ŞAMANIN BİÇİM DEĞİŞTİRMESİ
şamanizmde de şamanın şekil degiştirmesi baslı basına bir olay olup, geniş yer
tutar. şamanın şekline büründüğü hayvanlara gelince bunun için öncelikle şamanın
yardımcı ruhlarının hangi hayvan ya da hayvanlar oldugunu bilmek gerekir.
Yardımcı ruh ayin sırasında Şamanın içine girerek onun
benliğine sahip olup kişiliğini degistirir. Baska bir deyimle Saman yardımcı ruha
dönüsmüs olarak kisiligi de o ruhun içinde görünmeye baslar. Nitekim kimi
Samanların kurt, boga, ayı ya da karabatak sekline girerek ruhsal geziler yapmaları,
bu fikri pekistirmektedir. Kimilerinin sandıgı gibi, Şamanın
yalnızca kendi gücüne güvenerek böyle bir geziye çıkması olanaksızdır. Yaratılıs ve
bilgiden baslayarak yetersiz olan Şamanın bu güç isi basarabilmesi, ancak yardımcı
ruhlar korumasında olasıdır. Bunlar ya ayı, kurt, sıgır, geyik, tavsan gibi hayvan
türünden ya da kaz, karga, kartal, baykus gibi kus türündendirler. Ayrıca ölülerin,
ataların ve son olarak ocak, orman, yer-su ruhları vardır.
Şamanın “manyak” diye adlandırılan giysisi de onun, ayin esnasında hangi
hayvanın sekline büründügüne dair bilgi veren önemli bir materyaldir. Çünkü giysi,
Samanın seans esnasında dönüştügü hayvanın sekli dikkate alınarak hazırlanır.
benliğine sahip olup kişiliğini degistirir. Baska bir deyimle Saman yardımcı ruha
dönüsmüs olarak kisiligi de o ruhun içinde görünmeye baslar. Nitekim kimi
Samanların kurt, boga, ayı ya da karabatak sekline girerek ruhsal geziler yapmaları,
bu fikri pekistirmektedir. Kimilerinin sandıgı gibi, Şamanın
yalnızca kendi gücüne güvenerek böyle bir geziye çıkması olanaksızdır. Yaratılıs ve
bilgiden baslayarak yetersiz olan Şamanın bu güç isi basarabilmesi, ancak yardımcı
ruhlar korumasında olasıdır. Bunlar ya ayı, kurt, sıgır, geyik, tavsan gibi hayvan
türünden ya da kaz, karga, kartal, baykus gibi kus türündendirler. Ayrıca ölülerin,
ataların ve son olarak ocak, orman, yer-su ruhları vardır.
Şamanın “manyak” diye adlandırılan giysisi de onun, ayin esnasında hangi
hayvanın sekline büründügüne dair bilgi veren önemli bir materyaldir. Çünkü giysi,
Samanın seans esnasında dönüştügü hayvanın sekli dikkate alınarak hazırlanır.
Orta Asya ve Sibirya’da Saman giysileri, “hayvan ata”
dikkate alınarak ‘kus, geyik ve ayı’ tipinde yapılmaktadır. Örnegin; ancak kuş tipi
dikkate alınarak ‘kus, geyik ve ayı’ tipinde yapılmaktadır. Örnegin; ancak kuş tipi
elbiseye sahip Samanlar göge uçabilir. Bu da Samanın giydigi
elbisenin, temsil ettigi hayvanın sekline büründügü ve gücünden yararlandıgı
anlamını tasır. M. Eliade, konu ile baglantılı olarak; Saman için kusdilini bilmenin
ve kusa dönüsmenin önemini üzerinde durur:
Hayvanların, en basta da kusların, dilini ögrenmek dünyanın her yerinde
doganın gizlerini bilmek ve dolayısıyla gelecekten haber verme yetenegine sahip
olmak demektir. Kusların dili genellikle yılan ya da sihirli sayılan bir baska hayvan
yiyerek ögrenilir. Bu hayvanlar gelecegin sırlarını açıklayabilirler, çünkü ölülerin
ruhlarının “alıcıları” ya da Tanrıların görünürleşmeleri (tecelli) olarak tasarlanır.
Onların dillerini ögrenmek, seslerini taklit etmek, öbür dünyayla ve gök âlemiyle
iletismekle esdegerdir. Kuşlar ruh
güderdir. Kusa dönüsmek ya da bir kus tarafından eslik edilmek, daha hayatta iken
göge ve öbür dünyaya esrimeli yolculuga çıkabilme yetenegini gösterir.
Orta Asya’nın iktisadi hayatında hayvanların önemli rolü, hâkim
din olan Samanizm’e yansır. Samanların yaptıgı her ayinde mutlaka
hayvanın yer alması ve Samanın adeta insan-hayvan olması üzerinde durur. Saman,
düsman ruhlarla hayvanlar aracılıgıyla savasır, gökyüzüne yaptıgı seyahati
hayvanlar aracılıgı ile yapar. A. Y. Ocak, bu nedenle Roux’un geyik kılıgına giren
Türk menkıbelerindeki dervisleri, Samanizm ile iliskilendirdigi bilgisini vererek,
Roux’un “Bu motifleri Budizm ile ilgili düsünmek çok uzaklara gitmek olur”
düsüncesine katılmaz. Ocak’a göre, geyik donuna girme motifi, Budizm ile ilgilidir.
Buna kanıt olarak; Saadet Çagatay’ın Müslüman ve Hıristiyan menkıbelerindeki
geyik sekline girme motifinin temelinde Buda’nın menkıbeleri yattıgını söylemesi,
Ögel’in Budist kaynaklı bazı Orta Asya Türk masalları nakletmesi, Ocak’ın bu
motifin Budizm ile ilgili oldugunu fikrini ortaya koymasına gösterdigi gerekçeler
arasındadır. (Ocak 2003: 207- 212).
nsanın, hayvana dönüsmesi için J. P. Roux, arastırmacıların görüslerden yola
çıkarak sunları yazar:
Hayvana dönüsmek basit bir is olmasa da öyle görünmektedir. Tür degisimi çok
çabuk ve kolay tezahür eder: kanat çırpma, kisneme, bedenin kıvrılıp bükülmesi ve
sonra kus, at ya da yılan ortaya çıkar. Dönüsümü kolaylastırmak için çesitli
yöntemler vardır. Bir agacın gövdesinin çevresinde ayı gibi sesler çıkarıp sürünerek
üç kere dolasırsak ayıya dönüsürüz. Bu örnegi av ayinlerinde (geyik postu giymek)
hayvanlarla konusma temalarında görmüstük; kimin kiminle konustugu belli
degildir, ya bir boy iliskisini ya da baska bir boyun yasamına katılmayı açıga
çıkarır. Baska birinin yasamına katılmak ve bu kisi olmak için bütünüyle onunla
birlesmek ve onun bütün kisiligine bürünmek gerekmez. Dolaylı bir gönderme
yeter. En küçük bir parça bile bunun yerine geçer. (Roux 2005: 234).
elbisenin, temsil ettigi hayvanın sekline büründügü ve gücünden yararlandıgı
anlamını tasır. M. Eliade, konu ile baglantılı olarak; Saman için kusdilini bilmenin
ve kusa dönüsmenin önemini üzerinde durur:
Hayvanların, en basta da kusların, dilini ögrenmek dünyanın her yerinde
doganın gizlerini bilmek ve dolayısıyla gelecekten haber verme yetenegine sahip
olmak demektir. Kusların dili genellikle yılan ya da sihirli sayılan bir baska hayvan
yiyerek ögrenilir. Bu hayvanlar gelecegin sırlarını açıklayabilirler, çünkü ölülerin
ruhlarının “alıcıları” ya da Tanrıların görünürleşmeleri (tecelli) olarak tasarlanır.
Onların dillerini ögrenmek, seslerini taklit etmek, öbür dünyayla ve gök âlemiyle
iletismekle esdegerdir. Kuşlar ruh
güderdir. Kusa dönüsmek ya da bir kus tarafından eslik edilmek, daha hayatta iken
göge ve öbür dünyaya esrimeli yolculuga çıkabilme yetenegini gösterir.
Orta Asya’nın iktisadi hayatında hayvanların önemli rolü, hâkim
din olan Samanizm’e yansır. Samanların yaptıgı her ayinde mutlaka
hayvanın yer alması ve Samanın adeta insan-hayvan olması üzerinde durur. Saman,
düsman ruhlarla hayvanlar aracılıgıyla savasır, gökyüzüne yaptıgı seyahati
hayvanlar aracılıgı ile yapar. A. Y. Ocak, bu nedenle Roux’un geyik kılıgına giren
Türk menkıbelerindeki dervisleri, Samanizm ile iliskilendirdigi bilgisini vererek,
Roux’un “Bu motifleri Budizm ile ilgili düsünmek çok uzaklara gitmek olur”
düsüncesine katılmaz. Ocak’a göre, geyik donuna girme motifi, Budizm ile ilgilidir.
Buna kanıt olarak; Saadet Çagatay’ın Müslüman ve Hıristiyan menkıbelerindeki
geyik sekline girme motifinin temelinde Buda’nın menkıbeleri yattıgını söylemesi,
Ögel’in Budist kaynaklı bazı Orta Asya Türk masalları nakletmesi, Ocak’ın bu
motifin Budizm ile ilgili oldugunu fikrini ortaya koymasına gösterdigi gerekçeler
arasındadır. (Ocak 2003: 207- 212).
nsanın, hayvana dönüsmesi için J. P. Roux, arastırmacıların görüslerden yola
çıkarak sunları yazar:
Hayvana dönüsmek basit bir is olmasa da öyle görünmektedir. Tür degisimi çok
çabuk ve kolay tezahür eder: kanat çırpma, kisneme, bedenin kıvrılıp bükülmesi ve
sonra kus, at ya da yılan ortaya çıkar. Dönüsümü kolaylastırmak için çesitli
yöntemler vardır. Bir agacın gövdesinin çevresinde ayı gibi sesler çıkarıp sürünerek
üç kere dolasırsak ayıya dönüsürüz. Bu örnegi av ayinlerinde (geyik postu giymek)
hayvanlarla konusma temalarında görmüstük; kimin kiminle konustugu belli
degildir, ya bir boy iliskisini ya da baska bir boyun yasamına katılmayı açıga
çıkarır. Baska birinin yasamına katılmak ve bu kisi olmak için bütünüyle onunla
birlesmek ve onun bütün kisiligine bürünmek gerekmez. Dolaylı bir gönderme
yeter. En küçük bir parça bile bunun yerine geçer. (Roux 2005: 234).
Nitekim Roux’un, Harva’dan aktardıgı gibi, yardımcı ruhu yılan olan Samanlar,
ayin sırasında bir yılan gibi kıvrılmakta, egilip bükülmektedir. Süphesiz Samanın bu
hareketi sekil degistirdiginin, o sırada yılan donuna girdiginin bariz göstergesidir.
(Roux 2005: 239).
J. Baldick; “Animal and Shaman” adlı çalısmasında; Yakut Samanı örneginden
hareketle, Samanın toplum adına üstlendigi görevler için sekil degistirmesinin
gerekliligi için sunları söyler:
Yakut Samanı denizlere ya da daglara seyahat edebilmek için bir ata dönüsür, ve
sonra daha ileriye dogru gidebilmek için kusa dönüsür. Duruma göre hastalıklı bir
ruhu kovalamak için ren geyigi olur ve yolculugun bir safhasında kendini atmacaya
dönüstürmelidir. Türk epiklerinde bir at ölmüs bir kahramanı göge yükseltmek için
kartala dönüsmelidir. Dolayısıyla Türk dini, insanların hastaları tedavi edebilmeleri
ve önemli ruhlarla bulusabilmeleri için evrenin degisik bölgelerine seyahat
etmelerini saglayacak dönüsüm mantıgına sahiptir. (Baldick 2000: 89).
F. Bayat ise Samanın don degistirme yetenegi ilgili olarak; onun kozmik agaç
üzerinde terbiye edilmesine kadar giderek, Samanın terbiye edildigi yuvanın yönüne
göre; “güneye bakan yuvada terbiye alan aday ise çesitli donlara girebilen Saman
olur.” (Bayat 2006: 92) demektedir.
ki Samanın savası da yine sekil degistirme olgusu ile ilgilidir. Bu tür savaslarda
Samanların ruhları, hayvan analarının sekline bürünerek mücadele ederler. Samanın
hayvan anasının zarar görmesi ya da ölmesi Samanın da ölümü ile sonuçlanır.
Katanov’un, Sagay Samanı Topçan hakkında naklettigi menkıbede, iki Samanın
hayvan analarının mücadelesi canlandırılmaktadır:
Sır ırmagında 55 yıl önce Topçan adlı bir kam vardı. Bu kam bir gün ayin
yaparken gördü ki Kezek Tagı denilen dagın tepesinde biri gök, biri kara boganın
bir birine tos vurarak kavga ediyorlar. Gök boga kara bogayı son derece yormustu.
Bunu gören Topçan gök bogayı vurdu, Gök boga kam Kecük, kara boga ise kam
Topçan idi.” Bu menkıbedeki iki boga iki Saman’ın “hayvan suretinde tecessüm
eden es” leridir ki Samanizmdeki “ije kııl” ın benzeridir. Menkıbenin sonunda bu
hadiseye mütaakkip yaralanarak yattıgı söylenmektedir ( nan 1998: 459).
F. Bayat, Samanın don degistirme özelliginin onun keramet gücünün bir
göstergesi oldugu üzerinde durur:
Samanların don degistirmeleri baslı basına bir keramet türüdür. Saman efsane ve
memoratlarında genis bir yaygınlık gösteren don degistirme, aslında Samanın
hayvan ana tasarımı ile baglantılıdır. Saman, kuruyucu ruhu olan hayvan ana
donuna girmekle ki, genellikle ayı, kurt, kus vs. olabilir, kurtulmayı hedeflemis
olur. Aynı sekilde zor durumda kalan veli, slamiyet’ten önce kendisinin hayvan anası olarak bildigi hayvan donuna veya ongon gibi kutsadıgı kus donuna,
çogunlukla da bir hayvan sekline girerek kurtulur. Bu da donuna girdigi hayvanın
koruyuculuk vazifesini yerine getirdigini gösterir. Zaman zaman da bizzat hayvanın
kendisi velinin yerini olarak ona verilecek zararı engeller. (Bayat 2006: 163).
Bayat’a göre bu dönüsüm, aynı zamanda Samanın ‘hayvan ana’sı tasarımı ile de
baglantılıdır.
ayin sırasında bir yılan gibi kıvrılmakta, egilip bükülmektedir. Süphesiz Samanın bu
hareketi sekil degistirdiginin, o sırada yılan donuna girdiginin bariz göstergesidir.
(Roux 2005: 239).
J. Baldick; “Animal and Shaman” adlı çalısmasında; Yakut Samanı örneginden
hareketle, Samanın toplum adına üstlendigi görevler için sekil degistirmesinin
gerekliligi için sunları söyler:
Yakut Samanı denizlere ya da daglara seyahat edebilmek için bir ata dönüsür, ve
sonra daha ileriye dogru gidebilmek için kusa dönüsür. Duruma göre hastalıklı bir
ruhu kovalamak için ren geyigi olur ve yolculugun bir safhasında kendini atmacaya
dönüstürmelidir. Türk epiklerinde bir at ölmüs bir kahramanı göge yükseltmek için
kartala dönüsmelidir. Dolayısıyla Türk dini, insanların hastaları tedavi edebilmeleri
ve önemli ruhlarla bulusabilmeleri için evrenin degisik bölgelerine seyahat
etmelerini saglayacak dönüsüm mantıgına sahiptir. (Baldick 2000: 89).
F. Bayat ise Samanın don degistirme yetenegi ilgili olarak; onun kozmik agaç
üzerinde terbiye edilmesine kadar giderek, Samanın terbiye edildigi yuvanın yönüne
göre; “güneye bakan yuvada terbiye alan aday ise çesitli donlara girebilen Saman
olur.” (Bayat 2006: 92) demektedir.
ki Samanın savası da yine sekil degistirme olgusu ile ilgilidir. Bu tür savaslarda
Samanların ruhları, hayvan analarının sekline bürünerek mücadele ederler. Samanın
hayvan anasının zarar görmesi ya da ölmesi Samanın da ölümü ile sonuçlanır.
Katanov’un, Sagay Samanı Topçan hakkında naklettigi menkıbede, iki Samanın
hayvan analarının mücadelesi canlandırılmaktadır:
Sır ırmagında 55 yıl önce Topçan adlı bir kam vardı. Bu kam bir gün ayin
yaparken gördü ki Kezek Tagı denilen dagın tepesinde biri gök, biri kara boganın
bir birine tos vurarak kavga ediyorlar. Gök boga kara bogayı son derece yormustu.
Bunu gören Topçan gök bogayı vurdu, Gök boga kam Kecük, kara boga ise kam
Topçan idi.” Bu menkıbedeki iki boga iki Saman’ın “hayvan suretinde tecessüm
eden es” leridir ki Samanizmdeki “ije kııl” ın benzeridir. Menkıbenin sonunda bu
hadiseye mütaakkip yaralanarak yattıgı söylenmektedir ( nan 1998: 459).
F. Bayat, Samanın don degistirme özelliginin onun keramet gücünün bir
göstergesi oldugu üzerinde durur:
Samanların don degistirmeleri baslı basına bir keramet türüdür. Saman efsane ve
memoratlarında genis bir yaygınlık gösteren don degistirme, aslında Samanın
hayvan ana tasarımı ile baglantılıdır. Saman, kuruyucu ruhu olan hayvan ana
donuna girmekle ki, genellikle ayı, kurt, kus vs. olabilir, kurtulmayı hedeflemis
olur. Aynı sekilde zor durumda kalan veli, slamiyet’ten önce kendisinin hayvan anası olarak bildigi hayvan donuna veya ongon gibi kutsadıgı kus donuna,
çogunlukla da bir hayvan sekline girerek kurtulur. Bu da donuna girdigi hayvanın
koruyuculuk vazifesini yerine getirdigini gösterir. Zaman zaman da bizzat hayvanın
kendisi velinin yerini olarak ona verilecek zararı engeller. (Bayat 2006: 163).
Bayat’a göre bu dönüsüm, aynı zamanda Samanın ‘hayvan ana’sı tasarımı ile de
baglantılıdır.
Ermişliğine inanılan kişilerin çeşitli hayvanların kılıklarına girerek bir hikmet emaresi göstermelerine “don değiştirmek” denir.
Bugün Alevî-Bektaşî geleneğine atfedilen bu inanç; kaynağını Orta Asya Türklerinin Kam geleneklerinden alır. Türk destan ve masallarında çok sık işlenen bu konu İslâmiyet’ten önceki Gök Tanrı inancında önemli yer tutar.
Örneğin; kamlar düşman ruhlarla savaşmak için kılık değiştirip yer altı ve yer üstü âlemlere yolculuk edebilmek için de ayin öncesi üzerinde hayvan resmi olan bir kıyafet giyerdi ve o şekle girerdi.
Bu çoğunlukla kartal gibi bir kuş figürüdür. Çünkü; kartal Türk kültüründeki en kutsal hayvanlardan biridir.
Kartaldan türeme efsanesi bunun temelini oluşturmakla birlikte asilliğin ve hâkimiyetin sembolü olan bu figür devlet arması olarak Anadolu Selçuklu Devleti’nde çift başlı kartal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şekil değiştirme üstün bir güç tarafından (Tanrı) iyiliğin mükâfatı ya da kötülüğün cezası olarak gerçekleşirdi. Bu şekil değiştirme dua, efsun, sopa gibi bir unsurun neticesinde ortaya çıkardı. Amaç ise kartal, güvercin, geyik, ayı, balık, köpek, kurt, yılan vb. gibi hayvanların donuna yani; kılığına girerek tasavvuftaki eğitimi terbiye etmekti.
Türk mitolojisinde “kabulgan, kubulgan, hibulgan” gibi isimlerle anılırken Anadolu halkı “donuna girmek” ya da “don değiştirmek” şeklinde tabir edilmiştir.
Kaynak: Tasavvufta Kılık Değiştirme: Donuna Girmek Deyimi - Dilek Bülbül
Bugün Alevî-Bektaşî geleneğine atfedilen bu inanç; kaynağını Orta Asya Türklerinin Kam geleneklerinden alır. Türk destan ve masallarında çok sık işlenen bu konu İslâmiyet’ten önceki Gök Tanrı inancında önemli yer tutar.
Örneğin; kamlar düşman ruhlarla savaşmak için kılık değiştirip yer altı ve yer üstü âlemlere yolculuk edebilmek için de ayin öncesi üzerinde hayvan resmi olan bir kıyafet giyerdi ve o şekle girerdi.
Bu çoğunlukla kartal gibi bir kuş figürüdür. Çünkü; kartal Türk kültüründeki en kutsal hayvanlardan biridir.
Kartaldan türeme efsanesi bunun temelini oluşturmakla birlikte asilliğin ve hâkimiyetin sembolü olan bu figür devlet arması olarak Anadolu Selçuklu Devleti’nde çift başlı kartal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şekil değiştirme üstün bir güç tarafından (Tanrı) iyiliğin mükâfatı ya da kötülüğün cezası olarak gerçekleşirdi. Bu şekil değiştirme dua, efsun, sopa gibi bir unsurun neticesinde ortaya çıkardı. Amaç ise kartal, güvercin, geyik, ayı, balık, köpek, kurt, yılan vb. gibi hayvanların donuna yani; kılığına girerek tasavvuftaki eğitimi terbiye etmekti.
Türk mitolojisinde “kabulgan, kubulgan, hibulgan” gibi isimlerle anılırken Anadolu halkı “donuna girmek” ya da “don değiştirmek” şeklinde tabir edilmiştir.
Kaynak: Tasavvufta Kılık Değiştirme: Donuna Girmek Deyimi - Dilek Bülbül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder