Bu Blogda Ara

15 Haziran 2019 Cumartesi


BİLGE KAĞAN-KÖL TİGİN ANITLIKLARININ KALINTI-BULUNTULARI VE TÜRK KÜLTÜR TARİHİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
KURT
Türk kültür çevresinde en önemli yeri olan hayvanlardan birisi kurttur. Özellikle Türkler’in konar-göçer olarak hayatlarını sürdürdükleri çevrelerde bu önemi daha da artmıştır. Türkler yazı kullanmadıkları dönemlerde sanatlarında kurt tasvirlerine yer vermişlerdir. Yazılı belgelerinde kurdun kendileri için değerini ortaya koymuşlardır. Kurt destanlarına girmiş, onların atası olmuş, bazen yol gösterici, bazen kurtarıcı olarak görünmüştür. Askeri açıdan gücü, saldırganlığı ve kolayca düşmanlarını yenmesi Türklerin askeri yapılanmalarına bir model oluşturmuştur. Daha da dikkate değer bir husus Türk tuğlarının ucu ve bayraklarında kurt başı kullanılmıştır. Başlangıçta adı “böri”, yani “börü” (Köl Tigin Yazıtı: doğu, 12) olarak geçen bu hayvana Oğuzlar tarafından “kurt” denilmiştir (Kâşgarlı Mahmud, 1992: 342). Günümüzde ise Anadolu’da “kurt” adı yaygın olmakla birlikte, yırtıcılığından hareketle canavar tabiri de kullanılmaktadır. “Kurt”, Türk kültür çevresinde hem arkeolojik buluntularla hem de yazılı belgelerle ortaya çıkmaktadır. Arkeolojik boyutu ile kurt tasvirleri tunç devrine kadar götürülebilmektedir”. Tunç devrine ait olduğu düşünülen iki mezar taşı üzerine çizilmiş Kem bölgesi buluntuları ve Pazırık’tan ortaya çıkarılmış tahta oymalarında yeleli kurt dikkati çekmektedir. Ayrıca, Kem bölgesinde MÖ 9.-6. yüzyıllar arasına tarihlendirilen, bir mezardan ortaya çıkarılmış ejder, kurt başları da eski örneklerdendir (Esin, 1980: 427). Göktürk döneminde de kurt tasvirleri önemli bir yer tutmaktadır. Öncelikle onların tuğ ve bayraklarında sembol olarak altından bir kurt başı bulunmaktaydı (Liu Mau-tsai, 1958: 9, 40). Kuzey-Doğu Türkistan duvar resimlerinde kurt başlı bayraklar yer almaktadır. Elinde kurt başlı bayrak tutan hükümdar resimleri büyük ölçüde Göktürk dönemine aittir (Esin, 1980: 430). Göktürk kağan soyunun türeyiş efsanesi de Türkistan’ın batısında Buncikeş’teki sarayın duvarlarında resmedilmiştir. Burada dişi kurt mucizevî yolculuğunun sonuna varmış, Turfan ilinin kuzeybatısındaki mağarada çocuklarını doğurmuş ve emzirmektedir. Bu levha dişi kurdun Remulus ve Romus’u emzirdiğini gösteren Roma ikonografisine benzetilmektedir (Esin, 1980: 434) Dişi kurdun emzirdiği çocuk tasvirlerine Yazıtlar üzerinde de rastlanılmaktadır. Bugut yazıtlı taşının üst kısmında kurt tarafından emzirilen çocuk betimlenmiştir (Durmuş, 2002ç: 786). Daha da önemlisi Köl Tigin Yazıtı’nın her iki yüzünde kurt tarafından emzirilen çocuk tasviri bulunmaktadır. Taşın üst kısmından belirli bir parça kırılmış durumdadır. Hem Türkçe yazılı geniş yüzde hem de Çince yazılı geniş yüzde kurt tarafından emzirilen çocuk tasvirleri dikkat çekmektedir. Burada da iki çocuk tasviri –gözlerim beni yanıltmıyorsa– bulunmaktadır. Kurt stilize bir şekilde tasvir edilmiş, çocuklarda simetrik bir biçimde yerleştirilmiştir. Bilge Kağan yazıtının üst kısmı çok tahrip olduğundan böyle bir tasvirin olduğu ya da olmadığını söylemek zordur. Ancak Bilge Kağan Anıtlığı yapılmadan Köl Tigin Anıtlığı yapılmıştı. Böylece Bilge Kağan Anıtlığı’na Köl Tigin Anıtlığı bir model oluşturmuştu. Köl Tigin yazıtlı taşı tasvirleri ve diğer duvar resimlerine Bugut yazıtlı taşı üzerindeki tasvirin bir model oluşturduğunu söyleyebiliriz. “Kurt” tarafından emzirilen çocuk tasvirleri kurttan türeyiş anlayışına da uygun düşmektedir. Türk kültür çevresinde kurttan türeme izlerine çok rastlanmaktadır. Çin kaynaklarında dahi Göktürkler’in dişi kurttan türemiş olduğu belirtilmektedir (Eberhard, 1986: 86). Ayrıca kurtun Türk efsanelerinde merkezi bir rol oynadığı görülmektedir. Göktürk hükümdar sülalesi olan Aşına ailesinin atası bir dişi kurt idi. 6.-7.yüzyıllarda Türk halk çevresinde kurt ata inancı çok yaygındı. Bunun için taşlar ve madeni levhalar üzerine kurtu tasvir eden kabartmalar yapılıyor ve Göktürk kağanları, atalarının hatırasına hürmeten otağlarının önüne kurt başlı tuğ dikiyorlardı. Kurt başlı sancak kağanlık alameti olmuştu (Kafesoğlu, 1989: 316- 317). Türklerde “kurt”tan türeyiş anlayışının köklü bir geleneği vardı. Kültür bakımından Hunlara benzeyen ve Göktürkler’in ataları olarak da bilinen Vusunlar’ın hükümdarının çocukluğunda bir dişi kurt tarafından emzirilerek beslenmesi de Göktürk dönemi öncesinde aynı geleneğin varlığına işaret eder (Durmuş, 2002ç: 786-787)
Türkler’in hayatında bazen kurtarıcı, bazen de yol gösterici olan kurt çeviklik ve yırtıcılığı ile de askeri açıdan bir model tiptir. Yazıtlarda “Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş.” denilmektedir (Köl Tigin Yazıtı: doğu, 12). Burada Türk askerleri kurda benzetilmektedir. Tabgaç hükümdarı Tai-vu da Çin askerinin “taydan ve düveden farksız olduğunu” söylüyor ve kendisi “böri” lakabını taşıyordu (Kafesoğlu, 1989: 87). Hatta Göktürk kağanlarının bahadırlarından seçilmiş muhafız birliği “böri”, yani kurt adıyla anılıyorlardı (Koca, 2003: 88). Ayrıca Türk kültür çevresinde kahramanların yaylarının kirişleri de kurt sinirinden yapılmaktaydı (Durmuş, 2005: 20). Türkler’in askerî başarılarında uyguladıkları ve “kurt oyunu“ adını verdikleri savaş taktikleri de kayda değer bir husustur. Bu taktik kaçıyor gibi geri çekilerek düşmanı çembere almak, pusu kurulan yere çekmekten ibarettir. Kurdun istediği ıssız yerde düşmanına saldırması Türk savaş taktiğinde bir model oluşturmuştur. Bu taktik sahte ricat ve pusu olmak üzere, uygulanabilmiştir (Durmuş, 2005: 24). “Kurt”, Türk kültür çevresinde çeşitli Türk devletlerinde ad ya da unvan olarak da kullanılmıştır. Bu isim tek başına kullanılabildiği gibi başka isimlerle birlikte de kullanılmıştır. Karahanlılar, Çağataylılar, Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçukluları’nda bu isim yaygın olarak devlet yöneticilerinde, özellikle Tiginlerde görülmektedir. Bu isim yalnız “böriˮ şeklinde yer aldığı gibi, “Ak Böri, Al Böri, Böri Bars, Böri Tigin, Çocuk Böri Şenun, Gök Börü Kökey, İl Böri, Kök Böriˮ vb. şekillerde de isim olarak geçmektedir (Sümer, 1999: 771-878). Göktürk dönemi yazılı belgelerinde ve arkeolojik buluntularında yer alan kurt kültürel süreklilik içerisinde Göktürk dönemi öncesinden Göktürklere, Göktürklerden de daha sonraki Türk topluluklarına geçmiştir. Çobanlık ve besicilikle sıkı bağlantısı olduğundan kurt motifi doğrudan Türk kültür çevresiyle ilgili hale gelmiştir. Türkler arasında söylenen masal ve halk hikâyelerinde hem ata, hem kurtarıcı ve hem de yol gösterici vasıfları ile de Türkler arasında hep kutlu sayılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...