Bu Blogda Ara

5 Ekim 2019 Cumartesi

HAYATIN AMACI -MUTLULUK ÜZERİNE FELSEFE


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, bulut, gökyüzü ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi


HAYATIN AMACI -MUTLULUK ÜZERİNE FELSEFE


Hemen hemen tüm felsefeciler hayatın amacının mutluluk olduğu konusunda birleşmislerdir. Ancak mutluluk tanımi ve ona ulaşma yolları bambaşkadır. Gerçekten de nedenini bilmeden ve irademiz dışında geldiğimiz şu dünyada insanın bir yaşama amacının olması gerekir. Öyle sanıyorum ki bu amacı biraz da içine doğduğumuz coğrafya ve icinde yer aldığımız toplum ve sosyal çevre belirlemektedir. Ancak düşünce tarihini bilmek ve anlamaya çalışmak bu amacı aynı zamanda sorgulatır bize.
İnsanlar ilkel dönemlerde kendileri üzerine pek fazla kafa yormamış olmalılar. Baş edemedikleri güçleri onlara varlık atfederek ilk düşünsel varliklarını tanrılarını yaratmışlar ve onlara da kizgınlık, öç alma, koruyup kollama gibi kendi özelliklerini yakıştırmışlar. İnsanoğlu nasıl bir soydaşının önünde ölüm korkusu ile alçalip, yalvarıp yakarabiliyorsa tanrılar önünde de bunu yapmalıymış ki korunup kollansın. Böylece ilk yere kapanış ve ilk dua doğmuş olmalı.
M.Ö. 2000 yillarında Hindistan'da doğan vedizm aynı zamanda mistisizmin de kaynağı olur. Veda sözcüğü Hint dilinde "bilgi" demektir. Bilgi mutluluğun yoludur ve veda bilgisine ulaşmak erdemdir. İnsan iyi davranışlarla yaşarsa sonraki hayatında iyi bedene gider. Brahma-şiva-vişnu üçlüsü Hint mitolojisinde tez-antitez-sentez diyalektiğini temsil eder. Vişnu'ya göre ölüm yoktur. Ölüm oluşma ve gelişmenin doğal bir aşamasıdır sadece.
Zerdüşt dinine göre de mutluluk yeryüzünde iyilik ve kötülüğün savaşında iyiliğin safında yer almaktadır.
Musa'nın dini ortaya çıktığında animizm ( canlıcılik) vardı. Dağın, taşın doğadaki her nesnenin ruhu olduğuna inanılırdı. Musa'ya görünen de dağın ruhuydu ve Musa'ya" Ben İsrailoğullarının eloah'ıyım (ruhu), benden başka elohim'e (ruhlar)tapmayın" diyordu.
Bu dinle birlikte, insan yaşamına din kuralları ve buna uygun yaşam tarzı ,insan düşüncesine de idealizm yerleşmiş oluyordu.
Şimdi düşünce tarihi boyunca antik dönemde yaşamış bazı filozofların mutluluk üzerine düşüncelerine biraz göz atalım istiyorum.
KONG- FU- TSEU ( Konfüçyus)M.Ö. (551- 479) yılları arasında yaşadığı düşünülmektedir. Mutluluğun alçak gönüllü ve kabullenilmiş bir yaşamda olduğunu söyler. Konfüçyus'in ilgi alanı ve öğretileri sadece insanı ve insan-toplum ilişkilerini kapsar. Bu nedenle Onun Çin'in Sokrates'i olduğu kabul edilir. Filozofa göre Insanın amacı iyi ve uzun yaşamak olmalıdır. Bunun için erdem,erdem için de bilgi gerekir. Öğretisi alçak gönüllülük, insancıllık, itaat üzerine öğütlerden oluşur
(BUDHA - SIDARTA GAUTAMA )
M.Ö.( 563- 483) yılları arasında yaşamış olduğu düşünülmektedir. Oda mutluluk ve yaşam konusunda hemen hemen aynı öğütleri verir.Hayatta istekleri yok ederek yaşamak gerektiğini öğütler. "Böyle bir yaşamin ölümden farkı ne?" diye soranlara "ancak elde edebileceğinizi isteyin. Acı çekmenin nedeni ölçüsüz isteklerdir der.
THALES: M.Ö. (640-550)
Felsefenin başlangıcı genellikle Miletos'lu (Didim) Thales ile birlikte anılir. Çünkü mitlolojik düşünme biçiminden sıyrılarak, sistematik bilimsel düşünme temellerinin onunla atıldığı kabul edilir. Bu ilk dönem Yunan filozofları insandan çok doğa ve onun yasalarına odaklanmıştır. Thales'e "kim mutludur?" diye sorulduğunda "Bedence sağlıklı, ruhça becerikli, yaratılışça eğitimli olan” demistir.
PYTHAGORAS: M.Ö. (570-495) yılları arasinda yaşayan filozof, felsefeyi pratiğe aktararak onun bir yaşam biçimi olduğunu söyler (aslinda bu görüş yeni degildir. Uzak doğu ve Mısır etkileridir) Ona göre beden ve ruhtan oluşan insanın mutluluğu,tutkunlarını sınirlamak ve özdenetim sağlayarak doğru eylemlere yönelmektedir. Böylece ruh aşağılayıcı bir hayvan bedenine girmekten kurtulur.
HERAKLEİTOS: M.Ö. (535-457) yılları arasında yaşayan ve diyalektik düşünce sisteminin kurucusu kabul edilen filozof, duyularla kavrananın gerçek olmadığını, gerçeğe insan ruhundaki kozmik akılla varılabileceğini söyler. Ona göre " Ruhları ham olan insanlar için gözler ve kulaklar kötü tanıktır." Kozmik aklın ( logosun) insandaki karşılığı olan akıl ile Kendini bilme bilgisinin mutluluğun da kaynağı olduğunu söyler.
DEMOKRİTOS: M.Ö. (460-371) yılları arasında yaşayan, atomun bulucusu ve materyalizmin temsilcisi sayılan filozofa göre mutluluk ruh dinginliğine ulaşmaktadır. Ona göre mutluluk hali (euthymia)ahlakın da temeli olmalıdır. Keskin görüşlülük, ölçülülük, eylemlerde bedenden önce ruhu düşünmek, eldekilerle mutlu olmayı bilmek,ölçüsüz hazzı yenmek onun ahlaki ilkelerini olusturur. Ona göre hazzı dışarda değil kendi içinde arayan ( entelektüel haz) ruh mutludur. Bu düşünceleriyle gülen filozof olarak anılan Demokritos eudaimonizm'in ( mutçuluk)de temsilcisi kabul edilmistir.
SOKRATES: M.Ö (470- 400) yılları arasında yaşadığı kabul edilen Socrates de insanın hayat amacınin mutluluk olduğunu söyler. Yazılı hiçbir eseri olmadığı için onu Platon'un eserleriyle tanırız. Sokrates'e göre insanın mutluluğunu sağlayacak olan bilgiye ulaşmanın yolu " bilgisizlik bilinci" dir. Ona göre mutluluk insanın kendi kendisiyle uyumlu olmasındadır. "Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değer olmayan bir hayattır." der. Ona göre insanın mutluluğu ve özgürlüğü bedeninden ve dünyevi hazlardan uzaklaşmasında gizlidir. Çünkü beden tutkularıyla aklin ve gerçeklerin önünü kapatır. Özen gösterilmesi ve yetkinleştirilmesi gereken ruhtur. Sokrates gerçekten
düşündüğü gibi yaşayan ve yaşadığı gibi düşünen bir filozof olmuştur. Ve ölüm karşısında bile düşüncelerinden ödün vermemistir.
ARİSTİPPOS: M.Ö (435-335) yılları arasında yaşamış olan filozof icin mutluluk haz ile aynı seydir. İyi, hazzın ta kendisidir. Mutluluk bir yaz denizidir, bir ağacın gölgesidir, bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdir, tedirgin edilmeden üzerinde uyuman toprak parçasıdır, istekle ısırılan bir peynir dilimidir,için yanarken kana kana içilen sudur,özlenen sevgilinin dudağıdır, bir çocuğun gülüşüdür, bir annenin okşayışıdır...
Özetle çevremiz mutlulukla doludur. Aristippos yaşama sanatının ustası sayılmaktadır. Kurucusu olduğu Kirene okulu da hedonizmin (hazcılık) temsilcisidir.
Aristippos'a göre insanı insan yapan duygudur. Eşyanın gerçeğini bilemeyiz. Onlar ancak duyularımızla algıladığımız şeylerdir. Bu nedenle bilgimiz de ancak bu kadar olabilir. Yaşamın amacı da yine duyularımizla aldığımız hazlardan ibarettir. Bu nedenle yaşamaktan alabildigimiz ölçüde haz almak gerekir. Ancak bu erdem ile olmalıdir ki, erdem de ölçüyü gerektirir. Gerçek haz sürekli olan hazdır. Buna ancak bilgelikle varılır. Bilgenin hazzı kendi kendinden hoşnut olmasıdır.( entelektüel haz)
Hetaira ( egitimli fahişe) Lais ile beraber yaşamasını kinayanlara şöyle der : “[Lais’i]
tutuyorum, ama ona tutkun değilim; çünkü
en iyi şey, hazlardan uzak durmak değil,
onlara yenik düşmemek ve üstesinden
gelmektir.” Aristippos'a göre mutluluk son amaç değildir. Son amaç acıdan uzaklaşmak ve anlik hazlara ulaşmaktır. Mutluluk da bu anların toplamıdır.
ANTİSTHENES: M.Ö. (444-368) yılları arasında yaşayan Antisthenes, mutluluğun içsel özgürlükten doğacağını söyler. Bunun da yolu insanin toplumsal yaşamdan ve bütün tutkularından sıyrılmış olarak yaşamasıdır. Bu nedenle acıya da hazza da kayıtsız kalmalıdır ve mal mülk edinmek, aile, makam, mevki gibi bağlayıcı her seyden kurtulmak gerekir. Bütün insanlar sınıf, din, dil farkı olmaksızın eşittir. Mallar da ortak olmalıdır. Bir tür komünal hayata dönüş öneren kinikler okulunu kurmuşlardır. En ünlüleri hepimizin tanıdığı fıçı içinde yaşayan Diogenes'tir. Elinde fenerle güpegündüz adam arayan Diogenes'in şu anektodunu severim. Kendisine "Sen yaşlı bir adamsın artık gerisini boşver" diyenlere şöyle yanıt verir:"Ne yani stadyum koşusunda bitiş çizgisine gelsem boş vermem mi gerek, yoksa başariyla bitirmek için daha çok çabalamam mı?"
PLATON: M.Ö. (427-347) yılları arasında yaşayan Platon icin de hayatın amacı mutluluktur. İyi olan şey eninde sonunda mutluluk getirir. Platon iyi şeyler arasında hiyerarşik siralamayı şöyle yapar. ilk sırada ölçülülük yer alır. Sonra güzellik, akıl,bilgi ve haz gelir. İyilik insanın eylemlerinde ortaya çıkar. Platon'a göre erdem insanin tüm eylemlerinin de tek amacı olmalıdır. Erdem eylemin kendisine içkin değildir. Örneğin öldürme eylemi sadece bir insana zarar veriyor diye kötü ya da erdemsiz denilemez. Bunun iyi ya da kötü olması neyi amaçladığı ile ilgilidir. Yani amacın erdemli olup olmadığına bakılmalıdır. İnsanın amacı tanrıya benzemektir. Mutlu olmak için erdem yeterlidir. Ama güç, sağlık, duyarlılık ve benzeri araçlarla bedensel ayrıcalıklara gerek vardır; ve zenginlik, soyluluk, ün gibi dış etkenlere. Ama bilge bunlar olmasa da mutlu olacaktır.
ARİSTOTELES: M.Ö. (384-322) yılları arasinda yaşayan filozof, yaşamın amacı eudaimonia
(gelişmek, mükemmelleşmek, başarmak)der.
Aristoteles'e göre eudaimona, ruhun mükemmellik ile uyumlu faaliyetidir. İnsan diğer varliklardan akıl ve düşünce gücüyle ayrılır. Bu nedenle insan zihinsel olgunluğa eriştiğinde mutluluğa da ulaşmış olacaktır. Buna da zihinsel becerilerimiz olan bilgi, iyi muhakeme ve erdem özelliklerini gelistirerek ulaşılabilir. Aristoteles'e göre mutluluk üç tür iyinin bir araya gelmesinden oluşur. Önem bakımından birinci diye adlandırdığı, ruhla ilgili iyiler; ikinci olarak sağlık, güç, güzellik ve bunun gibi bedenle ilgili iyiler; üçüncü olarak da zenginlik, soyluluk, ün ve bunun gibi dıştan gelen iyiler. Mutluluk için erdem tek başına yeterli değildir; nitekim, bilge eziyet çeker, yoksul olur ya da benzer durumlarla
karşılaşırsa, mutsuz olacağı için, bedensel ve dıştan gelen iyilere de gerek vardır. Buna karşılık, bedensel ve dıştan gelen iyiler bolca var olsa bile, erdemsizlik tek başına mutsuzluk için yeterlidir. Ona göre, bilge tutkudan yoksun değildir, ama tutkularında ölçülüdür.
Aşkın amacı yalnız bir arada olmak değildir,
bir amacı da felsefedir
EPIKUROS: M.Ö ( 341- 270) yılları arasında yaşamış olan filozof için hayatın amacı mutlu yaşama bilimini öğrenmek olmalıdır. Bilimin amacı da insanları mutlu kılmak olmalıdır. Mutluluğun yolu Tanrı ve ölüm korkusuyla savaşmaktan geçer. Şu güzelim dünyanın tadını çıkarmak yerine bu iki kuruntuyla acı cekmek anlamsızdır. İnsanın ve yaşamın amacı her türlü acıdan kaçınmak olmalıdır. Yaşamı zevkli kılan, seçilmesi ve kaçınılması gereken her şeyin nedenini araştıran, insan ruhunu büyük kargaşaya sokacak yanlış sanıları kaldırıp atan ölçülü bir muhakemedir. Bütün bunların başı ve en büyük iyi ise sağduyudur. Ölüm korkusu anlamsız bir korkudur çünkü biz varken ölüm yoktur ve ölüm geldiğinde de biz olmayacağız. Insanın amacı sükun halinde yaşamaktır. ( ataraksia) Bu sükunu bozacak her şeyden kaçınmalıdır. (Evlilik, her tür bağımlılık, devlet islerine karışmak gibi) övülecek tek bağlılık dostluk, kardeşliktir. Acı doğuracak zevklerden uzak durulmalıdır ancak zevk doğuran acilar kabullenilebilir. Bedenimiz acıdan uzak ve ruhumuz huzurluysa mutluluk vardır. Felsefe insan mutluluğu icin olmazsa olmazdır.
ZENON: M.Ö. (334- 263) yılları arasında yaşayan stoacı bir düşünürdür. Mutluluğun doğaya uyumlu yaşamda olduğunu söyler. İnsan evrendeki rasyonel ilkeye göre yaşamalıdır. Erdem bilgiyle özdestir. Bilgi iyilik cehalet kötülüktür. Bir eylemin ahlaki olup olmadığını ona neden olan düsünce belirler. İnsanın en önemli görevi nefis mücadelesidir. Ruhunu her türlü tutkudan arındıranlar ancak en yuksek iyiye erişirler.
Tutkular tamamıyla yok edilmelidir.
SENECA: (M.Ö. 4 -M.S 65) yılları arasında yaşayan yeni stoacılığın önemli ismidir. Vaazları ve ahlakla ilgili yazıları Montaigne ve Rousseae gibi yazarları etkilemiştir. Seneca'ya göre sadece bilgeler erdem bilgisine ulaşabilir ve dolayısıyla sadece bilgeler mutluluğa ulaşabilir. Ana erdemler; ölçülülük, cesaret, ileri görüşlülük ve adalettir. Bunları pratiğe dönüştürdüğünde insan tutkularıyla da başa çıkabilir. Tutkuların gercek mahiyetini kavrayamayan kişi mutluluğa ulaşamaz. İyi ile faydalı arasindaki ayrımı sadece bilgeler yapabilir. Salt iyi sadece Tanrıdan gelendir. Onda fayda aranmaz. Kadere ve kaderi belirleyen Tanriya bağlılığın en güçlü aracı sevgidir. Sevgi doğanın Tanrısal yasalarını kavramayı ve olayların arkasindaki Tanrısal erki görmeyi sağlar.
EPIKTETOS: M.S (50-135) yılları arasında yaşamıştır. Roma imparatoru Neron'a hocalık yapmıştır. Stoacıdir. Ona göre de doğaya uyumlu yaşayan entelektüel donanıma sahip kişi bilgedir. Ve doğadaki tanrisal düzene uyum saglayan bilge kişi mutludur. Kendimiz dışindaki şeyleri değistiremeyiz ve kontrol edemeyiz. Değistiremeyeceğimiz şeyleri kabullenmek, tevekkül göstermek erdemli ve mutlu yaşam için zorunludur. Erdem tutkulardan bağımsız düşünebilmek ve davranabilmek demektir.
MARCUS AURELIUS: (M.S.121-180) yılları arasında yaşamıştır. M.S. 161-180 yılları arasında Roma imparatorluğu yapmıştır.
O hem bir filozof hem bir imparatordur. Ve bu konumuyla Platon'un Devlet'inde tanımladığı
filozof kralın canlanmış halidir. Ona göre insanın varoluş amacı devlete hizmettir. İnsan doğadan ve devletten aldığı görevi eksiksiz yapmalıdır. Insan kaderine de aynı devlete itaati gibi sorgulamadan itaat etmelidir. Kişi iyi ya da kötü olayları tanridan geldiği için aynı sevgiyle kabul etmelidir. Tanrı sevgisi ancak böyle diri tutulabilir.
Bütün bu yaşamın amacıyla ve nasıl yaşanması gerektiği ile ilgili fikirleri üreten filozofların yaşamlarına ve ölümlerine göz aþtığımızda, söylenenlerin hayata geçirilmesinin pek de kolay olmadığını görüyoruz.
Socrates,Seneca,Zenon,Kleanthes ve
Menendemos intihar ederek hayatlarına son vermişler. Hegesias öğrencilerine intiharı öğütlemiş. Filozofların bir çoğu sefa ve varlık içinde sürdürmüş hayatlarını, eşcinsel ilişkiler içinde olmuşlar, kölelerini ve kadınlarını insan yerine koymamışlar (Bu durumlar o zaman koşulları içinde yargılanmalı) ,zalim kral ya da imparatorların yanına kapılananlar olmuş..
Tüm bunlara baktığımızda galiba mutlu bir insan olmanın yolu ; tutkularıyla, hatalarıyla, zaaflarıyla, eksiklikleriyle kendini kabullenebilmekten geçiyor. Çünkü bunlar olmadan karşıtları da olmaz. Aslolan kendine ve başka canlılara zarar vermeden, açabildiğin kadar özgürlük alanını açarak ve kendiyle barışık yaşayabilmek.
Yoksa peygamber ya da tanrı olurduk zaten. 😊
Hazırlayan...........Nurgün ÇETİNBAĞ
Kaynakça:
Düşünce Tarihi......Orhan Hançerlioğlu
İlkçağ Felsefesi.....Doç.Dr.Mustafa Altunoğlu
Yrd.Doç. Dr. Fatih Taştan
Ünlü Filozofların Yaşamları ve öğretileri..............Diogenes Leartios

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...