DEBBAĞ
(ﺩﺑّﺎﻍ) i. (Ar. debġ – dibāġat “deriyi terbiye etmek”ten debbāġ) Deri terbiye eden kimse, tabak, sepici: Ehl-i zâhir gaflet ile Hakk’ı kor dünyâ arar / Benzer ol debbâğa kim ol kelb murdârın arar (Aziz Mahmud Hüdâyî). Eski esnaf loncaları teşkîlâtından her loncanın, o esnaf zümresi tarafından seçilen bir pirleri ve bir yiğitbaşıları vardı. Debbağlar pirlerine ahibaba derlerdi. Resmî kayıtlarda da unvânı debbağlar ahibabası diye yazılırdı (Reşat E. Koçu). İmparatorluğun hemen her şehir ve kasabasında faâliyet gösteren ve çok büyük çoğunluğu söylediğim gibi Türk – müslümanlardan oluşan debbağ esnafları, meşin ve bilhassa sahtiyan îmâlâtında bütün Avrupa’da çok aranan ve benzerleri yapılamayan mâmulleri ile ün yapmışlardı (Mehmet Genç).
DEBBAĞHÂNE
(ﺩﺑّﺎﻏﺨﺎﻧﻪ) i. (Ar. debbāġ “sepici, tabak” ve Fars. ḫāne “ev, yer” ile debbāġ-ḫāne) Dericilerin deriyi sepileyip terbiye ettikleri yer, tabakhâne: Debbağhâneler ağır kokulu olduğu için İstanbul debbağhâneleri şehir dışında kurulmuştur; bu arada bilhassa Kazlıçeşme ve Kasımpaşa debbağhâneleri de en meşhurları olmuştur (Reşat E. Koçu). Oğlu Bahâdır da üniversiteden çıktıktan sonra deri ticâretiyle meşgul olmaya başlamış ve hayvan derilerinin terbiye edildiği iki debbağhâne açmayı başarmıştı (Ahmet H. Müftüoğlu – Ö.T.S.).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder