BİLGE KAĞAN-KÖL
TİGİN ANITLIKLARININ KALINTI-BULUNTULARI VE TÜRK KÜLTÜR TARİHİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
KURT
Türk kültür
çevresinde en önemli yeri olan hayvanlardan birisi kurttur. Özellikle
Türkler’in konar-göçer olarak hayatlarını sürdürdükleri çevrelerde bu önemi
daha da artmıştır. Türkler yazı kullanmadıkları dönemlerde sanatlarında kurt
tasvirlerine yer vermişlerdir. Yazılı belgelerinde kurdun kendileri için
değerini ortaya koymuşlardır. Kurt destanlarına girmiş, onların atası olmuş,
bazen yol gösterici, bazen kurtarıcı olarak görünmüştür. Askeri açıdan gücü,
saldırganlığı ve kolayca düşmanlarını yenmesi Türklerin askeri yapılanmalarına
bir model oluşturmuştur. Daha da dikkate değer bir husus Türk tuğlarının ucu ve
bayraklarında kurt başı kullanılmıştır. Başlangıçta adı “böri”, yani “börü”
(Köl Tigin Yazıtı: doğu, 12) olarak geçen bu hayvana Oğuzlar tarafından “kurt”
denilmiştir (Kâşgarlı Mahmud, 1992: 342). Günümüzde ise Anadolu’da “kurt” adı
yaygın olmakla birlikte, yırtıcılığından hareketle canavar tabiri de
kullanılmaktadır. “Kurt”, Türk kültür çevresinde hem arkeolojik buluntularla
hem de yazılı belgelerle ortaya çıkmaktadır. Arkeolojik boyutu ile kurt
tasvirleri tunç devrine kadar götürülebilmektedir”. Tunç devrine ait olduğu
düşünülen iki mezar taşı üzerine çizilmiş Kem bölgesi buluntuları ve
Pazırık’tan ortaya çıkarılmış tahta oymalarında yeleli kurt dikkati
çekmektedir. Ayrıca, Kem bölgesinde MÖ 9.-6. yüzyıllar arasına tarihlendirilen,
bir mezardan ortaya çıkarılmış ejder, kurt başları da eski örneklerdendir
(Esin, 1980: 427). Göktürk döneminde de kurt tasvirleri önemli bir yer
tutmaktadır. Öncelikle onların tuğ ve bayraklarında sembol olarak altından bir
kurt başı bulunmaktaydı (Liu Mau-tsai, 1958: 9, 40). Kuzey-Doğu Türkistan duvar
resimlerinde kurt başlı bayraklar yer almaktadır. Elinde kurt başlı bayrak
tutan hükümdar resimleri büyük ölçüde Göktürk dönemine aittir (Esin, 1980:
430). Göktürk kağan soyunun türeyiş efsanesi de Türkistan’ın batısında
Buncikeş’teki sarayın duvarlarında resmedilmiştir. Burada dişi kurt mucizevî
yolculuğunun sonuna varmış, Turfan ilinin kuzeybatısındaki mağarada çocuklarını
doğurmuş ve emzirmektedir. Bu levha dişi kurdun Remulus ve Romus’u emzirdiğini
gösteren Roma ikonografisine benzetilmektedir (Esin, 1980: 434) Dişi kurdun
emzirdiği çocuk tasvirlerine Yazıtlar üzerinde de rastlanılmaktadır. Bugut
yazıtlı taşının üst kısmında kurt tarafından emzirilen çocuk betimlenmiştir
(Durmuş, 2002ç: 786). Daha da önemlisi Köl Tigin Yazıtı’nın her iki yüzünde
kurt tarafından emzirilen çocuk tasviri bulunmaktadır. Taşın üst kısmından
belirli bir parça kırılmış durumdadır. Hem Türkçe yazılı geniş yüzde hem de
Çince yazılı geniş yüzde kurt tarafından emzirilen çocuk tasvirleri dikkat
çekmektedir. Burada da iki çocuk tasviri –gözlerim beni yanıltmıyorsa–
bulunmaktadır. Kurt stilize bir şekilde tasvir edilmiş, çocuklarda simetrik bir
biçimde yerleştirilmiştir. Bilge Kağan yazıtının üst kısmı çok tahrip
olduğundan böyle bir tasvirin olduğu ya da olmadığını söylemek zordur. Ancak
Bilge Kağan Anıtlığı yapılmadan Köl Tigin Anıtlığı yapılmıştı. Böylece Bilge
Kağan Anıtlığı’na Köl Tigin Anıtlığı bir model oluşturmuştu. Köl Tigin yazıtlı
taşı tasvirleri ve diğer duvar resimlerine Bugut yazıtlı taşı üzerindeki
tasvirin bir model oluşturduğunu söyleyebiliriz. “Kurt” tarafından emzirilen
çocuk tasvirleri kurttan türeyiş anlayışına da uygun düşmektedir. Türk kültür
çevresinde kurttan türeme izlerine çok rastlanmaktadır. Çin kaynaklarında dahi
Göktürkler’in dişi kurttan türemiş olduğu belirtilmektedir (Eberhard, 1986:
86). Ayrıca kurtun Türk efsanelerinde merkezi bir rol oynadığı görülmektedir.
Göktürk hükümdar sülalesi olan Aşına ailesinin atası bir dişi kurt idi.
6.-7.yüzyıllarda Türk halk çevresinde kurt ata inancı çok yaygındı. Bunun için
taşlar ve madeni levhalar üzerine kurtu tasvir eden kabartmalar yapılıyor ve
Göktürk kağanları, atalarının hatırasına hürmeten otağlarının önüne kurt başlı
tuğ dikiyorlardı. Kurt başlı sancak kağanlık alameti olmuştu (Kafesoğlu, 1989:
316- 317). Türklerde “kurt”tan türeyiş anlayışının köklü bir geleneği vardı.
Kültür bakımından Hunlara benzeyen ve Göktürkler’in ataları olarak da bilinen
Vusunlar’ın hükümdarının çocukluğunda bir dişi kurt tarafından emzirilerek
beslenmesi de Göktürk dönemi öncesinde aynı geleneğin varlığına işaret eder
(Durmuş, 2002ç: 786-787)
Türkler’in hayatında
bazen kurtarıcı, bazen de yol gösterici olan kurt çeviklik ve yırtıcılığı ile
de askeri açıdan bir model tiptir. Yazıtlarda “Tanrı kuvvet verdiği için babam
kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş.” denilmektedir (Köl Tigin
Yazıtı: doğu, 12). Burada Türk askerleri kurda benzetilmektedir. Tabgaç
hükümdarı Tai-vu da Çin askerinin “taydan ve düveden farksız olduğunu” söylüyor
ve kendisi “böri” lakabını taşıyordu (Kafesoğlu, 1989: 87). Hatta Göktürk
kağanlarının bahadırlarından seçilmiş muhafız birliği “böri”, yani kurt adıyla
anılıyorlardı (Koca, 2003: 88). Ayrıca Türk kültür çevresinde kahramanların
yaylarının kirişleri de kurt sinirinden yapılmaktaydı (Durmuş, 2005: 20).
Türkler’in askerî başarılarında uyguladıkları ve “kurt oyunu“ adını verdikleri
savaş taktikleri de kayda değer bir husustur. Bu taktik kaçıyor gibi geri
çekilerek düşmanı çembere almak, pusu kurulan yere çekmekten ibarettir. Kurdun
istediği ıssız yerde düşmanına saldırması Türk savaş taktiğinde bir model
oluşturmuştur. Bu taktik sahte ricat ve pusu olmak üzere, uygulanabilmiştir
(Durmuş, 2005: 24). “Kurt”, Türk kültür çevresinde çeşitli Türk devletlerinde
ad ya da unvan olarak da kullanılmıştır. Bu isim tek başına kullanılabildiği
gibi başka isimlerle birlikte de kullanılmıştır. Karahanlılar, Çağataylılar,
Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçukluları’nda bu isim yaygın olarak devlet
yöneticilerinde, özellikle Tiginlerde görülmektedir. Bu isim yalnız “böriˮ
şeklinde yer aldığı gibi, “Ak Böri, Al Böri, Böri Bars, Böri Tigin, Çocuk Böri
Şenun, Gök Börü Kökey, İl Böri, Kök Böriˮ vb. şekillerde de isim olarak
geçmektedir (Sümer, 1999: 771-878). Göktürk dönemi yazılı belgelerinde ve
arkeolojik buluntularında yer alan kurt kültürel süreklilik içerisinde Göktürk
dönemi öncesinden Göktürklere, Göktürklerden de daha sonraki Türk
topluluklarına geçmiştir. Çobanlık ve besicilikle sıkı bağlantısı olduğundan
kurt motifi doğrudan Türk kültür çevresiyle ilgili hale gelmiştir. Türkler
arasında söylenen masal ve halk hikâyelerinde hem ata, hem kurtarıcı ve hem de
yol gösterici vasıfları ile de Türkler arasında hep kutlu sayılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder