İnanç Sistemlerinde Kurban
“Günahtan kurtulduğuna inanmak mutluluk veriyorsa, bunun için gerekli olan insanın günahkâr olması değildir. Kendini günahkâr hissetmesidir."
Friedrich Nietzsche
Kurban bütün dinlerde, inanç sistemlerinde var olmuştur. Kurban sunma, Hazreti Âdem’in oğulları Habil ile Kabil dönemine kadar uzanır. Kabil toprağın mahsulünden, Habil de sürünün ilk doğanlarından ve yağlarından Rab'lerine birer takdim arz etmişlerdir. Habil ve Kabil'le başlayan kurban ibadetine sonraki dönemlerde de rastlamak mümkündür. İnsanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası sayılan Tufan hadisesinden sonra Nuh Peygamber'in de kurban sunduğu bilinmektedir. Kurbanın kesilmesi geleneği Hz. Nuh ile başlamış ve tarih boyunca da devam etmiştir.
Tanrı'ya kurban sunulduğu gibi, kötü güçleri defetme, ataların ruhlarını huzura erdirme ya da bereket ve bolluğun sağlanması için kurban sunulduğu da karşımıza çıkmaktadır. Bazen hayvan, bazen de pirinç, buğday gibi tahıl türü kurbanlar Tanrı'ya sunulmuştur.
Tarihin her döneminde insanlar doğanın gücü karşısında çaresiz kalmışlar; kendilerini koruma içgüdüsü içinde, inandıkları tanrısal varlıklara kurban adamışlar, kesmişlerdir. Her inancın, kültürün kendine göre kurban töreleri vardır. Birçok inanç ve kültürde değişik hayvanları, hatta insanları kurban etmişlerdir. Günümüzde bile bir olay, bir sıkıntı olduğu zaman, “Şu sıkıntıdan kurtulursam kurban keseceğim, kurban adayacağım” gibi adaklarda bulunulmaktadır. Kurban, insanın Tanrı'ya yakınlık elde etmek için adadığı candır. Bazı dinlerde kurbanla birlikte tanrılara sunulan hediyeler de kurban kapsamına girmektedir.
İnsanoğlu sıkıntılarından kurtulmak isteği olduğu kadar şükür etmek için, bereket getirilmesi, fırtınalardan, sel gibi afetlerden kurtulmak için, kendinden güçlü olan varlıklara, tanrılara kurban kesmişlerdir.
“Kurban olayı çok önceki çağlara uzanır. Çok eski doğa dinlerinde; Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani; yılın belli aylarında dini törenlerle kurban sunma, bayram yapma geleneği vardır. Ancak insanlık tarihinde en fazla şöhret bulan kurban olayı Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kesmeye teşebbüs olayıdır. Çocukların kurban edilişi eski Sami dünyasından gelen bir şükran geleneğidir. İnsanlık tarihine bakıldığında insanoğlunun çözemediği, karşısında çaresiz kaldığı güçleri tanrılaştırdığı görülür. Kurban keserek tanrıların yanında yer almak, tanrılar adına tapınaklar inşa etmek mitolojik kültürlerde yer alır.
İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca gibi Latince kökenli dillerde genellikle "sacrifice" terimi ile karşılanan kurban, kutsal anlamına gelen "sacer" ile yapmak anlamına gelen "facere" kelimelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen Latince "sacrificium"den gelir. Bu kelime objeleri bir tanrılara veya diğer tabiatüstü varlıklara takdim etmek suretiyle onları tanrının mülkü haline getirmek ve böylece kutsal yapmak fiiline delalet eder.
Kurban sunan kişi bu şekilde tabiatüstü güçle ilişkiye girmeyi veya daha önce girmiş olduğu ilişkiyi sürdürmeyi amaçlar. Öte yandan bazı toplumlarda kurban olarak takdim edilen nesnelerin yok edilmesi işlemi esas kabul edilmiş, buna göre kurban, "objelerin bir tanrıya veya herhangi bir tabiatüstü güce takdim edildiği bir kült faaliyeti" olarak tanımlanmıştır. Kurban vasıtasıyla tanrıların, tanrılar sayesinde de insan ve tabiatın yaşadığına inanılır.
Yönelmiş olduğu amaçlara göre kurban dört grupta toplanır:
- İstenilen şeyi elde etmek için sunulanlar.
- Elde edilen şeye teşekkür olarak sunulanlar.
- Bir günahı ya da bir kusuru bağışlatmak için sunulanlar.
- İlk ürün veya ilk avdan, ilaha/tanrıya bir hak olarak sunulanlar.
Kurbanın amacının, insan ve tanrılar arasında bir hısımlık bağı kurmak olduğu ve bunun yenilen kurbanın etinde birbirine karıştırılarak gerçekleştirildiği bildirilmektedir. Kimi araştırmacılar da kurbanın, tanrıların beslenmesi gerektiği inancından doğmuş olduğunu ileri sürmüşlerdir. İlk uygar topluluklarda toprağın verimliliğini arttırmak için ona içki dökülür, un serpilir ve genellikle hayvan ve bazen de insan kurban edilirmiş. Kurban geleneğinin altında yatanın da, ölüp yeniden dirilme düşüncesi olabileceği savunulmuştur.
Bazı uygarlıklarda durum şu şekildedir:
Mısır:
Arkeolojik bulgular eski Mısır'da rahiplerin idaresinde ayin haline getirilmiş kurban kültünün bulunduğunu göstermektedir. Özellikle Nil Nehri'ne insan kurban edilmesi çok yaygındır. Bunun yanı sıra hayvanlar da kurban edilir. Kurban edilen hayvanlar arasında ilkel kabile dinlerinde olduğu gibi totemler bulunur. Bu bağlamda Tanrı Osiris adına düzenlenen kurban törenlerinde, kutsal bir boğa kurban edilip on dört parçaya bölünür ve töreni izleyen insanlarca et tüketilir. Kutsal bir boğa ya da öküz seklinde betimlenen Osiris’in dirilişini sembolize etmek için yenilen boğanın yerine başka bir kutsal boğa konulur. Ayrıca Eski Mısır’da kurbanın tanrıları doyurmaya yaradığı düşünülmüş ve öyle anlaşılmıştır. En büyük Tanrı İsis için de önce dua edilir, sonra onun adına bir inek kurban edilir. Önceden muayene edilip kurban olarak işaretlenmiş hayvanlar, kesilmek üzere tapınağa getirilince odun yığını ateşlenir. Sonra bu ateşe şarap dökülür ve tanrının adı çağrılarak kurban edilecek hayvan kesilir. Kurban tapınakta yakılırken orada bulunanlar feryat ederek üzüntülerini dile getirirler. Bir süre sonra da bu insanlar, kurban edilen hayvandan arta kalan etleri tüketirler. Eski Mısır’da kurban edilen kuzu ve oğlağın kanı, çevreye sürülür. Sürülen bu kan, tanrının hakkı sayılır. Ayrıca yılda iki kez tanrılara domuz kurban edilir ve ancak bu günlerde domuz eti yenir. Bunun dışında kalan diğer günlerde ise domuz eti yenmez.
İran:
Eski İranlılar tanrılara kurbanlar, çeşitli bitkiler ve haoma içkisi sunmuşlardır. Zerdüşt, hayvan kurbanını yasaklayarak Ahura Mazda'ya adak ve şükürler kurbanını telkin ettiyse de ölümünden sonra canlı kurban âdetine geri dönülmüştür. İranlılar adak ve şükranlarını Hürmüz'e, diğer takdimlerini de kötülüğü engellemesi için Ehrimen'e arz ederlerdi.
Zerdüstlük’ün kutsal kitabı Zend-Avesta’da fiber (su aygırı) denilen bir hayvanın kurban edildiği bildirilmektedir. Yine bu kutsal kitaba göre yalvarış, ibadet ve kurban af dilemeye yarar. Zend-Avesta’da dikkati çeken bir diğer konu, tanrılara sunulacak olan kurbanların dağlarda, ırmak ve göl kenarlarında 100 at, 1000 sığır ve 10.000 koyun şeklinde sunulmasının istenmesidir. Dini açıdan kan dökücü hayvanların etlerinin tüketilmesi yasaktır. Zerdüst’ten önce “deva” denilen ve kötülüklerin tanrısı Ehrimen’in yardımcısı olan şeytanlara, onları yatıştırmak üzere kurbanlar kesilirdi. İran’daki Mitra inancında bütün canlı varlıkların kurban edilmiş bir boğanın kanından doğduğuna inanıldığından, bu inancın ritüellerinde boğaların kurban edildiği bildirilmiştir.
İsrail:
Ünlü dinler tarihçisi Mircea Eliade’ye göre bu olay eski doğu dünyasında sıkça uygulanan ve İbranilerin Peygamberler dönemine kadar sürdürdükleri, ilk çocuğun kurban edilişi pratiğinden başka bir şey değildir. İlk çocuk, çoğunlukla bir Tanrı'nın çocuğu olarak görülür; ilk çocuğun kurban edilmesi, Tanrı'ya ait olanın geri verilmesi demektir.
Yahudilikte bazı hayvanların veya yiyeceklerin Tanrı'ya bağlılığın bir işareti olarak ve O'nun lütfünü kazanmak, affını sağlamak niyetiyle bir mezbah üzerinde tamamen ya da kısmen yok edilmesinden ibaret olan kurban ibadetinin tarihi, Hz. İbrahim'e kadar götürülmektedir. Onun döneminde sığır, davar, kumru, güvercin gibi hayvanlar Tanrı'ya sunulurdu. İshak ve oğlu Yâ'küb tarafından da devam ettirilen kurban geleneği İsrâiloğullarınca bazı dönemlerdeki farklı uygulamalarla birlikte Kudüs'teki mabedin 70 yılında Romalılar tarafından yıkılışına kadar sürdürülmüştür.
Yahudilik'te kurban ilk dönemlerden itibaren, ikinci Mabed’in yıkılışına kadar İbrani dininin ve Yahve’ye ibadetin en önemli unsuru idi. Her ne kadar eski Ahid, kurbanın herhangi bir tanımını vermemişse de Yahudilikte kurban bir takdim fiili olarak tanımlanmıştır. Buna göre Yahudilik'te birincisine kurban, ikincisine de takdim adı verilen iki farklı kurban uygulaması ile karşılaşılıyor. Hz. İbrahim'le başlayan kurban geleneği İshak ve oğlu Yakup tarafından da devam ettirilmiş. Yahudilikte Tanrı'ya saygı göstermek ve verdiği nimete şükür anlayışı yaygındır. Burada hayvanın kanını akıtmak önemli idi. Cansız kurban ise Tanrı adına yere su ve şarap dökme şeklinde gerçekleştirilir.
Babil ve Asur:
Kurban sunumu düzenli ayin ve törenlerle yapılırdı. Babil’de haftanın yedinci günü olan cumartesi uğursuz sayılır ve bu uğursuzluktan kaçınmak için adaklar adanıp kurbanlar kesilirdi. Asurlular'da ise kurbanlık hayvanı kesip tanrılara sunmak gereklidir yoksa tanrılar insanın kendisini yiyeceklerdir. Asurlularda kesilen oğlak ya da kuzu gibi yavru hayvanların, insanların bütün günahlarını temizleyeceğine inanılırdı.
Sümer:
Sümerler'in yaşadığı eski Mezopotamya'da da rahiplerin eşliğinde zorunlu kurbanlarla iştirak edilen oldukça gelişmiş bayram takvimleri bulunurdu. Milâttan önce ilk bin yıla kadar tarihlendirilen kitabelere göre Güney Arabistan'ın yüksek kültürlerinde rahiplerce yönetilen; güneş, ay ve venüs gibi 'yıldızlarla' büyük tanrılara sunulan kurban ayinleri vardı. Sümerlerde de kurban törenlerine büyük önem verilirdi. Kurban törenleri, görkemli ve süslü tapınaklarda gerçekleştirilirdi. Sümerler kurban edilecek hayvanın türüne, cinsine ve rengine önem vermezlerdi. Onlar için mühim olan kanın akıtılmasıydı. Sümer ülkesinde kurbanlar, tanrıların besini olarak değerlendirilirdi.
Bazı araştırmacılar kurbanın kökenini totemik kültte (tapınımda) bulurlar. Bazı yayınlarda da olayın psikolojik temelleri üzerinde durulup, insandaki saldırganlık içgüdüsünün en önemli tatmin araçlarından biri olarak kurban kavramı savunulmakta ve bu içgüdünün en fazla göz aracılığıyla tatmin olacağı, bunu daha sonra dokunma ve işitme duygularının izleyeceği bildirilmektedir.
Zaman içerisinde “insan kurban” terk edilir ve insanın yerine çiftlik hayvanlarının kurban olarak sunulması gündeme gelir. Hayvanlar genellikle ritüel bir biçimde kesilerek kurban edilirler. Ürün alma sırasında düzenlenen şölenlerde çok sayıda sığır ve domuz kurban etmek, tanrıları ve ataları hoşnut etmenin yanı sıra, şölen sahibinin öte dünyada iyi bir yeri olmasını da sağlar.
Tarih öncesi dönemde başladığı düşünülen kurban geleneğinin, günümüzde de etkilerini sürdüren bir ritüel olduğu görülmektedir. Eskiçağ uygarlıklarına genel olarak bakıldığında kurbana yönelik olarak gerçekleştirilen ritüellerin birçok toplumda ortak noktalar taşıdığı izlenimi edinilmiştir. Gerek uygulamalar gerekse seçilen kurbanlık hayvanlar ve gerçekleştirilen ritüeller göz önüne alındığında; tek tanrıcı dinlerdeki kurban geleneğinin, eskiçağ uygarlıklarındaki kurban geleneğinden köken aldığı, bir yerde bunun bir devamı olduğu ve bu motiflerden son derece etkilendiği sonucuna varılmıştır.
“Yanmayı göze almayan Hz. İbrahim olamaz.”
Kaynaklar:
- Selahaddin Bekki. Türk Mitolojisinde Kurban. http://bit.ly/1ODDckr
- Cevat Kulaksız. Tarihte Kurban ve Kurban Adetleri http://bit.ly/1O5mVou
- V. Akyüz. “İnsanlık Tarihinde Kurban ibadeti”
- Salahaddin Bekki. "Türk Mitolojisi'nde Kurban ve Nevruz-Kurban ilişkisi ve Kurbana bağlı olarak yapılan Ritler-Pratikler” adlı makaleleri. http://bit.ly/1jsQUd7
- http://bit.ly/1Rd0FaG
- Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Kurban Maddesi.
- Altan Armutak. Eski çağ uygarlıklarında kurban edilen hayvanlar üzerine bir inceleme. Veteriner.istanbul.edu.tr/vetfakdergi
- http://bit.ly/1PKRxsF
Görseller:
- http://bit.ly/1iKjB4y
- http://bit.ly/1P4YGGe
- http://bit.ly/1Rffl98
- http://bit.ly/1Ljt145
- http://bit.ly/1P4Z3Av
- http://bit.ly/1L3q4ma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder