Bu Blogda Ara

21 Haziran 2019 Cuma




                             ALTAY DEMORFAYASINDA DOLGAN VE TOFA TÜRKLERİ
                                                          Dr. Yaşar KALAFAT

 Dolganlar ve Tofaları merkeze aldığımız bu çalışmayı 4 bölümde ele aldık. Bunlardan “Altay Demografisinde Dolgan ve Tofa Türkleri” bölümünde bölgeyi, birlikte yaşayan diğer bölge halklarını ve konuya dair yapılmış çalışmalara dair bilgi vermeği amaçladık. “Kamlık İnanç Sisteminde Dolganlar ve Tofalar” bölümü ile “Batı Türklüğünde Yaşayan Dolgan ve Tofa halk İnançları” bölümünde ise inanç sistemindeki güçleri ve fonksiyonlarına dair bilgi verdik. Bu inançların Batı Türklüğündeki benzerleri üzerinde durduk. “Altaylardan Anadolu’ya Halk İnançları Göçü, Dolganlar ve Tofa’lar” bölümünde ise çıkarabildiğimiz sonuçları açıklamayı amaçladık Altay, adını Türkçe Moğolca bir kelime olan ve altın anlamına gelen Altan’dan alır Altay Türkleri de çeşitli diğer Türk halkları gibi altı Türk halkının karmasından meydana gelmiştir. Bunlar dönemin edebiyatında Altay Kiji, Telengit, Teleüt, Tuba, Kumandı Kiji, Kü-Kiji veya Çalkandu Kiji şeklinde yer almıştır.(1) Altaylarda yaşayan Türk toplulukları ile Altay Cumhuriyetinde yaşamakta olan Türk kesimler şüphesiz tamamen aynı değildir. Bu isimlendirme karmaşasına Rusya’nın devlet politikaları da bölünme dallandırma ve siyasi amaçlı idarî bağlantıların kurulması konularında etkili olmaktadır. Bölgenin bize göre Türk etnik dağılımı şu şekilde özetlenebilir. Hakas Türkleri, Tuva Türkleri Todja Tuvaları, Çulım Türkleri, Şor Türkleri, Teleüt Türkleri, Altay Kiji/Kişi Türkleri, Çolgan Türkleri, Kumandin Türkleri, Tofa Türkleri, Telengit Türkleri, Saha Türkleri, Dolgan Türkleri, Sibirya Tatar Türkleri(2). Sibirya özerk ve yarı özerk cumhuriyetlerinin demografik yapıları Türk soylu olmayan halkları da içerebilmektedir.(3) Rus politikaları Ruslaştırmayı iskân ve kültür ve idari bağlantılar aracılığı ile uygularken misyonerliği de ihmal etmemiştir. Sovyetler döneminde Hakasya’nın ve Yakutistan’ın bütün halkları bu arada Dolganlar ve Tofa’lar da bundan nasibini almıştır. Kamlık inancının özünü oluşturan Kamların tamamı sistem tarafından rejim için tehlike ve engel oluşturdukları gerekçesiyle öldürülmüşlerdir.(4) Dolgan ve Tofa kamlık inancından bahsederken bölgenin diğer Kamlık inançlı Türk halklarından örneklemeler yapmamak çok zordur. Daha geniş kapsamlı bir tanımlama ile Altay halkları; Türk halkları, Mongol Halkları, Mançurya Türk halkları ve Kore halkları olarak ele alınabilir. Bunlardan Türk halkları büyük bir kısmı ile yukarıda zikredilen; Azerbaycanlılar, Altaylılar, Balkarlar, Başkurtlar, Karaylar, Gagavuzlar, Kazaklar, Karakalpaklar, Karaimler, Karaçaylar, Kumuklar, Kırgızlar, Dolganlar, Yakutlar, Yugurlar, Nogaylar, Özbekler, Salarlar, Tatarlar, Tofalar, Tuvalılar, Türler, Türkmenler, Urcanhaylar, Uygurlar, Hakaslar, Çuvaşlar, Şorlar’dır.(5) Türk adı hem milletin genel adı, hem Türkiye Cumhuriyetini kuran halkın adı ve hem de çeşitli Türk kesimlerden bir kesimin toplamın özel adıdır. Evvelce yaptığımız konuya dair münferit çalışmalarımızı bir kitapta toplamıştık. O çalışmanın içeriğinde Kırgızistan, Altay, Hakasya, Çuvaşıstan, Kazakistan kamlık inançları ile bilgiler vardı. Bunları alandan derlemiş ayrıca Altay, Tuva Saha bölgesi kamlık inançlarına dair yapılmış çalışmaları notlayarak aktarmıştık. O çalışmada döneminde Türkiye’de yapılmış telif ve tercüme eserlere dair de açıklamalar yapmıştık. KamlıkŞamanlık bağlantısına dair açıklamalar yapmıştık. O çalışmada Dolgan ve Tofa’lara dair doğrudan açıklamalar olmamakla birlikte aynı coğrafyanın inancı anlatılıyordu. Bu çalışmamızda da vesile düştükçe Kamlık inancının genel anlamda Şamanizm anlayışı ile bağlantısına dair açıklamalar yapılıyor olmakla beraber. Kamlığın geçirdiği aşamalar dinler sistematiğindeki yeri ve kelimenin etimolojisi üzerinde durulacaktır. Altay halkları bu arada doğal olarak Dolgan ve Tofa’larda kadim dinlerini Dingir olarak biliyorlardı. Tanrı, Tengri, Tora, Tangun 104 muhtemelen temaslar sonucu zamanla edinildi.(6) Avrupa’ya Şamanlık terimini getiren Rus sefirleri kamlık inancını şeytanî işlerle uğraşma, yalancılık, fırıldakçılık olarak tanıtmışlardır. Bu aktarmalara bölgedeki totem kuşlar ve türkeçarelerle ilgili inanç ve uygulamalara dair bilgiler, trans halindeki Kamın ruh hali de eklenilmiştir. Kamın bu hali ali göye ulu göye ulaşma uğraşı olarak yansıtılmıştır.(7) Şaman kelimesi Mancur menşeli olup oynayan, raks eden anlamına geliyordu. Y. Nemet ise bu sözün Türk dillerinde kam/gam, kalmamak, kamçu sözü ile bağlantılıyordu. Büyük Hun İmparatoru Atilla’nın sarayında Kam’ın olduğu bilinmektedir. Bu sarayda ata-kam ve eş-kam’a büyük ihtiram gösterildiği belirtilmektedir. Avar Türklerinde elçi gam savcu titulunu taşıyordu. Irk Bitik’de “dağdaki avcının kamlaması” ndan söz ediliyordu. Divani lügatit-türk’de “kam irkladi/Kam fala baktı”. “Gam arvadi/kam gargış gargıladı” ifadeleri yer almaktadır. Kodeks Kumaniksus’da, Kam katun/ kam hatun, yer almaktadır. Günümüzde Yakutlarda (bu arada Tofa ve Dolganlarda Y.K) şaman için oyun denilirken Sibir Türklerinde şaman Kam olarak bilinir. Türkistan’da şaman baksi, Azerbaycan’da ise bakıcı, görücü, çöpçü, falcı diye bilinir. Çuvaşlar şamana yumdüz derler. Arkeolojik adlandırmalarda alt alta yer alan haç şekillerinin şamanı simgelediği ifade edilmektedir.(8) Biz Kırgızıstan’da tedavi seansına katıldığımız bir kamın hastasındaki kötü ruhları kamçısı marifetiyle kovduğuna şahit olduk Vasilyev’in bu çalışmasında, “Sahalarda Şamanizm”, “Sahalarda Tanrılar ve ruhlar”, “Saha/ Yakut Kültüründe At ve Atçılık”, “Üt-Saha/Yakut Türkleri”, “Doldan ve Tofa Türkleri”, “Sibirya Türklerinin Destanları”, “Yakutistan’da Folklor faaliyetleri”, “Atatürk ve Saha/Yakut Dili”, “Saha Alfabesinin Öncüsü Senem Novgorodov”, “Saha/Yakut edebiyatının Üç Klasiği”, “Ünlü Yakut Yazarı Ploton Oyunskiy” isimli çalışmaları yer almaktadır. Ayrıca bu kitapta Aleksey Kolokovsskiy’in “Eski Hayır Duası”, Anemposidist Sofronoy’un “Anayurt”,, Nikolay Neustroyev’in “Sahada”, Poloton oyunkiy’in “Kartalın Vasiyeti”, “Tatta Nehri üstnde”, “Annem Cebcekiey’in Mezarında”, “Sevgili Süöküççe’ye”, “Özgürlük Marşı” Anna Neustroyeva”’nın “Kargalar”, “PetervToburokov’un, “Bu Olur mu?” , “Tavşan”, “Mançaarı Bahılay’ isimli çalışmalarına yer vermiştir. Şüphesiz eserin kapsamında, halk inanmalarına dair bilgiler de vardı. KAMLIK İNANÇ SİSTEMİNDE DOLGANLAR VE TOFA’LAR Dolganlar Kustur, Oyunculuk, Şamanlık/ Kamlık, Tanrıcılık gibi isimlerle de bilinen bir dine mensupturlar. Dolgan Şamanizm’inin Yakut Şamanizm’inden az çok farklılıkları vardır. Yer yer değişik inanç uygulamalarına rastlanabilir.(9) Dolganların diğer ismi olan Tıa Kihi, Orman Kişi anlamına gelmektedir. Kendilerin daha ziyade bu isimle tanıtırlar. Orman Kişi tanımlaması bize Ağaç Eri, Tahtacı, Tahta Kuş, Terekeme (Terekle/Ağaçla iştigal eden) çağırımı yapmıştır.. Hakaslar, Dolganlar Tofalar ve diğer soydaş Türk topluluklarının bu gün yaşadıkları topraklarda tarihin farklı devirlerinde Yenisey Kırgızlarının bölgeye Güney Sibirya’ya geliş tarihleri olan MÖ III yüzyıldan Afonosyeff , Andronoff, Karasuk, İskitSarmat “Tagar Dönemié, Hun “Taştık Dönemi”nden itibaren Türk yurdudur.(10) Yakut/Saha Cumhuriyetinin daha kuzeyinde Anabır ilçesi Teymir Özerk Bölgesi’nin DolganHatan ve Dudin ilçeleri ile Yenisey ırmağı boyları tundralık bölgede dünyanın en kuzeyi olan ve sühunetin 57 dereceye düştüğü bölgede yaşarlar. Diğer isimleri Tıa Kihi olan Dolganların ana dilleri UralAltay Dil Ailesi’nin Türk dilleri alt grubunun Yakut Türkçesi grubuna girmekte olup Dolganca olarak bilinir. Dolganların farklı alfabeleri ve kendilerine mahsus okulları varken dağınık ve göçmen hayatı yaşamaları, miktarlarının az olması sonucu bu dilin eğitimi ve öğretimi Udikada’ki Yüksek Eğitim okulunda verilmektedir. Yakutistan’da Türklerin eski en eski dini olarak bilinen Şamanizm’i bize göre Kamizm’i/Kamlık inancını(11) yetkili uzmanlara göre daha doğru bir ifade ile Kamlık inancını(12) öğretmek için her yıl uluslararası konferanslar verilir. 2002 nüfuz sayımlarına göre Dolganların 7.200–7.300 çıvarındadır. Dolganlar’ın nüfusu 1979’da 5053 1989’da ise göçler sonucu 5 000’e düşmüşlerdir. Üç ayrı lehçesi olan Dolgan Türkçesinin eski Yakutça olduğunu veya onların Türkleşmiş Tun-guzlar olduklarını kabul eden görüşler de vardır. Tunguzların yurtları Moğolistan sınırındadırlar Dolganların kültürleri ilk defa 1832 yılında yazıya geçirilmiştir.(13) Üt-Saha Türkleri az nüfuslu oldukları bölgelerde bazı imtiyazlardan yararlanabilmek için Tunguz-Mançu dilli halklardan 105 olan Evenkiler olarak kayıtlara geçmişlerdir.(14) Tofalar/Karagaslar, Sibiryanın güneyinde Irkkutsk bölgesinde, Dolganlar ve Yakutlar gibi usta ren geyiği avcıları olup Tuva ve Buyatıya’nın sınırında yaşamaktadırlar. Tofalar da yakın komşuları olan Tuvalar, Hakaslar, Altaylar, Şorlar gibi binlerce yıldır vatanları olan topraklarda Kanlık dinleri, tarihten gelen adetleri ve arkaik grameriyle Türkçe olan dilleri ile yaşamaktadır.(15) Sibirya Tatarları ise bölgenin Tatar adiyle tanınan Türkleridirler. XVIII yüzyıla kadar bütün kuzey Asya, Tatarya ve halkı da Tatar olarak tanımlanıyordu. Esasen XX yüzyılın evveline kadar Rusya terkibinde yaşayan birçok Türk halk tatar olarak tanımlanıyordu. Hatta Azerbaycan Türkleri Azerbaycan Tatarları olarak biliniyorlardı.(16) Sibirya Türklerinin Destanlarındaki ortaklık diğer Türk halklarının destanlarında görülen yakınlıktan daha yoğun daha sıkıdır. Sibirya Türkleri eski ana vatanlarında kalıp atalarının folklorunu, dinini, kültürünü, dilini etlerinde kanlarında saklamışlardır. Bu bölge Türklerinin folkloru, destanları bütün dünya Türklerinin en eski folklor ürünleri olarak görülürler. Çin, Japonya, Hindistan, İran gibi ülkelerle yakın temas halinde olmadığından onların etkisinde kalmayıp özgün yapısını korumuştur.(17) Atatürk bu gerçekten hareketle bölgenin destan, sözlük ve ilgili arşiv bilgilerine yakın ilgi duymuş döneminde bazı girişimler gerçekleştirilmiştir.(18) Dolgan ve Tofa Türklerinde de din hatalı olarak Şamanizm diye bilinen gerçekte Kamlık inancıdır. Bu inançta çok sayıda hayır hak olan ve olmayan hami ve şer ruhun varlığına inanılır. Çok kere bunların “tanrı” olarak geçtiği de olur. Bu çarpıklık biraz Tanrı ile Tanrısal’ı karıştırmış olmaktan biraz dinler tarihi bilgisi sınırlılığından ve biraz da Türklerin eski yaşam tarzlarını maksatlı olarak ilkel gösterme amacından kaynaklanmaktadır. Güneşin, tabiatın ateşin ve diğerlerinin ruhunun olduğuna inanılır. Bunlara dualar edilir ve adaklar sunulur. Buna göre dünya; Aşağı Dünya, Orta Dünya, Yukarı Dünya olarak ayrılır. Aşağı Dünya yerin altı, Orta Dünya yeryüzü ve Yukarı Dünya ise daha yukarısıdır. Bunlardan Yukarı Dünya’da Ulu Tanrı olduğuna inanılan, 9. Göğün doğu tarafında yaşayan Ürün Aar Toyun/Ürün Ayıı Toyon vardır. Bütün dünyayı, yukarı, orta ve aşağı dünyayla birlikte yöneten ve hükmeden budur. Diğer ruhları şer veya değil yöneten keza budur. İnsanları yaratan, güzellikleri veren, aydınlatan, kalpleri kötülüklerden temizleyen, ar Toyun/Ürün Ayıı Toyon’un hanımı, eşidir. O Ak Güneş ile bir tutulur. İlahî yüksek parıltısı ile dünyayı ısıtan, temizleyen hayatın devamlılığını sağlayan, hayat kaynağı olan odur. Kün Kübey Hotun/Ürün Arılı Hotun ile Ürün Aar Toyun/Ürün Ayıı Toyon birlikte çirkinliklerin kötülüklerin yok olmasında, kötülerin etkili olmamasında etkili olurlar, yeryüzünde iyiliğin, iyi niyetin güzel düşüncelerin sağlam karakterlerin hâkim olması için Töreler gönderirler.(19) Bu açıklamaya göre “Töre” Şamanizm’deki âdete ayet konumundadır. Töre, Türk etimolojik müşterekliği bir yana, Töreler hangi yöntemle kim veya kimler aracılığı ile topluma ulaştırılmışlardır? Bu dine inananlara töreyi kim ve nasıl tebliğ etmiştir gibi soruları gündeme getirmektedir. Kün Kübey Hotun/Ürün Arılı Hotun ile Ürün Aar Toyun/Ürün Ayıı Toyon’ın 2 oğlu ve 2 kızları vardır. Bunlar; Uhun Curuntaayı, Yukarı Dünya’nın ilahî yasalarını yazar. İgii-Toguu gümüşçülerin ve süslemecilerin kutsal ruhudur. Ayııhıt/Ayıhıt Hotun ve İeyehsit olarak bilinen kutlu ruhlar ise çocukların doğmasına, yaşabilmelerine hükmeder. İnsanlar arası iyi ilişkileri ve akrabalık duygu ve düşüncesini verirler. Zira Kıday Bahsı da ustanın, ustalığın demircinin kutlu ruhudur. Gökten indiğine ve kutsallığını da buradan aldığına inanılan demir Türk kültürlü halklar arasında Batı Türklüğünde de bir kült oluşturmuştur. Igii Toğun da olduğu gibi mesleklerin kutlu ruhlarının olması inancı zamanla meslek pirleri inancı şekline dönüşmüş olabilir veya aralarında bir bağlantının olması ihtimali araştırılabilir. Baka bir ifade ile pirlik ve meslek pirliği inancının kökleri bu inançta aranılabilir. Ayııhıt Hotun İeyehsit’in fonksiyonları ise bizde Umay inancına çağırım yaptı.(20). Umay kültü Doğu Türklüğü halk inanç kültüründe doğal olarak çeşitli biçimlerde yaşamını sürdürmektedir. Bu bölgede, Balbalların dikilmelerinde Hakas müziği eşlinde kamlar ellerlinde davulları ile anıtın etrafında dönerek dua etmekte ve dualarla birlikte alana Kuğu şeklinde temsili Imay İne/Umay Ana gelmektedir.(21) Umay kültü ile ilgili inançlar günümüzde sadece insanoğlunun değil hayvanatın da üremesi ve sevinci, iyiliği, güzelliği veren, dünya düzenini sağlayan 106 yasaları koyan ve onlara uyulmasını isteyen budur. Kün Kübey Hotun/Ürün Arılı Hotun, Ürün Ayavrularının korunmasında önemli yer tutan bir unsurdur. Güney ve Kuzey Kafkasya’da, Güney ve Kuzey Azerbaycan’da Anadolu’da insan ve yer isimlerinde yaşamaktadır. Anadolu halk sofizminde Umay Ana inancı ile Fatma inancı örtüştürülmüştür.(22) İnanç sisteminin diğer kutlu görevlileri arasında Odıın Haan ve Cınıs Haan vardır. Bunlar dünyanın yönetilmesinde gerekli yasaları düzenleyen ulu ruhlardır. Bunlara, Uhun Curuntaayı Suruksut yazıcılık yapar. Cılga Haan Toyon ve Tanha Haan Toyon, kişioğlunun doğumundan itibaren onun kudretine, kaderine hükmeder ve bir seri davranışı kayıt altına alırlar. Bunlardan Cılga Haan Toyon’ın diğerinden daha kudretli olduğuna inanılır. Sün Caahın, Bu ulu ruh dünyayı ilahî ışıkları ile kirden, pislikten, şeytanın kötülüklerinden korur temizler. Çok kuvvetli ve ürkütücü olduğuna inanılır. Hotoy Ayııı ile birlikte insanları savunur ve onlar için intikam alır.(23) Kaynağın “şeytan” tanımlamasını kara iye karşılığı kullandığını konu ile ilgili evvelce yapmış olduğumuz çalışmalardan hareketle söyleyebiliyoruz.(24) Bu tanımlama hangi hallerde şeytan veya cin karşılığı kullandığını pek bilemiyoruz. Bize göre, Kara iyeler şer veya şeytanî güçler iken ak iyeler rahmanî güçler olarak düşünülebilir. Uluu Suorun Toyon, Güney göğünün hükümdarı olup insanda can ruhtur. Rahmanî ve şeytanî tasnifinin dışında tutulur. Gelecekte kimlerin şaman/kam olacağını önceden bilir. Şaman/kam olacak kişiyi Tanha Haan Toyon ve Cılga Haan Toyon’la birlikte tayin eder, onların şaman/kam olarak yükselmelerini belirler. Kızdığı zaman dehşeti çok olur.(24) Hotoy Ayıı (Sünken Erili, Sün Haan) İktidarı ulu ruhu, Güney Doğu’da bulunmaktadır. Adeta ailenin soyun koruyucu iyesidir. Onları başka düşman soyların muhtemel zararlarına karşı korur müdafaa eder. İnsanlar için Sün Cahaın ile birlikte intikam alır. Onun tarafından korunan insanlar kudretli, güçlü, düşünce sahibi, cesur ve enerjik olurlar.(25) Kürüö Cöhögöy Toyon, atların ve ulu ruhların/ meleklerin atlarının iyesidir. 9 katlı göyün 3. katında güneydoğu kısmında kalır, Yakut, Tofa ve Doganları ve onların atlarını korur. Saha yurdunda at kutsal bir hayvandır. Çok ürkütücü bir ruhtur Kızdığı zaman verdiği atları geriye aldığı olur. İnsanların emrine ünlü atları verebildiği gibi güçlü boğaları cesur gözü pek erkekleri vermesi de mümkündür.(26) Bura-Dohsun adlı Olanho destanında sahaların eski ataları Ayına Sier itiyar er kişi Ayıı Nuoralcın ninedir. Ayına Sier ihtiyar, Ürün Aar Toyan’un kardeşi, Ayıı Noralcın ninenin de Uordaah Cöhögöy Toyon’un kız kardeşidir. Böylece sahaların atalaraı ile atlar arasında kan bağı olduğu inancı vardır. Ayrıca atın oğlu Dırıay Bahadır ve Dolganlarda da Atın Oğlu Atalamii-Bahadır adlı Olanha destanları vardır.(27) Hakasya’nın hemen hemen her yerinde balbal, kurgan, yazıt, kaya resimleri ve tapınaklar kutsal mekânlar vardır.(28) Bu özelliği onu açık hava müzesi, tarih laboratuarı, Türk dinler tarihi itibariyle başvuru merkezi yapmaktadır. Atın kutsiyetinden kaynaklanan kutsiyet ilgili etnografik malzemeye de yansımıştır. Genel sergenlerin dışında avluya dikilen 2 veya 3 özel At Segeni’nin farklı bir konumu vardır. Keza Kiyii Serge /Gelin Sergeni’ne sadece gelinin atı bağlanabilir. Ayrıca ulu bayramlarda dikilen özel sergenler vardır. Yerin, suyun ruhlarının manevi desteğini, hayır temennilerini alabilmek için sayıları 3 veya 9 olan özel isimleri ile tanınan sergenler de vardır. İneklerin Kutlu ruhu için dikilen serge de vardır ve buna at bağlanılmaz. Özetle Saha İnanç kültüründe sergelerin özel yeri vardır. Sergeler kutsal ağaçlarla, yeleden yapılan süslerle donatılır. Masanın ayakları at toynağına benzetilir, sergenin başına at başı figürü konur Evin en büyük direklerine at kanı, at yağı, kımız sürülür. Şaman/ Kam ateşin önünde Ak at derisi üzerinde dua eder. Yerin, dağın, ormanın ruhlarına dua ederken kımız ve at yelesi kullanır. Bu tür bulguları artırmak mümkündür. At etrafında oluşan kült batı Türklüğünde de çok zengindir. Atın karnının altından belirli maksatlar ile geçilir. Gelin atı ak aygır olsun istenir. Atın nalının izinde hikmet aranır. At nalı nazarlıktır. Atın gemi ile ilgili inançlar da vardır. (29) Doğu Türklüğünde Güvey, gelinin evine geldiği zaman beraberinde pişmiş at başı hediye olarak götürür. Bu başın içine pişmiş kanlı at bağırsağı doldurulur At başının evdeki yeri ocağın başıdır. Bu başın gözlerinden 3 tane yağ parçası alınır bunlar ateşe saçı olarak verilir. Ateşe karşı konulan at başının gözleri ağaç dalı ile açılır, kulakları kaldırılır, daha sonda atın başı evin en itibarlı yerine konur. 19. yüzyıla kadar zengin ve etkili bir kimse 107 ölümce canlı veya ölü atı ile birlikte gömülürdü. Ayrıca ölmüş at dışarıda bırakılmaz, gömülür. Bazen da kafa ve ayak kemikleri ağaca asılırlar. Bu inanç zenginliği Saha sözlü kültürüne geniş bir şekilde yansımıştır.(30) Batı Türklüğü halk inanmalarında atın kafatası ambar kapılarında bağ ve bahçelerde nazırlık olarak kullanılır. Makedonya Türkmenlerinde gelinin başına at gemi takılır eşikten içeri girer girmez ocağın olduğu yere götürülüp gelinin başı 3 defa ocak taşı’na vurulur. Doğu yapmakta olan anne adayını al karısı türünden kara iyelerin korumak için eşiğin önünde erkek at kişnetilir. Karapapak Türklerinde atın sahibi ölünde eğeri ters bağlanır atın cenaze alayının önünde mezara kadar inmesi sağlanır. Savaşa giden komutanın atının örülmesi etrafında bir hayli inanç oluşmuştur.(31) Tek Tanrılı bir din olduğunu kabullendiğimiz Eski Türk İnanç Sistemindeki yapılanma anlatılırken bilinen terminolojinin yetersizliği hissedilmektedir. Ak ve kara güç sahibi varlıkları “Ruh” olarak yansıtmak ve sıradan ruhlarla sistemde yer tutan ruhların farklılığını vurgulamak kolay olmamaktadır. Anlatımda zorluk çekilebilmektedir. Mesela ruhların ruhları denilmesi gerebilmektedir. Güçler için iye veya sahip tanımlamasının kullanılması halinde yaratılmışlıktan itibaren vergili olan iye/sahip ile sahiplenilerek sahip olmanın da aynı kelime ile anlatılmak istenilmesi durumunda, anlatımda zorlukları doğmaktadır. İslamî terimlerle Eski Türk İnanç Sistemi’ni anlatmaya kalkınca da başka bir dinin sözlüğünü kullanmış olma hatasına düşülebilmektedir. Mesela ak iyelerden söz edilirken, büyük melekler küçük melekler mi denilmeli. Bu vesileyle ruh konusuna dair bazı aktarmalar yapmak istiyoruz. Kamlık inancında ruh/can geçtiği yere ve dönüştüğü hale göre isim alabilir. Bu hal birbirinden farklı ve birden fazla ruh hali ve ruh tanımlaması getirmektedir.. Bunlardan kut, yaşam gücü, şans ve mutluluk anlamına gelen hut ayrı bir tespittir. Kam tarafından çocuk ayinin yapıldığı esnada çadırın tepesinde bulunan duman deliğinden içeri girerek doğacak çocuğa hayat veren güneşin ışını biçimindeki sus farklı bir tespittir. Yaşamın ilk nefes alışı, dolayısıyla başlangıcı olan ve nefes anlamına gelen tın daha farklı bir bulgudur. Canlıların gözlerinde yaşayan, oradan ölümle giden ve göz ateşi anlamına gelen horah odı bir başka bulgudur. İnsanın içindeki canın bilince sahip kısmının adı olan ve düşünce fikir anlamına gelen sagıs çok daha farklı bir bulgudur. İnsan öldükten sonra içindeki canın aldığı yeni adı olan ve 40 gün kadar varlığını sürdüren süne ya da sürnü ayrı bir tespittir. Süne bir insanın ilk yılında yeryüzünde gezen canı ya da ruhu olurken bu can alt dünya/alt tilekey’e geçtiğinde aldığı yeni hal olan üzüt’tür. Böylece Hakas Kamlık inancında canın toplam 7 tane halı vardır. Türk yazıtlarında can hayatın kaynağı iken ölümden sonrada devam edip hesaplaşmasına dair bilgi verildiği de bilinmektedir.(32) Farklı tezahürleri değişik pozisyonlarına göre isimlenebilen ruh anlayışları günümüz batı Türklüğü sözlü kültüründe yaşamaktadır. Bayramınız kutlu olsun, Yenidünya, bebeğiniz kutlu olsun, arabanız veya eviniz kutlu olsun, ifadelerindeki kut, mutluluk yüklü bir anlam içerir hut ile karşılanmıştır. Sus karşılığında kullanılan kut yaradılış destanlarındaki ışıktan oluşma veya halk tasavvufundaki nur karşılığında olduğu düşünülebilir. “Nur topu gibi bir bebekleri oldu” denir. “Yüzü nurlu kişi”, “Yüzünden nurun fışkırması”, “Nursuz kimse” bu anlamdadır. Tın için, “Ruhu ağzından çıktı”, “Ruhu kelebek olup uçtu” “Ayaklarından başlayarak çekilen ruhu ile vücudu soğumaya başladı”, tın karşılığındadır. “Beslenip dinlenince gözlerine fer geldi” veya “İyice yaşlandı hastalıktan sonra gözlerinde fer kalmadı”, horah ateşi karşılığındadır. Ruhsuz bir konuşma yaptı”. Yığma “Süslü cümlelere rağmen okuduğu metinde ruh yoktu”. Ruhun sagıs anlamındaki kullanımıdır. Ölümün muayyen devrelerinde veya Cuma akşamı gibi dönemlerde, arife günlerinde geçmiş yakınlar için hayır işlenir ve bu hayırlar onların ruhlarına gönderilir. Bu anlamda kut, süne veya sürnü kelimesi ile karşılanmıştır. İblis Kuha ve Ohol Uola, savaşın ulu ruhlarıdırlar. Bunlar “göğün karanlık güçleri” olarak bilinirler. Bunlar şeytan olmamakla beraber kıskançlık, sinsi rekabet, düşmanlık, intihar ve gaddarlığın çıkış noktasıdırlar.(33) İblis Kuha ve Ohol Uola faaliyet alanı bakımından Ana Maygıl’a çağırım yapmakla beraber, o kutsal yer-su için savaşan kişioğlu’na yardımcı olmak için düşmanla savaşır.(34) Yukarı Dünya’da da şeytanî ruhlar vardır. Bunlar, bel bükülmesi ve kamburluğun göndericisi olan Hagdan Buuray Toyon, delilik rahatsızlığının vericisi olan Dohsun Duyar, ayak ve göz hastalıklarının 108 vericisi olan Canday Bolloh, Pek çok hastalığın vericisi olan Cabağa Buuray Toyun, baş, mide ve eklem hastalıklarının vericisi olan Kere Ubahalaah Hotun’dur. Bunları hepsi göğün güneyinde ikamet etmektedirler.(35) İnsanoğlu küçük bir kozmos olarak düşünülünde yer küre adeta beyin ve beyinin belirli merkezleri ile idare edilen beden varmış intibası veriyor. Kumanda merkezinin dumura uğrayan bölgesinin aksülameli vücutta araz olarak tezahür ediyor Anadolu’nun birçok yerinde sıtma türü bazı hastalıklara yol açan bazı kara iyelerin olduğuna bunların bağlanılması ile hastalıkların önünün alınabileceğine inanılır. Bitki hastalıkları ile de bu tür inanç ve uygulamalar vardır. Aynı zamanda belirli hastalıkların tedavisi için belirli ulu zatlara, onların türbelerine başvurulur. Saralı hastanın şifa kapısı ile konuşamayan çocuğa şifa vermesi beklenilen yatır farklıdır.. Adeta hangi kara iyenin hangi ak iye ile tutuklamaya alınacağı belirlenmiş gibidir. Orta Asya Şamanlığında/Kamlığında da kamların adeta ihtisas veya yetkilendikleri alanlar vardır. Şaman hastaya bir ekmek veya beze sarılmış bir tas kül ile vurur. O Kam sadece çocukların iyileştirilmesi ile ilgilenir. Diğer hastalar o Kamın faaliyet alanın dışındadırlar. Bu uygulamaya başvurarak tedavi edebilme konusunda yaşlı bir takım kadınlar yetkilendirilmiştir. Kadın giysilerinin hâkim olduğu bu bölge Şamanlarında ak, kara ve al giysilerin yanı sıra al renk üzerine mavi benekli giysilerin giyilmesi de ilginç olmalı. Harezmî bölgesinde yas giysisi rengi olarak mavinin kullanıldığı kesimlerin olduğunu biliyoruz. Kam bu tedavisinde hafif hastalıkları basit bir şekilde iyileştirirken, ağlayan bir çocuğun susturulması gerektiğinde kam eline bağladığı bir ipe düğümler atar. Ciddi bir hastalığın tedavisinde ise bir tavuk öldürülür ve eti daha sonra bir köpeğe verilir.(36) Kamların tedavide etkinlik alanlarının belirlendiğini, “bağ atmak” yoluyla kötülük yapacak olan kara iyeyi bağlayarak etkisiz hale getirdikleri, tavuğun çok kere karatavuğun saçı olarak kesildiği ve köpeğe verildiği başka tespitlerle de örneklenebilir. Kam vecd içinde mistik dansları yaparak bir at üzerinde imişçesine çeşitli sesler çıkarırken mızrağı ile kara iyeleri öldürür.(37) Biz bu uygulamayı Koşağaç El oyunlarında açık havada süvariler tarafından canlandırılışına şahit olduk.(38) Pirler batı Türklüğünde de kötülüğü men eden iyiliği müjdeleyen, hastalığı def eden sağlığı cezp eden, kıtlığa meydan okuyan bolluğu bereketi sağlayan ulu zatlardırlar. Düzgün Baba gibi ulu bir ruh anlatılırken, “Dursun Dede’ye yanlarında arazi vermiş, ev yapmıştı. Pir köyde olunca köye bereket yağar, kavga gürültü olmazdı Pir onların anlaşmazlıklarını problemlerini çözerdi”(39) denilmektedir. Aşağı Dünyayı Kuran Aşağı Dünya’nın hâkimi, Tanrısal gücü; Adaağalı Ala Buuray Toyon (Arsan düolay) ve şeytanî güçleri temsil eder. Orta Dünya çok sayıda rahmanî ve şeytanî güç vardır. Bunlardan Aan Alahçın Hotun, orta Dünyanın en büyük ruhudur. Bu iyi kalpli ruh, insanların, hayvanların ve bitkilerin Ulu Kayın Ağacı’nda oturur ara sıra yeşil çayırlar arasında küçük kasırgalar estirerek dolaşır. Orta dünyanın canlıları arasında zararlı ihtilaflar çıkınca mesela insanlar bir ağacı kesince üzülür.(40) Bunun Ereke ve Çereke isimli 2 oğlu ile Kırbadahın ve Kırkıttar 2 kızı vardır.(41) İz evvelce Kam Uhan’dan aldığımız bilgilerden hareketle kamlık inancında üst, orta ve alt dünyaları şamalaştırmıştık.(42) Eserek coşarak ceza veren kutlu güç inancı batı Türklüğünün halk inanmalarında da vardır. Tunceli’ndeki Düzgün baba anlatılırken, “Düzgünün başında fırtınalar kıyametler koparır. Top gürültüle-rine benzer gürültüleri gelir. Köylüler toplanır bu top ateşini selamete yorumlarlar. Düzgün torunlarını, çocuklarını korumak, hastalıkları savmak, iyilik ve güzellik getirmek için uğraş veriyor” derler” (43) Top atılarak kara iyelerin imha edilmek istenildiği bilinmektedir. İnanca göre bu varlıklar sesten rahatsız olmaktadırlar Dolganlarda saçı yapmanın genelde belirli bir zamanı yoktur, günün her saatinde saçı yapılabilir. Ziyaret yapıldığı zaman saçı da yapılır. Saçı yapılan büyük günlerden birisi “Saçma Bayramı” dır. Bu bayram her yıl Haziran ayının ortalarında başlar ve Haziranın sonuna kadar devam eder.(44) Sahalar/Yakutlar, Altaylar, Hakaslar, Şorlar, Tofalar, Tuvalar ve bu arada Dolganları da içerisine alan bölge Türk halklarının en büyük dinî bayramı Ihıah’dır. Ak ve al güneşin bayramı olan bugünde en eski dinî ilahiler okunur. Bu bayramda Ohuokay diye bilinen inanç içerikli danslar yapılır. Sabahın erkek saatlerinde güneşin doğması toplu ve münferit selamlanır.(45) Güneşi kutsama batı Türklüğünde de vardır. Yakın zamana kadar Tunceli’nde bir kısım halkın bazı 109 kutsal dağlara günün doğuş ve batış saatlerinde yükündükleri bilinmektedir. Dindar Tuncelili tanımlanırken; “Her gün Düzgün’e, Düzgün Dağı’na döner onunla konuşur onunla konuşur gibi uzun uzun mırıldanırdı. Yılın büyük kısmını oruç tutarak geçirirdi. Kötü bir rüya mı gördü oruç tutar çocuklarının torunlarının sağlığı için sonsuz dualar yapardı. Güneşin her doğuşunu karşılar batışını uğurlardı. Elleri havada güneşi okşar gibi yapar sonra yüzüne sürerdi. Ayın doğuşu da onu oyuncaklarına kavuşan bir çocuğun mutluluğu gibi mutlu kılardı. Dersim dağlarını kurşunî aydınlığa boğan bu güzellik Hz. Ali’nin yüzüydü, onun yüzünün nuruydu. Aya yansımış insanlığa bilge bilge bakar sevecen tavırlarla dualar ederdi.” (46) Kamlık inancının bu derin izleri batı Türklüğünde yer yer İslamî örtüye bürünmüştür. Ay ve Güneş Hz. Muhammet ve Hz. Ali ile bazen da Hz. Fatma , Hacı Bektaş Veli ile sembolize edilmek istenilmiştir. Dolganlarda, Tofalarda ve Yakutlarda aktif halde yaşayan obo/ovo, doğru şekli ile obaa inancı yoktur. Muhtemelen zamanla unutulmuştur. Bu inanç ve uygulama Altaylarda ve Tuvalarda çok yaygındır. Biz her iki Türk kesiminde de bu mekânlara taş ve bez saçısı merasiminde bulunduk. (47) Hakas Türk kültür coğrafyasında obalar kamlık inancının en parlak olduğu dönemi de temsil ederler. Yakov Sunçugaşev’e göre bunlar dönemin felsefe yüklü balbalları idi.(48) Tunçeli’de Düzgün Baba dağına kuzey istikametinden gelen ziyaretçiler ktlu dağın karşı kısmına tekabül eden yerdeki taş yığınına onlar da bir taş koyarlar ve dualar yaparlar.(49) Dualar içlerinden sessizce yapılır hemen sonra da taş yığınına bir taş konur.(50) Bu uygulama Sürmene Çepnileri arasında da yaşamaktadır. Yaylaya çıkınca yolun kenarındaki bir çukura kadın erkek herkes bir gelenek olarak hayrına inanıp bir taş atar. Bununla beraber halen bölgenin Şamanizm’inde/ Kamlık İnancında Mohol Toyon ve Buomça Hotun uzak yolların ruhları olarak bilinirler. Bu ruhu memnun etmek için kutsal ağaçlara saçılar yapılır adak bezleri bağlanır. Bu ibadet türünün Hakasçası Çalamaktır. Uzun yola çıkacak halk bu ruhların ismini anarak ateşlere saçı yapar, adakta bulunurlar. (51) Izık, Idık, Adak Türk kültür coğrafyasında Eski Türk Runik Yazıları Döneminden günümüze kadar çeşitli uygulama biçimleri ile varlığını sürdüren bir inanç uygulamasıdır. (52) Yol iyesi ile batı Türklüğünde yaşamakta olan Boz Atlı Hızır inancı fonksiyonları bakımından büyük ölçüde örtüşmektedir.(53) Diğer taraftan batı Türklüğünde yolculuğa çıkacak kimse yolu açık olması için sadaka verir hayır işler. Yolcuyu yola ko-yanlar onun yolunun açık ve aydınlık olması için ardı sıra ayna tutar su dökerler. Doğu ve iç Anadolu’da yol boyunca belirli yerlerde dilenen fakirler vardır. Hakkâri gibi bazı bölgelerde uzun yol şoförlerinin şehir çıkışlarında uğrayarak dua edip geçtikleri ulu kabirler vardır. Borçalı bölgesinde şehirlerarası yollarda belirli yerlerde sadaka taşları vardır. Hayır, işlemek isteyen yolcu yolun kenarındaki bu yer-lerde iki taş arasına sadaka koyarlar, ihtiyacı olanlar bu parayı alırlar. Azerbaycan’da darda olan yolculara yardım istemeleri halinde Hızır’ın göründüğü muayyen yerlerin olduğuna dair inançlar vardır. Büyük Yakut ve Dolgan Şamanları/Kamları ilk şaman eğitimini ailelerinde ve meslek kuruluşlarında alırlar. Dolgan ve Yakut Şamanizm’inde evin, ateşin, suyun, dağın sahibi ruhu vardır. Evin ruhu, suyun ruhu, dağın ruhu, ateşin ruhu dua ve saçılarla hatırlanır, anılır. Dağlara genelde saygı vardır. Büyük dağlar için özel dualar vardır. Geçmiş ataların ruhu dualarla anılır onlar için de saçı yapılır.(54) Kamlık inancının bütün semavi dinler içerisinde izlerini sürdürebilmesi onun evrensel dinlerin esaslarından olan tabiata insan haklarına saygılı olması cinayetlere, haksızlıklara, çirkin ilişkilere kapalı olma özelliğine sahip olmasındandır. “Kamlığın derin düşünme/meditasyon, reenkarnasyon ve bunun gibi konularda Budizm ile; dünyanın ilk ve en önemli dayanağının, bir çeşit yolun, sürecin ve hatta tanrıların/(tanrısal varlıkların Y.K.) uyması gerektiği bir tür dünya yasasının olduğuna inanma ve kabul etme açısından Daosizm ile ve Gök kültü, atalar ruhunu bir kült derecesinde sayma bakımından Konfüçyüs düşüncesi ile birçok ortak ve benzer noktalara sahip olduğu ifade edilecektir.”(55) Kamlık inancı çerçevesinde insanlar arası, insan ve ruhlar dünyaları arasında bir tür aracılık bir anlamda, fal ve büyü de kapsayabilen roller de Kam’a yüklenilmiştir. Kam mistik dans yapar, inancın ilahilerini okur, otacılık yapar Günümüzde batı Türklüğünde, Anadolu, Kafkasya ve Balkanlar Türk kültür coğrafyasında muayyen geceler ölmüşlerin ruhuna niyetiyle yapılan hayırlar, Ölmüş yakını rüyasında görenkimselerin işledikleri sadaka gibi hayırlar, giderek 110 izleri silinmek üzere olan ocağa yağ parçası atma veya tavana et tikesi fırlatma inanç ve uygulamaları Dolgan saçılarından tamamen bağımsız uygulamalar değildir. Biz inceleyebildiğimiz bölgede örneği Borçalı’da yaşayan halk inanmalarında, Pazaryerlerinde yuvarlanarak kayıp olan patates gibi sebzelerin bulunmamalarında fazla ısrarlı davranılmaz ve “o yeri payı idi gitti” denir. Geçmişte Kars kırsalında kaynarken taşan sütten mahdut bir miktar ateşe dökülmesine tepki gösterilmez sütün bu kısmı için “yerini buldu” anlamında ifadeler kullananlar olurdu.(56) Nahçıvan Türk halk inanmalarında kem göze karşı oddan yararlanılarak yapılan uygulamalarda “çüt gel/çift gel” inancı vardır. Bunun için nohut büyüklüğünde Kırk Hamur hazırlanır. Bunlar nazar ettiğinden şüphelenilen insanların isimleri söylenilerek yanar haldeki tandır ateşine atılırlar. Bu esnada yaşlı bir hanım oklava ile tandırın badına, yanına vurarak “çüt gel/çift gel”, der bununla anlatılmak istenilen yanan hamurla birlikte nazar den kişinin gözünün de yanmasıdır.(57) Şamanizm’de/Kamlık İnancında ateşin ruhu Hatan Temieriye (Aan Uhhan) dır. Bu ruhun dünyanın yaratılmasından beri var olduğuna inanılır. O çabuk darılsa da iyi kalpli ve koruyucu bir ruhtur. O, kiri, kini, pisliği, kötülüğü sevmez ateşe saygısızlık yapanları mesela tükürenlere kin besler. Yer üstündeki bütün ruhlara dua edebilmek için ilkin ateşin ruhuna adak vermek ilkin ona dua etmek gerekir. Şaman/Kam mistik dansında da o ateşin ruhuna dua eder. Bu rutin bir ibadet tarzıdır her zaman ve her adaktan evvel ateşe yükünülünce, onunla konuşulunca bu uygulanır ve ateşin bundan hoşlandığına inanılır. İnanca göre ateş insanoğluna her şeyi söyleyebilir, onları uyarabilir, onlara öğretebilir. İyilik isteyen insanları koruması, onlara yardımcı olması, onları belalardan koruması, savunması mümkündür.(58) Ateşin aklayıcı paklayıcı özelliğinin olduğu inancını gösteren uygulamalar günümüzde batı Türklüğünde yaşamaktadır. Nevruz ateşinden atlanılması etrafında Sin Sin Oyunu’nda olduğu gibi oyunlar yapılması, hayvanların iki ateşin arasından geçirilmesi gibi örnekler verilebilir. Keza ateşe saygılı davranılması gerektiğini gösteren de çok sayıda bulgu vardır. Ateşe tükürülmez, çocuk çiş ettirilmez ateş su dökülerek söndürülecek ise besmele çekilir. Ateşin ruhu, kırkı çıkmamış kadının ateşte yemek yapmak gibi işlemlerde bulunmasını, yeni gelinin ocağın önünden geçmesini onaylamaz bunlar yasaklanmıştır ve bu yasaklara uyulur.(59) Kadınlara kırklı olma gibi özel hallerinde bazı kısıtlamalar getirilmesi ile ilgili inançları ateşle ilgili inançlarda da görebiliyoruz. Napak/temiz olmayan kişi paklanıncaya kadar kutsala yaklaşamazken ateşe yakın duramayışı ateşin kutsal kapsamında düşülmesi inancının bir sonucudur. Renkli bezler bağlama şekliyle yapılan saçı Türk kültür coğrafyasının her kesiminde yaşatılan bir inanç biçimidir. Şirk olduğundan hareketle yapılan mücadeleler sonucu Müslüman kesim arasında uygulama alanı daralırken diğer taraftan biraz özenti biraz da turistlik amaçlı uygulamalarla varlığını sürdürmektedir. Bu uygulama Balkanların halkı Müslüman olmayan halkı arasında da görülebilmektedir. Bağlanılan adak bezlerinin içerdikleri renklerle verdikleri mesajlar konusu renk-inançbağlantısı itibariyle henüz yeterince incelenmemiştir. Renk-örtü, renk-giysi konusunun nazardan koruma ve bereketi celp edebilme boyutları da vardır. Nahcıvanda Keklik avına çıkan kimse çeşitli renkli paçavra parçalarını uç uca dikip ev alanına koyarak kekliklerin yığılmasını sağlarlar.(60) Çeşitli renkli ipliklerin örülmesi ile oluşturulan kordonun nazara karşı koruyuculuğuna inanılır. Nahcıvanda, Karsta, Ardahanda 7 renkli sap/ip birbirine bağlanılarak hayata/bahçeye asılır. Türkmenler arasında gelinin yüzü örten bazen üç ve bazen yedi ayrı renkten tüllerin manevi koruyuculuğa inanılır. Van’ın bazı bölgelerinde yeni gelin uzun süre her gün bir renk ekleyerek üst üste giydiği entarilerinin özel mistik anlamı vardır. Dipnotlar: (1)Turan Can, Altay Türkleri” TÜRKSOY Mayıs 2007 S. 6 s. 22–23 (2)Kaynak kişi; Timur B Davletov (3)Timur b Davletov, “Hakas Türkleri ve Hakaseli”, TÜRKSOY, Ocak 2003, s.3--34 (4)Timur Davletov, “Hakas Türklerinin Geleneksel İnancı Kamlık (Şamanlık) Dünü ve Bugünü” Anayurttan Atayurda, S. 22, 2002 s.20–37 (5)Altay Halkları, Azerbaycan Devlet Neşriyatı, Bakı, 1996, s.1 (6)Kerem Memmedov, “Altay Xalqlarında Şamançılıq ve onun İzleri” Altay Dünyası, 1997, s.1-2 s.43-50 (7)Kerem Memmedov, a.g.e. (8)Kerem Memmedov, a.g.e. 111 (9)Kaynak kişi; Y.Vasilyev (10)Timur Davletov, “Hakas Türklerinin Geleneksel İnancı Kamlık (Şamanlık) Dünü ve Bugünü” Ana-yurttan Atayurda, S. 22, 2002 s.20–37 (11)Yaşar Kalafat, Altaylar’dan Anadolu’ya Kamizm Şamanizm, İstanbul 2004 (12)Timur Davletov, “Hakas Türklerinin Geleneksel İnancı Kamlık (Şamanlık) Dünü ve Bugünü” Anayurttan Atayurda, S. 22, 2002 s.20–37 (13)Rusten İshakov,”Dolganlar”, Türksoy, Nisan 2006, S.19, s.15–16; Şengül (Kaçar) Gitmez, “Sovyetler Birliğinin Dağılması Sonrasına Rusya Federasyonundaki Türk Kökenli Halklar”, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, 1997, S. 13, s.78–82; Selma Tosun, “21. Yüzyılda Türk Topluluklarının Nüfusu”, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, 1997, S.13 s.1–17 (14)Timur Davletov, a.g.e. (15)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 15, Yakutlar, Dolganlar, Tuvalar, Hakaslar, Altaylar, Şorlar ve Tofalardaki demografik hareketler için bkz. Selima Tosun, “21.Yüzyılda Türk Topluluklarının Nüfusu” Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, 1997 S 13, s.1–18 (16)Maqbule Muharremkızı, “”Sibirya Türklerinin Etnik Tarihine Dair”, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, 2001, S.21, s.4-8 (17)V. Vasiliyev, a.g.e. s. 16 (18)V. Vasiliyev, a.g.e. s. (19)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 7 (20)Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara 2010, s. 98–103 (21)Sancar Mülazımoğlu, “Eski Türk Runik Yazılarının Bulunuşunun 280. Yılı kutlamalarından izlenimler”, TÜRKSOY, Ocak 2002 S. 5, s.54–59 (22)Yaşar Kalafat, “Türk Kültürlü Halklarda Mitolojik Dişi Ruhlar/İyeler” Dördüncü uluslar arası Orta Doğu Semineri, 29–31 Mayıs 2009 Elazığ (23)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 7 (24)Yaşar Kalafat “Türk Halk İnançlarında Kara” Uluslar arası 4. Türk Kültür Kongresi Bildirileri, Ankara sh. 274–284; Türk Dünyası Tarih Dergisi, Ağustos 1999 S. 152 sh. 17–21; İslam ve Kültür Araştırmaları, Sofya, 1999 S. 4 sh. 398–409; Erciyes Aralık 2002 S. 300 sh. 30–34 (25)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 7 (26)A.g.e. a.g.y. (27)A.g.e., a.g.y. (28)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 7 (29)T.B.davletov, “Hakas Türkleri ve Hakaseli” TÜRKSOY, Ocak 2003, S8, s.30-34 (30)Yaşar Kalafat “Orta Toroslar ve Türk Halk İnançlarında At” Alanya Tarih ve Kültür Semineri III. 1996 –1997 –1998- 1999–2001 Alanya 2004 sh. 74–82 (31)A.g.e s.11 (32)Yaşar Kalafat “Orta Toroslar ve Türk Halk İnançlarında At” Alanya Tarih ve Kültür Semineri III. 1996 (33)Timur Davletov, “Hakas Türklerinin Geleneksel İnancı Kamlık (Şamanlık) Dünü ve Bugünü” Anayurttan Atayurda, S. 22, 2002 s.20–37 (34)A.g.e s. 8 (35)Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara 2010, s.152–165 (36)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 8 (37)V.N.Basilov, Orta Asya Şamanizminde Kadınsı Giyinmenin İzleri” Çev. Handan Er, , Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, 1997, S 13, s.27–32 (38)M.J. A. Zornıckakaja, Çev.H.Nugay, éYakut Şamanlarının Dansları”, , Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, 1998, S.14 s, 44-49 (39)Yaşar Kalafat “Altay Dini Hayatının Anadolu Türk Kültürü İtibariyle Önemi” El Oyun Folklor Etkinlikleri (7–9 Temmuz 2000 Gorno –Altay Federe Cumhuriyeti RF); Erciyes, Mart 2000, S. 279 sh. 10 Orkun 279/10 (40)Haydar Işık, Dersimli Memik Ağa, İstanbul, 1990, s. 13 (41)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 8 (42)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 6 (43)Yaşar Kalafat, Şamanizm………….. (44)Haydar Işık, Dersimli Memik Ağa, İstanbul, 1990, s. 84 (45)Kaynak kişi; Y.Vasilyev (46)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s.6 (47)Haydar Işık, Dersimli Memik Ağa, İstanbul, 1990, s.6 (48)Yaşar Kalafat “El-Oyun Kültür Etkinlikleri ve Dağlık Altay (49)Gezi Notları” Türk Dünyası Tarih Dergisi Aralık 2001 S.180 sh. 35–40 (50)Timur Davletov, “Hakas Türklerinin Geleneksel İnancı Kamlık (Şamanlık) Dünü ve Bugünü” Anayurttan Atayurda, S. 22, 2002 s.20–37 (51)Haydar Işık, Dersimli Memik Ağa, İstanbul, 1990, s. 18 (52)Haydar Işık, Dersimli Memik Ağa, İstanbul, 1990, s. 19 (53)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s.6 (54)Sancar Mülazımoğlu, “Eski Türk Runik Yazılarının Bulunuşunun 280. Yılı kutlamalarından izlenimler”, TÜRKSOY, Ocak 2002 S. 5, s.54–59 (56)Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara 2010, s. 302 (57)Kaynak kişi; Y.Vasilyev (58)Timur Davletov, “Hakas Türklerinin Geleneksel İnancı Kamlık (Şamanlık) Dünü ve Bugünü” Anayurttan Atayurda, S. 22, 2002 s.20–37 (59)Yaşar Kalafat, “Gürcistan Kültüründen Manzaralar” Yeni Düşünce, 03–09 Ağustos 2001, S. 40 s. 26–31 (60)Türkan Qedirzade, İslama Qederki Adetler, İnamlar ve Merasimler (Nahçıvan Materialları Esasında), Bakı, 2006, s.85 (61)Yuriy Vasilyev, Saha Türkleri, Ankara, s. 7 (62)Y. Vasilyev a.g.e. s.7 (63)Türkan Qedirzade, İslama Qederki Adetler, İnamlar ve Merasimler (Nahçıvan Materialları Esasında), Bakı, 2006, s. 105

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...