Bu Blogda Ara

2 Nisan 2020 Perşembe

Bilinen en eski Atasözlerimizden:




Bilinen en eski Atasözlerimizden:
Abçı neçe al (tep) bilse, ayıg anca yol bilir (I. 63) (I. 332)
Avcı ne kadar hîle bilse, ayı o kadar yol bilir.
Aç ebek, tok telek (I. 387)
Aç kişi aceleci, tok kişi yavaş olur.
Aç ne yemes, tok ne temes (I. 79)
Aç olan ne yemez, tok olan ne söylemez?
Alp çerikde, bilge tirikde (I. 388)
Yiğit ordu içinde, bilgin mecliste (kiñeşte) belli olur.
Alplar birle uruşma, beğler birle turuşma (I. 182)
Yiğitlerle vuruşma, beğlerle sürtüşme.
Arı kapçıtsa ısrur (II. 329)
Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.
Arslan karışa sıçgan ötin ködezür (III. 263)
Kocayan arslan sıçan deliğini gözler.
Aşıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda men (I. 52)
Tencere der dibim altın, kepçe der ki ben neredeyim?
Ata oglı ataç togar (II. 80)
Oğul babasına çeker, çekmek üzere doğar.
Atası açıg almıla yese oglınıñ tısı kamar (II. 311)
Babası ekşi elma yese, oğlunun dişi kamaşır.
Birin birin miñ bolur, tama tama kol bolur (III. 360)
Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur.
Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ (I. 528)
Öküz olacak buzağı, kendisini belli eder.
Bor bolmayıp sirke bolma (III. 121)
Şarap olmadan sirke olma.
Böri koşnısın yemes (III. 220)
Kurt komşusunu yemez.
Böriniñ ortak, kuzgunuñ yıgaç başında (I. 439)
Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kendinindir.
Eliğ tutgınça ot tut (II. 292)
Eli tutacağına ateş tut.
İl kalır toru kalmas. (III. 221) (II. 25)
Yurt gider, töre kalır.
Emgek eginde kalmas (I. 110)
Sıkıntı ebedîyen sırtda kalmaz.
Endik uma eblikni agırlar (I. 105)
Şaşkın konuk ev sâhibini ağırlar.
Ermegüğe bulıt yük bolur (I. 138)
Tembele bulut yük olur.
Er oglı muñaymas, it oglı külermes (II. 84)
Oynak (kadın) ere varamaz, aceleci evine varamaz.
Er sözi bir, eyer köki üç (II. 283)
Er kişinin sözü bir, eyerin bağı üç olur.
Esende ebek yok (I. 77)
Esenlikte acele yokdur.
Etli tırñaklı eyirmes (I. 177)
Et tırnakdan ayrılmaz.
Eyğü er süñüki erir atı kalır. (III. 307)
İyi kişinin kemiği erir, adı kalır.
Eyğülükün kel, isizliğin kelme (II. 91)
İyilikle gel, kötülükle gelme.
It ısırmas, at tepmes teme (I. 178)
İt ısırmaz at tepmez deme.
İki koçñar başı bir aşaçta pışmas (III. 382)
İki koç başı bir tencerede pişmez.
Kadaş temiş kaymaduk, kayın temiş kaymış (I. 403) (III. 246)
Kardeş demiş bakmamış, kayın demiş bakmış.
Kañdaş kuma ürür, iğdiş örü tartar. (III. 382)
Baba bir kardeşler dövüşürler, ana birler yardımlaşırlar.
Kagan ışı bolsa, katun ışı kalır (I. 410)
Kağanın işi olursa, hâtununun işi kalır.
Kayıñ kasıña, söküt süliñe (I. 356) (III. 369)
Kayın ağacına katılık, söğüt ağacına tazelik yaraşır.
Kaz kopsa ördek kol iğ igenür (I. 104)
Kaz giderse ördek göle sâhib çıkar.
Kılıç tatıksa iş yunçır, er Tatıksa et tuncır (II. 281)
Kılıç paslanırsa iş incinir, kişi Farslaşırsa eti, kanı bozulur.
Kılnu bilse kızıl keyer, yaranu bilse yaşıl keyer (I. 394) (III. 20)
Cilve bilse kırmızı giyer, yaranmayı bilse yeşil giyer.
Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma (I. 474)
Kız ile görüşme, kısrak ile yarışma.
Kız kişi sabi yorıglı bolmas (I. 326)
Cimri kişinin sözü, ünü yayılmaz.
Kişi sözleşü, yılkı yıylaşu (III. 104)
Kişi söyleşerek, at koklaşarak anlaşır.
Kök temür kerü turmas (I. 361)
Çelik kılıç geri durmaz.
Közden yırasa köñülden yeme yırar. (III. 366)
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Kurtga büyik bilmes yerim tar ter (III. 259)
Yaşlı kadın oyun bilmez yerim dar der.
Kurug kaşık agızka yaramas, kurug söz kulakka yakışmas (I. 382)
Kuru kaşık ağıza faydasızdır, kuru söz kulağa lüzumsuzdur.
Kutsuz kuyugka kirşe kum yağar (I. 457)
Kısmetsiz kişi kuyuya girse kum yağar.
Küç eldin kirşe toru tüñlüktin çıkar (III. 120) (II. 17)
Zorbalık yurda girse, töre bacadan kaçar.
Künde irük yok, beğde kıyık yok (I. 70)
Güneşde gedik yokdur, beyde caymak yokdur.
Kuz keliği yazın bilgürer (II. 172) (III. 160)
Güzün gelişi yazdan bellidir.
Nece munduz erse eş eygü, nece eğri erse yol eygü (I. 458)
Ne kadar aptal olsa da eş iyidir, ne kadar eğri, uzun olsa da yol iyidir.
Nece yitik biçek erse Öz sapın yonumas (I. 384)
Bıçak ne kadar keskin olursa olsun, kendi sapını yontamaz.
Öd keçer kişi tuymas, yalñuk oglı meñgü kalmas (I. 44)
Zaman geçer kişi duymaz, insan oğlu ebedî kalmaz.
Öküz ayakı bolgınça buzagu başı bolsa yeğ (I. 59)
Öküz ayağı olmakdansa, buzağı başı olmak yeğdir.
Öldeçi sıçgan muş taşakın kaşır (III. 267) (I. 438)
Eceli gelen sıçan kedinin husyelerini kaşır.
Sabanda sandırış bolsa örtgünde irteş bolmas (I. 402) (II. 214)(III.416)
Saban zamanı sürtüşme olursa, harman zamanında dövüş olmaz.
Sart azukı arıg bolsa yolda yer (I. 342)
Tüccarın malı temiz olsa yolda kendisi yer.
Söğüt süliñe kayıñ kasıña (I. 356) (III. 134)
Söğütde tazelik, kayında sertlik vardır.
Sub körmekinçe etük tartma (III. 426)
Suyu körmeyince etek toplama.
Tag tagka kabuşmas, kişi kişiğe kabuşur. (II. 103) (III. 153)
Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur.
Tamu kapugın açar tabar (III. 234)
Cehennemin kapısını açan maldır.
Tatıg közre tikeniğ tüpre (II. 280)
Farslı'ya dikkat et, dikeni kökünden sök.
Tebi silkinse eşekke yük çıkar (II. 246)
Deve silkinse eşeğe yük çıkar.
Tegirmende togmış sıçgan kök kökregiñe korkmas (III. 282)
Değirmende doğmuş sıçan gök gürlemesinden korkmaz.
Telim sözüğ uksa bolmas, yalım kaya yıksa bolmas (III. 20)
Çok söz anlaşılmaz, yalçın kaya yıkılmaz.
Tezek karda yatmas, eygü ısız katmas (I. 386)
Tezek karda yatmaz, iyilik kötülüğe katılmaz.
Tokum yüzüp kuyrukta biçek sıma (I. 473)
Deriyi yüzüp kuyrukta bıçağı kırma.
Tolum anutsa kulun bulur, tolum unutsa bulun bolur (I. 215)
Silâhını hazır eden at da bulur, silâhını unutan tutsak olur.
Toyın tapugsak Teñri sepinçsiz. (III. 377)
Şaman tapınsa da Tanrı memnun olmaz.
Tütüşmeginçe tüzülmes, tüpirmeğinçe açılmas (II. 71)
Döğüşmeyince düzen düzülmez, tipi olmayınca hava açılmaz.
Yablak tıllıg beğden kerü yalñus tul yeğ (III. 133)
Kötü dilli beyden yalnız dul kadın yeğdir.
Yağını aşaklasa başka çıkar (I. 305)
Düşman küçümsenirse başa çıkar.
Yalñuk oglı munsuz bolmas (III. 141)
Kişi oğlu dertsiz olmaz.
Yatnıñ yaglıg tiküsinden, öznüñ kanlıg yuyruk yeğ (III. 43)
Elin yağlı lokmasından, kendinin kanlı yumruğu yeğdir.
Yazıda böri ulısa ebde it bağrı tartışur (III. 255)
Düzlükde kurt ulusa, evde itin bağrı sızlar.
Yazıdaki süblin eyergeli, ebdeki takagu uçgınma (I. 447)
Düzlükdeki sülünü ararken, evdeki tavuğu kaçırma.
Yazın katıglansa kışın sebnür. (III. 159)
Yazın katık yapan, kışın sevinir.
Yazmas atım bolmas, yañılmas bilge bolmas (III. 59)
Şaşmaz ok olmaz, yanılmaz bilgin olmaz.
Yogurkanda artuk ayak kösülse üşiyür (II. 137)
Ayak yorgandan dışarıya uzatılırsa üşür.
Yurt kiçük bolsa angut bedük ur (I. 93)
Delik küçük olsa da tapayı büyük vur.
Yüpüşlüğ kelin keyeküni yapaş bulur (III. 11)
Yüz görümlülüğü çok olan gelin, güveyiyi yavaş bulur.
Yüzge körme erdem tile (II. 6) (III. 143)
Kişide yüz güzelliği değil erdem dile.

(Divanü Lugati't-Türk)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...