Bu Blogda Ara

15 Eylül 2019 Pazar

TOTEM, TOTEMİZİM VE TABU ÜZERİNDE YENİ ARAŞTIRMALAR Prof. Dr. Hikmet TANYU




1- TOTEM: 

Totcm kelimes;, Totam şeklinde Amerika Kızılderi~lerinden Ojibwa veya Ocibva kabilesinden gelmektedir. Ototeman kelimesinden türetildiği ileri sürülüyor. 1791 yılında John Long yayınladığı eserde bu adı kullanmıştil'. Kelimenin anlamı "Onun erkek kardeşi ilc kızkardeşi akrabadır." demktir. Kızıldeıililcre göre bu "Ruh" hayvan şekline girmiş ıuhi bir yaratık olarak görülmektedir. O çevredeki bazı kabileler trk veya toplum halinde hayvanlar, bitkiler veya kuşlarla akraba olduklarına inanmaktadırlar.

 Birçok ilkel toplumlarda ayrı terimlerle hemen hemen aynı inanç tanıtılmaktadır. Kuzey Amerika B.D. de dikkati çekmişse de benzer totemik inancın Avustralya'da, ve Okyanus adalarında da görülmüştür.


Bir çeşit hayvan, hitki veya ncsnelere totem olarak bakıldığı, hatta hazan cansız bilinen birşeye kaya v.h. hazan hir tabiat olayı olan gökgii. rültüsüne, yıldırıma veya bazı göksel hir sicime (Göktaşı-Meteor) totem Şeklinde yakınlık gösterildiği tesbit edilmiştir. Toteme kendisini bağlı olarak gören toplumlar kendileriyle, onları akraha tanımaktadırlar. Bu hazan da bir sembol veya hir alamet olarak henimsenmektedir. Totem, klan halkının kutsal saydığı bir varlık olarak belirmektedir. Totemle klan topluluğu arasında bir kan akrabalığı bulunduğu benimsenmekte, hatta bu totem bir hayvan ise, çok zaman o kutsal hayvanın, klan mensubu kişilerin ilk ceddi, dedeleri, ataları sayılmaktadır. Arada, kan akrabalığı bulunduğu düşüncesinin, nasıl, ne zaman teşekkül ettiği bilinememrktedir. Bir iddiaya ve yoruma göre çok ötelerinde olan bir durum veya olay sonucunda böyle b;r ilişki ve inancın çıktığını varsayanlar olmuştur. İnsanlar toterne hem ferd hem de klan topluluğu olarak, belli bir sihirli, büyülü ve mistik bir bağla, biı ilişkiyle bağlıdır. Klanlar kendilerini O totemin adıyle adlandırırlar. Çok zaman onlarla akraba olduklarını kabul ederler, onu korurlar, kutsal sayarlar. Totem canlıysa, onu öldürmek veya eti yenilecek cinsten ise, onu yemek tabudur, yasaktır. Ançak bazı özel törenlerle, eğer totem yenilecek bir cins hayvansa eti birtakım merasimlerle, beIli zamanlarda yenilir


Totem inancında olan her şahsın bazan kendisine mahsus bir totemi de bulIunmakta olup, ınİnlara da koruyucu ruh, koruyucu. hayvan şeklinde inanılmakdır. Bunlar üzerine yapılan diğer araştıımalarda, Avustralya'daki Abrogines'lerin kulla.ndıkları benzer şekillerin, Kuzey Amerika'daki Kızılderilileri!lkine uyduğu görülmüştür. Böylece tamamen hayvanlara karşıyapılan bu türlü inııııç ve ayinler (TOTEM1ZM) adı altında top'lanmıştır.

Totem inaneındakiler, kendileri ile Totem arasında bir bağlantı kurmayı ve bu.nlan vücudarı üzeıine resmetmeyi benimsemişlerdir. Bazı kabilelerde Totem sembolü hem vücutlarma, hem o.turdukları yerlere (çadır, kulübe), hem de kullandıkları eşyalam (Kalkanlara. v.b.) resmetmektedirler. Ölülerin vücutlarına bile aynış,ckli yapmaktadırlar. Totem'de bir kutsal kudret -bulunduğuna inandıklarından bu çizilişle, o şahsa, o kudretin geçebileceğine inanır, kendisini böylece koruyabileceğine güvimirler. Totenie benzemek, o insanla için bir gaye olmaktadır


İnsa.nları totem'e böylecebağlayan sebebi bazı bilginler, bir korunma", sığınma ilgisi .olarak göımüşlerdir. Bazılan korkulan veya faydalanılan şey gibi, tanımışlardır. Halen altmışa yakın to temin mahiye1i hakkında nazariye, (kuram) vardıl. Totem'de bir mana (kudret, kuvvet) bulunduğuna inanmışlardır. Aynı toteme inananların  kesinlikle içten evlenme (endogamie) olmadığı sanılmışsa da yapılan birçok araştışma bu nazafiyeyi çürütmüştür. Önceleri, toteme inananların  evlenmelerinin hepsinin dıştan evlenme (exogamie) olduğu ileri sürülmüştü. Fakat bazı totemci klanlar da bunun aksi görülünce bu iddia çürümüş oldu. Törenlerde totem. hayvanların taklidi yapılır. Bu hareket 'bir çeşit tiyatronun, çizilen resimler, resmin, çalınıın aletler müziğin, ve oynanan oyunlar dansın ve bunlarla ilgili sanatlann doğuşuna sebep sayımıştır.


Birçok bilginler, totem hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Mesela Emil Durkheim, Totem'i belirli bir insan gurubunun bayrağı, arması olarak telakki etmektedir. Bayrağın kutsallığı gibi, totem de kutsal ve tabulu sayılır demektedir. Buna karşı eleştiriler yapılmıştır. Durkheim, Totem üzerinde hiçbir mahalli inceleme ve araştırma yapmamış, Spencer ve Gillen'in incelemelerini doğru sayarak benimsemiş, Müller'iıı naturizminini,Tylor'un animlzminin reddiyle, Totemizmi dinin menşeine oturtmak istemiştir. 'Orjinal ilmi inceleme ve araştırması ol. madığı ve toplumbilimci oldugu, Dinler Tarihçiliği ve Din Fenomenolojisi hakkında yeterli bir uzmanlığa sahip olm.adığı halde totemizm hu. susundaki görüşü, inceleme ve araştırma yapılmaksızın birçok ülkelerde etkisini yıtpmıştır. Durkheim'in görüşünün bugün yanlışlarla dolu olduğu, gerek tesbit ve gerek tahlil ve gerek umumileştirmesinin hatalı olduğu artık anlaşılmıştır.

Yapılan araştırmalar Totem inancmın belli. bölgelerde ve ilkel toplumlar da olduğudur. BUJJlar da aynı klana mensup bir kimsenin öldürülmesi kesinlikle yasaktıı. Totem'c de çok zaman dokunmak tabudur. Ancak yılın belirli zamanlarında özel törenlerle totem kurban edilebilir ..

tlmi bir belge .olmadan, Im konuda ciddi bir araştırma yapdmadan, bazı efsanelere karışmış hayvanları, bazı cesur ve güçlü hayvanları Türklerin Totemi olmuş gibi saymak ilmen hatalıdır. Bu bakımdan, Kurt'u, atı, kar~alı, koyunu, geyiği v.b. Türklerin totemi olmuş gibi görmek ilmi isbattan uzaktır. Türklerin klan devri on bin yıl önce geride kalmıştır. Hunlar zamanında büyük ülkeler fethedilniiş, büyük ordular vücuda getirilmiştir. Bu ~amanlar da. Türkıerin kendiıerine mahsus birtakım adet ve inançları yanında dini bir sisteme sahip olduklarına dair elde bulunan belgel!lr 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu da Gök Tanrı (Yüce, Ulu Tanrı) (Tenri) inancı ve onunla ilgili olarak birtakım tÖ" renler, kurbanlar, kutsal tanılan bayramlar la bağlantılı inançlardır. Bir varlığı, bir eismi, veya herhangi bir kuş ve hayvanı takdir edip övmek veya henimsemek,onu cesaret sembolü gibi görmek mahiyet bakımından totemizmden farklıdır. Esasen Totemleri birer ilah olarak yorumlamak diğer kı anlar için bile yanlış olmaktadır; Hatta Totem inancının bile ilk bir inanç olmayıp, onun da bir gelişme ürünü olduğu ileri sürülmekted:r. İlahIarı da bulunan, ayııca Totf'm'de bu inançlar arasında yer alan kabileleI'in totemlerinin sayısı 500 çeşidi buİmaktadn.

 Bazı Toplumlarda Totemler:


Amerika Kızılderililerinde her kabilenin ayrı ~otemi vardır. Ojibwalar'd~ totemler ayı, su öküzü, Beyaz Ağaç, balık, kurt, ~aplumbağadır.
Alkanquilerde ayı, balık, hindi; tilki, k-arta!, geyiktir. Avustralya'da.
kertenkele, Afrika'da, kaı,lan, öküz, köpek, kırmızı toprak, zeytin
ağacı, timsah ve aslan<lır. Hindistan'da, totem sembolü çok zaman,
madenll.'r, demir, tuz, ve ağaçlar, kaplan, kurt, Kunduz'dur. Polinez-
• ya'da, Totemleri hayvandır, taş ve bazı insan'dır. Fakat aynı zamanda
Atwa (Tanrı) akraba anlamına benİmsenmektedir.

2- TOTEMİZM - (TARİHÇESİ VE. MAHİYETİ):

Totem inancı ile ilgili törenler ve adetleI'in toplamına totemizm denilmektedir. 1791 yılındd İngilizce'de görülen TOTEM kelimcsi (John Long) un (Voyges and Travels of İndian İnteıpreter and Tıadee, London 1791) adlı eserinde kullanılarak ortaya çıkmıştır. Bir hayvan, bir birki (Ağaç v.b.) veya başkaca herhangi bir cisim (Kaya), ırmak v.b. o gibi, bir kabilenin kutsbl tanıyarak, ona özel bir arma, bir sembol şeklinde bağlanışı olarak görülmüştür. Aynı toterne mensup olanların, aynı to. temi benimseyen,erin kendiınini akraba oıaıak benimsedikleıi 'de gÖzlemlenmiştir. Tesbit edilen diğu hir husus da ba:n toplumların kendi totemleıini ellcrine, göğüslerine ve bacaklarına boyayle işlemeleri olmuştur. Oyunlarında da o totemin postuna sarıldıkları veya elbiselerini o totemebenzettikleri görülmüştür. John Long'un tesbitinde umumiyetlc totem olarak benimsenen hayvanın eti yenmez, bitki koparılmaz. Daha sonra yapılan bazı gözlemler, bazı yerlerde lotemi belirli zamnnlarda yemek, ancak özel iiyinleİin izniyle yenebilmektedir. İlk araştırmalarda, hayvan veya bitki de totem sayıldığında öze'ı bir ruhun bulunduğuna 'inanılmaktadır. Bu hayvan veya .bitki kuts~l s'ayılır. Bunlar için ayinler yapılır, bu totemler bir arkadaş, bir koruyucu, bir akraba olarak tanındığıgibi, ona özel bir sevgi de gösterilir. İncelemder sonunda anlaşılmıştır ki, totem'de karıştırılan ve yanlış anlaşılan nokta çok za. zaman O hayvan v.b. bir ilah gibi tanınmış olması iddiasıdır. Bu durum sadece (hayvana tapma) ile ilgilidir. Yoksa O, totemiliihııi kendisi olarak kabul edilmiş değildir.

John Ferguson Mc Lennan (Studies İn Ancient History, London, 18.96, Sf. 493, 566, 567, v.b.) adlı eserinde, bu gözlemlerini 1869-1870 yıllarında belirtmcktedir. Ona göre, İlkel toplumların totemik basamaklan geçtiklerini ve inançların esasında bunun olduğunu ileri sÜrerek totem inancını çok umumileştirmek istemektedir .. J.F.M. Lennan, hayvan, bitki ve diğer varlıkların yaşayan şahıslar gibi teliikki edildiğini görmüştür. Aynı toterne bağlı olan şahısla evlenmemesi, dığcr toterne mensup şahısla evlenilmesi dikkatini çekmiştir. Hatta Mc Lcnnan, ilk Hıristiyanlarda bazı kişiliklerin balık şeklinde gösterilişine örnek olarak (İsa'mn balık şeklinde ilah olduğu nazariyesini) bile ileri sürmüştür.

Ünlü bir bilginolan James G. Frazer, (Totemism and Exogamy, 4 Vols; London 1910, ıV. 52-63),(Önce Totemİsm başlığmda yayınlanmış olan bu eser, (The Golde~ Bough, 1890) yayınlanmış olup, daha sonra 1887 de Totemism ve 1910 Totemism and Exogamy) adlı eserinde başhca üç teori ileri sürmektedir. Frazer, ilkellerin dünya görüşünün çok değişik olduğunu, ileri toplumlarda basit olarak görülen bazı hareketlerin, ilkellerde karışık olarak tanındığını diniIi menşeinin ve toplumun tamamıyle ayrı bir faktörü olduğunu, bu sebeple olayların ve inançlarının yönünün değişikliğe uğrayabileceğini belirtmektedir. Frazer, totemizm üzerinde dikkatle durarak, totemizmin din ile hiçbir ilgisi olmadığı sonucuna v~rmıştır. O, yapılan ayinlerin tabiilinde, (Totem hayvanı)nın ilahi bir kuvvet şeklinde değil, onu ~şit bil" durumda olarak görmüş, ilkel insanların dünyaya başka bir gözle baktıklarını söylemiş-o til"; Frazer, (Observarions on Central Australian Totemism; Anthropologieal İ~stitute of Grcat Britain an.d İreland, N.S.l (1899), Sf. 282.) ve Frazer, Totemism and Exogamy, ıV. 57,58) de, T~temizme dair inanç ve ayini tehlikeden korumak için bir nevi büyü şeklinde görmüştür. Frazeı, !Iker batıl inancların totemizmin kökiınü teşkil ettiği kanaatin~ dedir. O. orta Avusturalya'daki her kabileye mensup erkek kadın ve cuğun ayrı birer totemi olduğuna işaret eder ve nazriyesini özet olarak belirtir: "çocuğun ruhu en yakındaki bir ağaca, kayaya, suya veya diğer tabıi kaynaklara geçer. Ölü olanın ruhu orada bekler ve sonra yeniden doğar. Böylece insan ruhu, inandığı totem ile kaynaşır. Totemik ruh, hayalet şeklinde dolaşır. Kadında rahminde olan çocuğuna kolaylıkla bir totem buluverir. Bu anlayı~la, kabilenin çocuk doğumunun sebebini bilmedikleri ortaya çıkmış oluyor (Jerome Rothenberg, ed., Technicians of the Sacred, Anchor Book, Carden City 1969, Sf. 363-375.). Umumiyetle vücud dışında bir ruh anlayışı bazı top1unılarda yaygın bir şekilde görüJünce, Frazer'in Ruh ve Totemi kaynaştırma şcklinde düşündüğü ve buna da Totemik Ruh adının verdiği görülüyor.

Baldwin Spencer ve Gillen, (Som Remarks on Totemİsm as applied to Australian Tribes; Anthropolical İnstitute Of Great Britain and İretand, N.S.r. (1899), Sf. 227) de yeni bazı açıklamalarda bulunmağı denemişlerdir. Fakat totemizm için yeterli ilmi gözlem ve geniş araştırmaiar, mukayeseli çalışmalar olmadan konuyu umumileştirme temayülleri artmıştır. Hemen aynı yılda yayınlanan bir eserde William Robertson Smith, (Leetures on the Re1igion of the Semites: The Fundamental İnstitutions (New Yorg 1899, Sf. 130,338-389) totemizmi diğer bir yönden savunmuş, 'ilkel toplumlarda totemik basamaklar değişik tarzları gösterit demekte, en ilkel iidetlerin, ilk totem şekillerinde olduğunu, milli ve cihan şUD1uIdinlere kadar bu türlü itikat kalıntılarının geçtiğini ileri sürmektedir. Bununla beraber Totcm inancının eski modelden çok değişik bir şekil arzettiğini ileri sürmtkte ve herhangi bir totemin sahibiolmadığını f~kat onun ahiret hayatını özleyiş ve inanışını bu anlfm içinde tabIillere karıştırmaktadır. 

Frank Byron' Jevons, (An İntroduetion to the History of Religion, London 1896, Sf. 114-İ20, 395) totemik gelişmeninçeşitli basamakları olduğunu vc bu gelişmenin böylece farklı şekiller gösterdiğini, evcilleştirilen bitki ve hayvanların, ehlileşcrek totemi-zmi ortadan kaldırlicağını ve hatta kaldırdığını bir tcz ola~ak savunmaktadır. O, bazı totemlerin zamanla kaybolduğunu ve sonra yenidc.n' ortaya çıktığını ileri sürmektedir

Görüldüğü iizei'e 19. yüzyılın sonlarında Totemizm meselc8i çok ilgi çekmiş ve birçok kitaplar Lu konuda dcğişik görüşler ortaya "koymuşlardlj. Konuyla Dinler Tarihçileri, Dir. Fenomrnologlarından fazla ant- LO. ropolog, etnolog ve seyyablar, misyonerler ilgi kurmuşlar, tüı1ü tahlil ve nazariyeler ileri sürmüşlerdir. Konu nihayet bazı toplumbilimcilerin ilgisini çekerek onların da çok umumi hükümler çıkarmalaıına yol açmıştır. 1900-1912 yılları arasında ilim alemindc Totemizmle ilgili bir duraklamadöneminden soma ateıst bir toplumbilimci olan ve Comte'un etkisi altında fazlasıyle kalan, bunlara Baldwin Spencer ve Glilen'de katılarak Emile Durkheim'in 1912 yılında (Lea Formes Elemen-' . taires de Vic Religieuse, Paıis 1912, Sf..10 v.b. -Türkçeye Çcviren Huseyin Cahit (Yalçın) ,Din' Hayatının İptidai Ş~ılİlleri., İst. 1923-1924.) düşüncelerini gö~yoruz. Bu kitap Türkiye'de sanki kesin bir sonucu ifade ediyoımuş .samlarak derin araştııma ve tahlilolmadan benimsemiş vc Türkiye'de birçok bilgine ve Toplumbilime ctki yapmıştır. Bu kitap adeta umumi bir dini kanun gibi benimsenmiş ve hatalı yöne sapılmayı kolaylaş~ıemıştır.

Emile Durkheim bu kitabının son eseri olduğunu belirtmiştir. Halbuki, Durkheim, totemizmle ilgili mahalli bir aıaştırma vc inceleme yapmadan, sadece Spencer ve Gille'nin incelemelerini benimsemiş vc bunlara dayanarak kendi inancı doğrultusunda umumı hükümler ortaya sürmüş ve Dinin ilahi yönünü bir tarafa terketmiştir. Durkheim, totemizmi, Avustralya ve Kuzey Amerika ve Okyanus Adaları ycrlileri arasında ilahlar ve dini sistem yanında, sibir, büyü veya koruyucu ikinci inanış olarak dcğiı, bir din sist'emi olarak görmüştür. Zaten ona göre. birşeyin din olması için. ayrıca bir ilah kavıamına da ıhtiyaç yoktur. İtikat,' ibadet ve ccmaat esaslarından, ibadet esasını bir tarafa bırakarak, Budizm ve Cainizm dc de eşya ve olayları: 1- Kutsalolanlar, 2- Kutsalolmayan düşünce ve hareketlerden vücuda gelmiş olan herhangi bir dini sistem olarak görmüş, buna da dindir, demiştir. Böylece ilkeltoplumların, kabilelerin dini olarak tanıdığı gibi, bütün toplumların da bu totem döneminden geçtiğini umLmiIeştiıerek iddia etmiştir. Hal- 'buki, Mc.Lennan'da, Smith'de, Jevons'ta totemizmi tamamıyle gelişmiş bL din şeklinde görmemişler,daIıa çok sihri ve sembolik bir pratik adet olarak tesbit etmişlerdir. Hatta KB. Tylor, bu görüşlerden farklı kanaatte idi. O, totemik adetleri n din İn esaslarına geçip yerleştiğine k~lDiidi; Durkheim, bütün bunları ilmi belge ve kanıtlarla değil, şahsi bir görüş olarak bir kenara bırakmış, totemizmi çok genişleterek benimsemiş ye her topluma, elde yeterli gözlem olmadan, yaymıştır. O, totemi bir alame~ fikri hatta ilah derecesinde gördü: "Kabiledebulunan birle~ik ve biliıimeyen kuvvctieı-, dini kuvvetlerden başka olmadığına, ve bu düşüncelerde de totemik bir şekilolarak temsil edildiğine göre', totemik alaınet Tanrı'nın görüıen bir vücudu gibidir." (Sf. 271) iddiasını - ileii sürdü.


Durkheim, bazı bilginler gibi, totemiımi çok aşırı şekilde umumileştirmişonun sebebini, mahiyetini ilmi bir araştırma ile tesbitten önce, umumi bir görüş olarak "totemızmden daha aşağı tabak~lara inmenin imldnsızlığını savun"muştur (Sf. 203). Daha sonra Durkheim fikir değiştirmiş; kaynağını belfftmeden Mc. Lennan'ın (Studies İn Andent History, Sf. 564) eserinin, (Totemizm ile ilgili tabiat fikirlerini) benimsemiştir.

Durkheim'e göre,"totemizm bir dindir, bazı hayvanlar, insanlar ve tasvirler (Put) değildir, bilinmeyen, şahsi olmayan kuvvetler" bu şeylerde mevcuttur demiş ve bilhassa: "bu kuvvetin toplum tarafından meydana getirdiği" ve Dinin menşeindc "birleşik hislerde ve şahsi hislerde sinir sistemİnin değişik şartlar altında totemLerinİ incelemekle elde edile"ceğini söylemiştir. O, t:otemizmin kökünü, iyi duygular ve kendi kendine inançta görür, korku ve baskı!?ın tot;emizmin ana kaynağı olamayacağını (Durkheim, The Elementary Forms of the Religions Life, Sf. 224) de iddia etmiştir.

 İlmi sahası dışında olduğu halde, Sigmund Freud'da bu konu ile ilgilenerek dine karşı ön ,yargılarla bu totem konusunu kullanmak istemiştir. Sigmund Freud 1913 yılında yayınlanan (Totem Und Tabu), adlı eserinde (Türkçeye, Alman Klasikleri' başlığı altında, (Totem ve ,Tabu) adıyle çevrilm.iştir. Bu kitapta totem .konusu cİnsi bakımdan açıklanmak istenmiştir. Hatta' ilkelIe~ ile çocuklar arasındaki ayrıntılar' : üzerinde durmuştur. Freud, iman ile hayva,nı aynı saymış ve hatta bazı hayvanLarı insanlara 'eşit olarak görmüş, ilkel kabileIerin feıtleri ilc hayvanlar arasında benzerlikler olduğunu ileri sürmüştür. O da Durkheim gibi totemizmi bir din olarak görmüştür:. "ınitik olarak dini ele alışı ve sinir sistemi ile ilgili gözlemleri" ve dikkati çeken tarafın "mutlu . bir güvenin, (Oedipm;.Ödipus) ko~pleksi ile totemizmi açıklama çalışması olmuştur. (Ödipus kompleksi) Eski Yunan Mitolojisinde (Theban)ın babasını öldürerek annesi ile c~lenmesidir. Bununla ilişkili olarak, ço. cuğun üç ve altı yaşları arasında cinsı duygularında karşıt cinsiycte karşı, cinsi hayatında gelişmedir . Yetişkin yaşlarda da şahsiyetin geliş. mesinde Ödipus'un rol oynamasıdır. 0, totemik sistemlerin Ödipus şartları altında geliştiğini, ruhi tarafın çocukta ve ilk totemik gelişme- .lerde ayııı olduğu gözlemlenil' deınektc ve ilkellerin düşünceleri ile bazı sinir hastaları üzerindeki gözlemlerinde aynı sonuca. ulaştığını iddia i etmektedir. 0, totemik uygulamaların bazen patolojik, bazen de sinir sistemlerinde görüldüğü gibi (NcVl'osses) sinirlilikle ilgÜi olduğunu: ileri sürmektedir. Freud'a göre, çocukluğun toteınizmc dönüşünün belirdiğini ifade eden bu tez, kültürel gelişmelerin basamaklarıİli teşkil etmektedir. Öte yandan akli gelişmeler, totemik da"ranışlar;eşit olarak gelişme isti. da dı gösterehiİir. Totemik h~yvan baha olarak kabul edilirse, totemizm- . . de iki esas vücuda gelir, buna karşı olarak da ik,i tabu beliriL Totem öldürülmez veaynı toleme bağlı olan kadınla da cinsi münas.ebette bulunulamaz. Freud, bilinmeyen fikirleI'in ilkel insanlarda~'zamanımıza ka daı geldiğini, hayvan ruhlarından korkarak onların totem olarak benimsendiğini, bu ruhlara totem denmesinin, kahileyi korumak gibi bir duygu altında kalındığını belirtmiştir. Freud, höylece: "Salomon Rei. nach'ın "Code du Totemisme", "Revue Scientifique, 1900 (I), Sf 17"1 eserinden etkilenerf;k onun görüşünü benimsemiştir. Bu görüş şöyle özetlenebilir: 1- Bazı hayvavlar .öldürülmez, onlar cvcjiIe~tirilir. 2-0 hayvan kazara ölürse ona bir gömme töreni yııpılır. 3.:..0hayvanın etini yememek, vücudunun bazı uzuvlarına uygulanmaz. 4-0 hayvan öldürülmez ise de,hazı tabulaıa karşı törenle öldüriilebilir. Şayet merasimle öldürülürse, ona yas tululur. 5- Dini törenle öJdürüien hayvanın dcr:si ve bazı yerleri saklanıp kullanılabilir. 6- Her kabile kendi totem hayva. nınm adını kullanır. 7-0, totem hayvanlarınm resimleri vücutlarına d!:>". me ile yapılabilir. 8- Totem hayvanı kOl'l'ma ve onun adını alma işleri yapılır. 9- Totem hayva~ı ile ilgili olarak efsaneler anlatıiıI', hikayeler söylenir. 10- Totem hayvanının kÖKleri ile o toplum arasında aynı kök. lerin bulunduğu inantl vardır.

Freud, bijha'Jsa her ilkel toplulukta totemik sistem bulunduğı, (Totem ve Tabu) iddiasındadır. Freud, Libido ve insanın cinsiyet enerjisi teori~ini, cinsi arilU hirikimi ve cinsı içgüdüyü ve hcnzemc olayıııı butotem konusunada uygulamak istemiştir. Fıeud, ishatı gereken fikrini, . varsayımıııı keı>inliğe götürmck istemiş, fakat bu konuda birçok nokı ayı cevapsız hır&kmış, hatta bazan bilmed;ğini sÖylemck mecburiyetinde kalmıştır. (Freud, Gıoup Psycholog)' and the Analysis osf Ego, London 1921, Sf. 1, 23.)

Freud, İıaha insan vc hayvan kurhan etmeııin, hu maksatla kan dökmenin üzeıinde durmuş Ye ilkcl toplumlar hakkında' hazı görüşler ileri sürmüştür. Bu koııuda Smith'e dayanmış (W. Rohertson Smith, Lectures of the Religioıı of the Semites, Sf. 13) ye onun, kurhan edilen hayvanın yaşlı totem hayvanı olduğu, iki ıim hayvandan birisinin evcileştirilmiş olmasıyle yenen cinsten oluşu, ikinci cinsin de yenrneğe elverişli olmayan ~ayv&nlardan oluşudur. İşte Freud, bunlara dayanarak (Totem ve Tabu) kitabında, yenmesi yasaklanan cinsin kutsal sayıldığından, ilahlaıa adaııdığı sonucuna ulaşmak istemiştir. Böylece evcilleştİrilen hayvanlanlan, mesela inek hesleme, totunik hazı hayvanlarııı bu durumuna son vermiş sayılmıştır. Freud, toiemizm k;musunda Diiıler Tarihi ve Din Fenomenolojisi bakımından tamamen yetersiz kalmış, birtakım indi görüş ve tahlilleri ilmi bir değer kazanmağa ulaşamamıştır.

R. Thurnwald, Totcmizmin Kökü Hakkmda Düşünceler: "Richard Thurnwald, Denkart als Wurze1. des Totemismus, Berlin 1918) adlı eserinde bir yandan bu husustaki, I-Ekonomik, 2- Biyolojik 3":' Coğrafi nazaiyeleri benimscmekle birlikte, ayrıca hu unsurlar üzerine ba~kı )'apan ruhi hir tahakküm çevresinede değer vcriyor. O, 1'otcmi zmin, 1- Toplumun tüketimi, 2- Toplumun devamı, şartlarmada hağlı olduğuna iiaret ediyor ve İotemizmle ekzogamya birhirine bağıı değildir, diyor. Ona göre yunus balığını dört kabilenin kutsal hir törenle ytnmesini de buna örnek vererek, dini törenlerin, sosyal guruplar ve ruhi ayinlerin sıkıca birbirine bağlı olmadığııı~ da söylemektedir.

Anold Van Gennep: "(L'etat actuel du Probleme Totemiqııe, Paris 1920, Sf. 345) eserinde, daha önceki araştırmalaıı tamamlamak ve Durkheim'i elt>ştirmek istemiştir. O, bütün totemik sistemlerde birbirini tall)amIayan noktalar hulmakta ve böylece olayları gruplaştırmak istemektedir. Ona göre, toplumlarda akrabalıklar, guruplar ve eşyalar arasında vardır. Diğer görüşü ıse, toplumun inancına göre kişisel ilişkil~r, toternizmle ilgilidir

Durkheiııı ve Gennep'in, totelDi7Ini sınıflama sistemleri arasında çok ayrı, farklı görüşler vardır. Hatta Van Gennep: "Ben Durkheim'in,. Formes elementaires, sf. 318. deki açıklamasını kahul etınem. Zirakozmik sınıflamada varlıklar, insanlar dalıil. hir totemil'm ile ilgilidir~ Benim düşünceme göre bunun akEini de alırsak, özel şekilde ko:r.- mik sınıflamadaki Totemizmi meydana getirdiğini görürüz. Bılsit olarak şekillendil'ilen, ilkel ve hakiki olaıak meydana gelen kısımlı.ııdır". Durkheim, lotemizmin malıiyet ve sebebiyle, Gcnnep'te, toemizmin sonuç Yf' insanları sınıflandırma yönünden ay~'ılmaktadırlar.


Bilhassa Amerikalı Frank Boas, (The Methods of Ethnology; .Raee, Language and Culture, New York 1920; Sf. 10.) da, Freud'un çok UlllUmileşen teorisi!li eleştirmiş, Freud'un Avrupa kıtasmda ve. yalnız klinikte, sınırlı insanlar üzerinde ineeleme yaptığını, dünyanın beş kıtasına dair bii- incelerpesi olmadığını, tek taraflı ve dar bir çerçevede araştırmada bulunduğundan, sonucuda çok dar hir çevreyi ilgilendirir, yetcrsiz umumiIeştirıı~lerden öteye geçemez, demiştir.

Edward Sapir: (Language, New Yorg 1921, Sf. 29), 1921 yılında yayınlanan im eserinde, Freud'un teorisini şiddetle eleştirmiştir. O, Psikoloji. fizikı bir makinaya benzer, demekte ve Freud'un herşeyi psikoloji ile açıklamağa çalışmasının yanlış sonuçlar doğurduğunu belirtmektedir. Edward Sapir, ilkelerin ruM düşünceleri ile verdikleri eseder, Psikoloji ile hiç te ilgili olmayan elemanları haizdir, demektedir. Böylece ilkel fikri, kuvvet nazariyesi çözmeğe yeterli olmadığı gibi, ilkel insanların fikirlerinin gelişmesini, ~bir çocuğun belirli yaştaki hareketleri ile ölçıne ve huna göre hüküm verme yanlış sayılahiIii', demektedir.

R. Firth, (Wc, The Tikopia, London 1936, Sf. 38-40) adlı eserinde: "Totem hayvanmın hiçhir insan topluluğunun alaıneti olarak kullanıl. madığı gihi, hiçbir gunıbu da tem~il etmez. Sosyal guruplar hayvan silsilesinden geldiklerine inanmazlar, umumı inanışları toplumu~ silsilesi olduğu, hunların da insandan geldiğine, normal olaıak yaşayıp öldüklerine inan.ırlar" demektedir. Böylece ilkel insanlarda ilk dini fikirler, dilil sistemlerin doğuşu ve geıişiminin totemik esasıardan meydana gelip gelmediği hilinmemekle bareber, pratik olarak ilkel din karakterlerinde ve adetlerinde kuvvetli olarak rastlanabilir". Burada, bütün kavimlerin totemik bir dönemden geçtiği kanısına katılmak için hiçbir yeterli ilmi kanıt ortada yoktur, buIunamamıştır. Ayrıea ilkel Mısır dinlerinde kulIanılan hayvan sembolleri, ilah için yapılan ona dair hayvanı şekillerden ibarettir. Kanatlı Boğayı temsil eden Apis'e tapılışın, onun gerisinde hir iIahvarlığına ını ait olduğu bilhassa dikkate alınmağı gerektirir. Tapılan hayvan mıdır? Yoksa bir iIahl temsil eden ilah veya iHiha özge olan bir hayvan .1l1ıdır, bunların ayrı olarak mahiyetleri çok farklıdır.


Margarared Mead: "From the South Seaı;, New Yorg 1939, Sf. x-xı) eserinde, Freud'un Lihido gibi karışık bir konuda sadece Psikoloji ve Biyolojiye önem verdiğini, kültürü hiç dikkat nazarına almadığmı belirtmiş, ve kültürün, tabiatta' bulunan her şahısta ayrı bir karakter yarattığıt11 söylemiştir. O Freud'un daha çok (Ego), Benlik ve (Super Ego), Yüksek Benlik olarak, araştırmalarını tamamlad~ğın!,. oysaki, insan karakterinin sadece Benlik ve Yüksek Benlik değil, ayrıca onun üzerinde tabiat kuvvetleri ve yaratıcıııın da önemli hir rolü, olduğunu belirtmektedir.

Christian Chulliat: "Le Systeme Totemique Paris :1936, Sf. (21) eserinde totemiz,in, sihir gibi kullanılmadan önce, dinı, iktisadi ve dahili V.s, sistemler ile ilk olarak soyı.ılsistemlerde kullanıldı, demiş v,e diğer güçler, onu gölgdeyemedi ve o da diğer güçlerden yardım almadı,görüşünü benimsemiştir. Chulliat, Van G?ıınep'in tabii totemizmindeki smırlandırma nazariyesini kabul etmiş olmaktadır.

Josef Hackcl 1953 yılında yayınlanan makalesinde ilk olarak şu görüşü ileri sürdü: "To temiz m, tabii Objenin dcvaml~ olarak duygu altında, tasavvufi, sınıfsal, sihri, mitiksel ve sosyal birimlerde akrabalık kavramı ilc, kabilenin, bir mahalli gurupun, şahıs veya hay~anların bağdaştığı biri«ik noktadır" (J. Hackel, Dcr I:Ieutige Stand des 1'0- temismus Problems, Mitteilungen der Anthropologisehen Geseııschart in Wien, LXXXII, 1953, Sf. 33, 44, 45.)

Hackel, animatizm dinı hareketlere ailtir, günlük yaşayışta görülen avcının ve başlangıçta sihri bir kuvvetin etkisinden kurtulamaz. Yirminci yüzyılda da sihir ve dinı hayat, insan yaşayısında önemli bir role sahiptir. Bu itibarla totemizmle çağdaşmedeniyet bağdaştırılabilir, demektedir. İlkel toplumlarda, insan toplulukları ile hayvanı guruplar arasında bir akrabalık bağlantısı inancı, ikili bir totemizmin meydana gelmesine yol açar. Bu totemik akrabalıktır. Bunun.la beraber hfm şahsı totemler, hem de gurup.totcmleri bir arada görülmektedir, görüşünü söyleyen Hackel, acaba hangisi daha öncedir, diye sormaktadır. Cevap olarak da hikaye anlatmak, hikayesi olmadan mümkün değildir, karşılığını vermektedir

Ruhbilimci Carl Gustav Jung'da bu Totemizm ve dinin menşei ve toternizmin mahiyeti konusuyle ilgilenmiş: (Komplex, Archetypus; Symbol in der Psycologie, Zurich 1957, Sf. 22, 23.) de, Kompleks duygu ile Totem ve Tabu arasında bir münasebet (bağıııtı) kurmak istemiş, daha önce Freud'un z.ikrettiği y~ratllış n'azariyesini genişletmeğe özen mi~tir. O, duyguların bu i~te önemini. belirtiyor ve duygu, ruhi durum Ye l~arekct arasında bir ilişki kurmak istiyor.

Claude Levi-Strauss, 1962-1968 yılları arasmda yayınladığı" muh. telif makale vekitapJarında Totl'mizm konusu üzerinde durmu~v(: "Sihir ve İlmi birbiriyle karşıt olarak gÖetermektense, iki kuvveti birbirine eşit olarak ineelemıık lazımdır ... bunlar birbirinden farklı olmayıp yalnız değişik bir incc1l'me tarzınıgerektirir" demektedir. O; "Totemizm guruplamaerbir ei,stem midir? Evet, toplum guruplamalarıııda tabiatıyle umumi hir meselenin birçok şekiller ile açıklanmasında roloynar. To. temizm, kültür ve tabiat ile de değişik yönlerden bağlantılıdır" demek. tedir. O da totemiımi bir hayvan ilc akrabalık şeklinde görüyor ve iki ayrı hayvan totemi olan kabileler arasıııda Lir yakmlık öelirebilir, de. mektedir.Ayrıca Levi: "Totemizm kullanılan hir sistem olduğu için şekil deği~tirchilir" görüşünü ileri sürmektedir. Levi.Strauss Totemism, Trans, by John Hussel, Boston 1953, Sf. 31. ve gene aslı: Leyi-StraııSS, Le Totemisıne Aujourd'hui, Paris 1962.) ~(Claude Leeyi.Strauss, The Sayage Mind, The Nature of Humen Society Series, Chicago 1968, Sf. 10, 13, 62. -elaude Levi.Strauss, Tristes Tropiques, trans, by John H~sscI, New York, 1968, Sf. 61.)

Claude Levi.Strauss'un (Le TotemiiSme aujourd' hui, Paris 1961) tarihli eserinin 1969 yılında yapılan üçüncü basımının Almanca çevir-, mesinde (Claude Levi.Strauss, Das Ende des Totemismus), (Totemizmin Sonu) adlı eser hu konunun önemi mahiyeti üzerinde en yeni araş' tırmalardan sayılmaktadu. Herııekadar Totemizm, ilk belirdiği zaman. Jardaki umumileştirme onu ilk din sayma v.h. birçok yanlışaçıklama lardan ibaret nazariyelerden sonra Levi-Strauss: Giriş bahsini takiben, Totemist Tasavvur, jllusyo~, Avustralya Nominali:r.mi, Fonksiyoııel Totemizm, Soyut mukayese Yolunda ve Derinliğine Totemizm'in tah. IiIine çalışDUş ve sonuçta şunları belirtmiştir: "Eğer buna karşılık başka herhangi bir kavram sistemine de atfedildiği gibi; dini tasavvurlara, düşüncelere, ve bu gibi değerlere, düşüncenin mekanikleşmesi açısından bir geçit yolu sunuluyorsa, din antropolojisi sahip olduğu. metodlar YÖ" nünden -konuyn- kıymetlendirmiş sayılırsa da buna karşılık muhtari. yctini (otonomisİni) Ye izafiyetini (spezit'at) kaybedee(~ktir" (Sf. 135) ve son olarak-özet halinde şuna ulaşmaktadır: Sayet bir kaç düşünce ve görüşle toplanan totemizmin tanımı üzerinde ilerlenince konu aydınlığa götürülebilir. Totemizm konusunda dı.i.ygular ifade edilmektedir, ayrıca bu konu ile ilgili düşünceleri de ihtiva etmektedir, bütün, bunların birleştirilerek konu üzerİnde durulmak gcr'ekir. Bö)lecetotemızım, akH hir muhakeme-i1e ilgili ve öneelikle 7.ihinsel hir konu olarak ortaya çı.kmaktadır~ "Bu anlıamda o kcndisinde ilkçağlardan ve geçmişten hiçlıir şey taşımaz." Leyi, ancak onun görüniişüııün buna yunsıyahileceğine ve .totemizmin maddesinin, özüniin dışardan elde edilemeyeceğini söylemektedir. Totemi:r.m hakkındaki son cümlesi bu konunun nasıl hir (İlhision) olarak göriildüğünün de bir belgesi olmuştur: "Çünkü eğcr~ illusion hir parça hakikati ihti\'a etseydi hu durumda, hakikat bizim dışımızda değil de hililkis içimi7.de olurdu" (Sf. BS).

Böylece hir vakitler Durkheim'in çok ileri ve tam~men yanlış ola- .rak: "Kahilede bulunan birleşik ve hilinmeyen kuvvetler, dini kuvvetlerden başka olmadığını göre, h,u düşüneclerde de totemik bir şekil olarak temsil edildiğine göre, Toteınik illiimet İlilh'm görülen hir vücudu gihidir." (Sf. 271) iddiası çok aşırı yanlış bir yommıama vc konuyu uınumileştirme olarak ortada helgesi? talmaktadlI'.


 3- TOTEMİZM:-MANA VE TABU KAVRAMLARlYLE İLİŞKİSİ


Totemik inancı olan toplumlarda M-ana ve Tabu inancı da görülmektedir. Mana kelimesi Pasifik bölgesine ait olmakla beraber, kuvvet, kudret. inaneı halinde birçok ülkelerde görülmektedir. Bu kelimenin muhtevası, Mikronezyaya ait hilinmekle' hareber, mana kelimesinin Polinezya dilinden nakled~ldiği tcshiı edilmiştir. Antropolog R.R. Marett, (The Threshold Of Religion, Sf. 99), mana'yı; yüksek tabiat kuvvetini h~lirten teknik Lir terim olarak kuılanmıştır. Aynı zamanda Imnun Animizmden önce Animatizm'le ilgisi olduğunu MarcH. öne sürmüştür. Tylor'a göre (Primitive Cu1ture, Sf. 66), Animi~m dininin daha doğru hir deyişle inancının kaynağı, bu ruhi varlıklara inannıaktadır. Mana, varlıklarda, eşyada, taş, ağaç v.h. £ilct, balt~, kalkan: semhol... de bulunan şahsi olmayan' bir kuvvet, kudret olarak Maret tarafından ilim alanında d~ kullanılmış ve böylece diğer hilginleree de benimsenmi~tiL

Mikronezya'da, Mana, Tabu. Tapu veya TamIm kelimeleriyle anlatılabilir. Başka ülkelerde .de bu höyle olmaktadır: Tahu: Ta - anlamı işaretlenmiş, Pu- :mlamı, sürekli, devamlı demektir. Polinezyadan alınmış bir kcİiıne olan Tahıı' kelimesinin Mana kavramı ile yakın bir bağlantısı yardır. NIceazi anlamda yasak dokıınulma~ dl'IDektir. Yüzha~ı Cook 1777 yılında Tonga adasında Tahtı kelimesinin kullanıldığını' görmüştür: (l. Cook ve J. King, A Voyage to 1;he Paeifie Occan, 1~76 -1780, (London, 178,1), Sf. 286 v.h.),

Bu kelimenin Polinezya'da Tapu, Havai'de Kapu ve Mikrone7.ya da Tambu olarak kullamldığı hilinmektedir. Totemizm, Mana ve Tahu kavramları gellf~llikle aynı konu içinde hirhiriyle ili~kil; olarak geçmektedir.

4- TABU:


PolilI(~7.cehir kelimedir. Orada TalJU diye kuıı~nılır. Polinezya'da Ta - nın anlamı i~aretlenmiş; Pu - ise dl)t'amlı olarak helirtilir. Mana ile Tabu yakından ilgilidir. Ha~'ai'de Kapu ve Mikronezya'da Tamhu veya Tabıı, Tahoo şeklinde kullanılır. Tabıı gücünü ruhan ve ilalıtan almaktadır. Bu inanç yalnız hu adalara mahsus değildir. Afrikada ve diğer yerltmle de hu inanç yaygındır. İlkel dinlerin esasını teşkil eder ve Mana (Kudret kııvvd)ve Totemle, Totemi7.mle sıkı bir ili~kisi vardır. Tapu kelimesi' hir hakıma işaretlenmiş, tayin edilmiş anlamlarına geldiği gibi fiiliyatta giinah, yasak:- haTaın gihi hir inancı gösterir.

enlii denizci ve YÜ7.haşıCeymisCook, 1777 yılında Tonga adasını keşfi sırasında bu kelimeyle orada karşılaştı. Böylece Polinezyaca olan 'hu TAPU kelimesi, daha sonra batı ülkelerine tanıtıldı. Bunun sonunda Tabıı şeklinde dinler tarihi literatürüne de girmiş oldu. J. Cook, kelimenin anlamını araştırdığında menşe olarak, kuvvetle belirtilen, işaret edilen anlamına geldiğini anladı. Bu Tahu alışılmış olanın aksi, zıt anlamlısı olarak sayılıyol. Kelimenin Mana ile ilgiti ve onun değişik bir kavramı olarak .ortaya çıkmış oldıı.

Biışe)' Tahu ise' o ayııı zamanda tahiat üstü ve tehlikeli hir kudrete (:\lana) sahip demektir. 0, kuvvet yüklü, hatta tehlike teşkil eden hir yapıyasahiptir. Ayrıca kutsalolduğundan ona dokunmamak gerekir. Tahu adeta hir hastalık gihi başka şeyleri de etkileyip hulaşahitir, dokunana gt~çebiliı. Mana gibi sari olarak yayılabilir. Kutsal, kuvvetle dolu sayılan kişiler Tahu hilinir, onlara alelade, hayağı kişilerin yaklaşmaması gerekir. Onu.n içi~, ona yakla~ma imkanı mevcut olduğu zamanlai'da hile önee uzun hir hazırlık ayini gerc.!<.ir.Eğer hıı olmadan dokunulmu~sa temiztik, tasfiye ayinleri yapılarak onun zararı giderilebilir. Çok zaman Tahu'yu,. yahut o yasağı hozan derhal cezalandırılır. Esasen lInıumiy(~tlc o ki.~i kendikendine telkin.le günaha girdiğine inanarak vicdan azabı çekerek ölehilir. Bu durumda Tabu suçunu ihliille yapan kişi bizzat Tabu tarafından eczalandırılmış sayılır: Çok zaman böyle ki~iniıı kıvrana kn,rana ölüp gittiği çok görülmüştür. Olmesc, o zaman da cemaat tarafından ekseriya ölüm cezası" verilerek cezalandrııtır. Tabuyu hozcm hir topluluksa, o 0ı,luluk kuının diğer fertleıi tarafindan c.~7.alandırılır.

Tabuya dokunınayı önlemek üzere fIyİnler, törenler "ücIİda getiril: miştir.Polinezyalı bir kıralın dokunduğu herşeyi hemen Tabu haline getirehilcceğine, esasen kendisi Mana denilen kudret ve kuvvetlf dolu olduğuna inaıııldığından. hu kırallar yemeklerini kendi elIpriyle yeme?- ler, özd hirhizmetkar tarafından yemeklerini yedirmek gerekir.

Kısaca toteıhle ilgili yönünü de açiklayacak olursak. Totem o top: luma ait bir hayvan, bir bitki. bi •.taş. herhangi b;•. cisim veya herhangi içi mana, kudret ve kuvvetle dolu şeyolup. işte ona dokunmak,.batta yaklaşmak Tabu'dnr. Pratikte şu anlamı almaktadır: "Nolime tun.gere = hana dokunma" (Dokunmaya izinli değilsin, bunu yapmamalısm", diğer bir ifarIe "Ben ona tabu oJdum." şeklindedir. İlkel denilenlerin inancına göre, tabulu olan eşyadan sakınınak gerekir. tahulu olanişi yapmamak !azımdır. Burada batıdanması gereken diğer hir yön de, yalnız kutsal şeyler ve kişilerin tabıı olmayacağıdır. Murdar, kirli sayılan kişi veya maddeler de tabu sayılır, ondan sakınmak, kaçınmak gerekir. LohuslL iidet giiren kadınlar yeni doğmuş çoeuklar_ v.h. hu guruha gireıler. Böylece eşyalar gibi .nsanlar da tabıı olabilir: Kabile reisIeri, büyücüler, savaşa veya ava gidecek olan erkekler, lohusalar, ayha~ı olan kadınlar. veya yeni doğanlar veya yeni ölmü~ kişiler, cesetler, kan, tabu işlemi içinde görülürler. Kirlenme, dokunma olmuşsa. muhakkak temizleme işlemi bıınıı takibeder. Ha'yvanların bir fert veya toplum. için tabıı olması görülmektedir. Bu totem sayılan varlık, tahu 'işlemi içiı)- dedir, eti yenmez veya özel tüıenler sonunda korku ile karışık hir saygıyle . müsaade edilen zamanlar da yenehilir. Tahunun görevi hazan koruyıı. cnlnktu)'.

Tabular içinde mutlak olanlar vardır. Tabudan gelecek zararı v('ya tehlikeyi önlemek için bu sebeple ayinler vücuda getirilmiştir. Erg.inlik, nik£ıh, ölüm gibi olaylarda y,pılaıı törenlerde, ayinlerde t.ahunun özel bir rolü olduğu görülmektedir.

Gözlemci bilginler "çok zaman tabu'mm. ikiye ayrıldığını tesbit etmişlerdir: 1- İlkel hir .görüşe göre Tabn olan şey ya prol'an (dünyed) çevreden ayrı olarak kutsal ve mahrem telakki edilir. 2-- Veya Mukaddes olmayan, profan hir anlamda olup, dünyev) kavramların, inançlarııı çekirdeği -olur. Bu sebeple kutsal bir yere veya kutsal bir şı~ye yaklaşmak istenilirse uzun bir hazırlık töreni gcçirmeğe mecbur bırakılır. Yahut temiz olmayan şı~ye dokunan kişi. uzun temizlepme ayinleıinc tiibi tutularak tekrar temiz hir hale getirilir.

Antropologlar, Dinleı Tarihçileri, Etnologlar, Din Fenemenologları ilkel denilen toplumların çoğunda karşık }jir sosyal fenomen (İç-timai Olay) olarak Tahu veya Tapu veya Taheo kavramın! Kullanıyor. lar. Fakat baııı toplumlardaklana henııcrlik olduğu halde tötcmizm ve ~, . dolayısıyle Tabu esası olmayahilir. Hpr kUmıu hir totemi ve Tahu inancı olması iddiası da tartışmalı hir konudur. Ayrıca Tabu'nun şekli, varlığı hel' topluma göre de farklı, değişik olabilir. Pasifik adasındakileri Tylor ,şöyle açıklamaktadır: Polineııya adalarında kahile reisi, sosyal etkiler sonunda, 1Hana'lll11 (Güç, kudrt~t, kın.vet) hir kısmına sahiptir. 'O, ilah gibi heryerde etki yapabilir. Bazı yerlerde rahipler, kıraldan üstün ol. duklarını hu yolla göstermek istemektedirlı,r. Malenezya'da kabile reisieri Tahıı ve Mana'yı kl'ndilı,rin etkisiyle ilgili göstı,rmek istiyorlar. Birçok kahile kültürlerinde hu dunmı karmaşık hir şekil almaktadır. Ev, kayık, l'rkek, kadm hir tatil günü, helli tören zamanında Talm dini hir görı~v gihi görülür. Tahu'nun aileoen aileye gı,çtiği inancına da rastlanınıstır.

1819 yılında Havai'de kıral, Rihariho'nun Tabu ilc hağIı h;r kanun ,;ıkararak, İngilir.leriıı orada benimsemiş oldukları Pazar gününü Tabu yapmı~ ve lıııgiinii toplıımea henimseterek Kilise ile hükümeti bağla. mış ve Tahıı kaidesi kurarak hu durıunu desteklemiştil, '

Madagaskar adasında Mana = Hasina '""ya ilahın gücü. olarak henimsenmiştir. Böylece :\fana'nın gösterdiği Tabu şekli, iyi veyu kötü anlamda ku\lalıılahiImektedir .•

 Lny BnıhL Tahıı'yu dini hir yol olar,ık görmiiş, ,linin menşeinde de Tahıı inancmı ilk kayna"- olarak tanımıştır.

Sigmund Freud, 1913 yılı gihi artık çok gerilerde kalmış ve yapılan yeni araştırmalarla eskimiş olaf! hilgileri, kendi libido, cinsiyet meselesi, hilinçaltı ve psikanalist tahlillerle kendi teorisini teyid için kullanmağa çah~mıştır. Esasen Frend ını görüşünü sadece klinikteki (AvTl\pada) hazı gözlemıcrine ve hazı ~ahıslar ii~erindeki tasavvurlarına göre ele almışt ır. Yoksa kıtalar arası hir iıiedeme de }nılıınma ve araştırma olınadan o giinlerin sınırlı hazı hilgilerini kendi görüşüne göre saptırarak açıklamak istemiş (Totem und Tahu) ve }m yolda zamanımız da artık hatalı yanı gösterilmiş \ e. hu iddiası tamamen çiirütiilmüş bulunmak- ~ tadır. Hemcn ha~tanha~a Dinler Tarihi ve Din Fenonıenolojisi )'önünden yapılan dcştirilcr<İeki yanlışlarla dolu olan bu kitabın, sadece dinIeri inkara ve cinsi etkilpre v.h dayandırmak istenildiği, csasen bir Dinler Tarihçisi olmayan Freud'un hu konudaki yanılması ilmi seaeplerlc tahii görülmektedir.



 SONUÇ:

 TOTEM, TOTEMİZM VE TABU ın Bazı ilkel toplumlarda görülen bu inancın, bu gibi adetlerin toplumu birbirine bağlayarak bir düzen kurmuş olması dikkati çekmektedir. Ayrıca Tabu, tabii bir dinin köklü ve temel mevkiinde bir unsuru olarak bc1irmekted;r. Bu Tabu inancı, bazan zayıflamış olarak veya izler halinde başka dinlerde de görülmektedir. Hinduizm, Zerdüştlük (Parsizim), Y.ahudilik ve Hıristiyanhk'ta bilc görülmektedir.

Hernekadar Polinezya kabilesindeki alelade kişiler başkanlarından çckinir ona yaklaşmazlar. Yüzüne bakarken bile heyecan ve ürkeklik, korku içinde kalırlar. Onları Mana ile dolu, güç ve kudretl.e dolu harikuliide kişileı olarak bilirler.

Hindistan'da aşağı k"ası'a bağlı veya kast dışı kalmış hir kişinin Brahman'a yaklaşmaktan çekinmelerİ gerekir. Birçok d:nlerde olduğu gibi kutsal maddelere, rahipler, dini görevliler dokunabilir. Başkalarının dokunması yasaktır, aksi halde böyle yapanların çarpılacaklarına inanılır. Nitekim ferdIerin illlhlaştırılması, putlaştırılmasında bu gibi eski inanç ve psikoloji bulunmaktadır. Yahudiliktc Cumartesi günü uyulması gerekenler arasında, ateşe dokunulmaması ,ateş yakılmaması v.b, bazı inançlar, et ve sütün beraber yeı]memesi, bunların ayrı tabaklara konulması vb. inançlar vardır. Hıristiyanlıkta "İkonlar, bazı putlara, beykellere dokunmamak, ekmek ve şarap (Evharistiya) iiyini ve vaftiz suyu kutsal ve özel bir yapıda görülür, keza Hristiyanlıkta pazar günü Hz. İsa'nın dirilip göğe çıkması günü) veya İsa'nın ölüm günü (Cuma gü_ nü)et yememek- gibi inançların. Tabu ile.ilgü:i olduğu iler isürülmektedir.

 Çağdaş hazı toplumlarda, benimsenen siyasi esaslara. ve ideolojilere .dokunulmaması gen ken bir işlem gibi davranılmakta, onlara ait ilke veya düstnrların tartışılması yasaklanmaktadır. Diktatörlükle yönetilen yerlerde kılık değiştirmekle beraber, iktisadi, siyasi, ideolOjik tabular bulunmaktadır. Böyle yerlerde önemli sayılan kişiler Marb, Lenin .. v.b. eleştirilmesi ve tartışılması yasak kişiler arasında bulunmaktadır. Tabu, ,böylece kılık deği'ştirmekle beraber yirminci yüzyılın çağdaş sayılan ülkelerinde bile izlerini sürdürmektedir •.


*- Tabu ilc ilgili Başlıça kaynaklar: 
1 Tabu ilc ilgili ilk kaynak: J. Cook and J. King, A. Voyage to the Paci~ic Oecan, 1776-80, (London, 1784) S. 286 v.b. 

2- J.G. Frazer, Taboo and the P~rils of the Soul (The golden Bough III), 1920. 

3- S. Freud, Totem und Tabu (Türkçeye iki defa çevrildi)

 4- F.R. Lehmann, Die polynes. T; sitten, 1930.

 5- Eli Edwards,Burriss, Taboo, Magic, Spirits, New Yorg The Mac Millan Co - 1931. .

 6)- H. Welbieter, Taboo, 1942. 

7- G. Vandel' Leew, Die Rdigion, 1948.(Tabu), Phiinemcnologicder Religion, (Tabu) v.b. - V.D~Leew (Tabou) 1952, Payot, d. 299-337.


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...