlarla evlendiler,
onlar da çok sayıda çocuk dünyaya getirdiler. Her nesil kendine bir soyadı koydu, biri kendine A-şi-na adını verdi. Onun çocukları ile çocuklarının çocukları giderek çoğaldılar ve yüzlerce aile oldular. Birkaç nesil sonra, Ju-Ju19 ların tebaalığına girip, onlara hizmet etmek üzere ma-
ğaradan dışarıya çıktılar. Kin-şan’ların (Altayların) güney yamacında
yaşamaya başladılar ve Ju-Ju’ların hizmetinde demirci ustası olarak çalıştılar. Kin-şan dağı bir miğfere benziyordu, onlar da miğfere T’u-küe
dedikleri için, kendilerine T’u-kü adını koydular.
Bir diğer efsaneye göre T’u-küe’lerin ataları, Hiung-nu’ların kuzeyinde bulunan So-Devleti’nden20 gelmektedir. Kabilenin şefi, on yedi şardılar ve en büyük oğlanı reis tayin ederek, ona T’u-küe adını verdiler28. No-tu-lu Şad’ın29 on karısı vardı, oğulları annelerinin soy ismini
almışlardı. A-şi-na, gayri meşrû ilişki kurduğu metresinden olma oğluydu. No-tu-lu’nun ölümünden sonra, anneler, oğullarından birini onun
yerine seçeceklerdi. Kadınlar karar vermek üzere bir ağacın altında toplandılar, aralarındaki anlaşmaya göre, ağaçta, kim en yükseğe sıçrayabilirse, o erkek çocuk kabilenin reisi olacaktı. A-şi-na’nın oğlu gerçi içlerinde en küçüğüydü, ama en yükseğe o sıçradı. Böylece diğer oğlan çocuklar onu reis ilan ettiler. Oğlan kendisine A-hien Şad adını verdi.
Gerçi bu efsane diğerlerine benzemiyor, ama, T’u-kü torunlarının
soyunun bir dişi kurttan geldiğine dair ileri sürülen görüşler birbirini
tutuyor. A-hien Şad’ın torununun30 adı T’u-men’di (Bumin), onun kabilesi de yavaş yavaş güçleniyordu31. İpek (Tseng) ve döküntü ipek
(sü) satın almak32 amacıyla ilk kez Çin sınırına gelmişlerdi. Çin’le bağ-
lantı kurmak istiyorlardı.
Ta-t’ung’un (545) (Batı-Wei Wen-Ti İmparatorunun) 11. yılında,
(kuzey-) Çov33 İmparatoru T’ai-tsu, Tsiu-ts’üan’dan34, An-no-p’an-t’o
erkek kardeşi olan21 A-pang-pu’ydu; bir dişi kurt tarafından dünyaya
gelen erkek kardeşlerden birinin adı ıçi-ni-şi-tu’dur. Kardeşlerin hepsi,
A-pang-pu ile erkek kardeşleri, uzuvları eksik dünyaya gelmişlerdi, bu
yüzden sonunda devletleri (başkaları tarafından) saldırıya uğrayarak yı-
kıldı, yok edildi. Fakat, bir peri, ı-çi-ni-şi-tu‘ya dokunarak onu öyle bir
yetenekle donattı ki, yağmurlar yağdırabiliyor, rüzgarları estirebiliyordu. İki kadınla evlendi. Rivayete göre kadınlardan biri, yaz tanrısının
diğeri ise kış tanrısının kızıydı. İçlerinden biri dört oğlan çocuk dünyaya getirdi. Oğlanlardan biri beyaz bir kuğuya dönüştü. Diğeri, A-fu22 ile
Kien Nehri23 arasında kalan topraklarda bir devlet kurdu. Devlete K’iku24 denildi. Üçüncü oğlu Ç’u-Çê25 nehri kıyısında hüküm sürmekteydi, dördüncüsüyse Tsien-Sse-ç’u-çê-şi Dağı’nın26 yamacında yaşıyordu.
Bu oğlan dört çocuktan en büyüğüydü27. Bu dağın tepesinde A-pangpu kabilesinin başka kolları da yaşıyorlardı. Oralarda hava çok soğuk
olduğundan, oğlanların en büyüğü, kabile insanlarının ısınmaları ve
hayatta kalabilmeleri için ateş yakıyordu. Böylece hayatta kalmayı başardılar.
S.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder