Kurt ağzı bağlama geleneği ve dini dayanağı üzerine :
Amasya ili örneği
Öz
İslam’ı din olarak benimsemi olan Türk toplumu geçmi inançlarını yeni dinin içerisinde de muhafaza etmi; ancak onları İslami deerlerle birletirerek sunmutur. Bu ekilde geçmi inançları ile İslam’ı yourarak ürettii heterodoks inancın yaşantısı içerisindeki konumunu sağlamlatırmayı başarmıştır. Bozkır yaşamının izlerini taşıyan kurtazı balama geleneği de kurt motifi etrafında olumu ve İslam ile birleşmiş bir uygulama olarak sadece Anadolu’nun değil Türkmen yerleşiminin olduu her yerde karımıza çıkan bir uygulamadır. Bu çalıma Amasya ili örneğinde kurt azı balama geleneği ve onun İslam ile ilgisi üzerine bir değerlendirmeyi içermektedir.Giriş
Halk inanıları kavramı, halkın dini algıları içerisinde yer etmi, kuşaktan kuşağa aktarım yoluyla nakledilen, gelenek meneli bir halk bilimi unsurunu karılar. Bu yapı halk bilimi kadrosunun unsurlarına öylesine nüfuz etmiştir ki birçoğunun bugüne nakli ve halk nezdindeki etkisi inanca balıdır.“Kurt ağzı bağlama” geleneği de insan topluluklarının kendinden üstün kabul ettiği ya da bir ekilde varlık sahasında tehdit unsuru olarak gördüğü varlıklardan biri olan ve Türk kültürüne dair eldeki en eski metinlerde dahi kendisinden çeşitli vesilelerle bahsedilen “kurt”tan korunma aracıolarak görülen inanç odaklı bir pratiktir. Çalışmamızda inanç odaklı uygulamanın inanç ile ilgisi üzerine bir değerlendirme yapmak suretiyle Amasya yöresi örneğinde eski bir Türk geleneğini tanıtma ve tahlil etme amacı güdülmütür.
Kurt Azı Balama Geleneinin Dini-Kültürel Altyapısı
Kurt ağzı balama geleneği, kırsal kesimde hayvanını kaybeden kşiilerin
hayvanları sağ salim bulunana kadar kurt saldırılarına karı korunmasını sağlamak
amacıyla başvurulan bir inanç-pratiktir. Korunmanın kurt üzerinden ele alınması,
doğada kaybolmuş olan hayvanların hem doğanın kendisinden hem de doğadaki dğier
birçok varlıktan zarar görebileceği göz önünde bulundurulduğunda Türk kültürü
içerisinde kurdun doğadaki egemenliğini göstermesi bakımından önemlidir.
Eski Türk geleneklerinden kaynaklandıı düünülen uygulamanın slami
unsurlarla birleerek yeni bir kimlik kazandıı görülür. Örneklerinin sadece
Anadolu’da deil “Türkistan, Ortadoğu, Önasya, Kafkasya ve Balkanlar” (Kalafat, 2006:
273) gibi birbirinden farklı corafyalarda Türkler arasında ortaya çıkması, inancın
geçmiş bozkır yaşantısı ile alâkasını ortaya koymaktadır. Köprülü, bazı inançların islam öncesi dönemle ilgisini “yeni islami şekiller altında eski kavmî ananelerin izlerini
araştırmak ve mesela halk velileri olan Türkmen Babalarında eski Türk Kam-Ozanların islamlamı eklini görmek dinler tarihçisi için bir zarurettir.” (Köprülü, 2005: 19) sözleriyle
izah ederek bu iki dönemin unsurları bakımından araştırılmaya muhtaç olduğu
hususuna da dikkat çeker.
Genel anlamıyla kurt (börü)hem ak hem de kara nemeler arasında sayılır. Bu
yönüyle çeitli uygulamalarda koruyuculuuna sıınılan unsur durumundayken
bazen de ismi canavar olarak anılır. “Börü”nün saygı ve korku duyulan bir varlık
olması isminin tabuya dönümesine neden olmutur. Divanü Lûgat-it-Türk’te “Solucan
soyundan olan hayvanlar. Öbür Türklerce. O uzlar böriye kurt derler.” (Atalay, 1998: 342)
ifadelerinden kurdun solucan, kurtçuk nev’inden hayvanlar için kullanılan bir kavram
karılıı olduunu görürüz. “Börü”nün kurt olarak isimlendirilmesi, isminin dorudan
telaffuz edilmesinden duyulan korkunun ya da saygının doal bir sonucudur. (Ögel,
1995: 117-118) Börü’ye Anadolu aızlarında daha çok hastalık adları ile hayvan
adlarında görülen güzel adlandırmaya bavurularak kurt ismi verilir. Ancak pratikte
elma kurdu, solucan ya da parazit nev’inden bir varlık olan kurt ilegüzel adlandırma
yoluyla karılanan börü’nün kutsi kabul edilen yönü üzerinde uygulanan pratiklerde
fonksiyonlarının açıa çıktıı ve aslına döndüü görülür. Mesela bir deri hastalıı olan
kurdeende (al göynek) kurt ile sadece hastalıın kaınma özelliini ifade etmek için
bir isim aktarımı yapılmıtır. Ancak halk tababetinde “kurdeen oca ı”, hastalıın
tedavisi için kurdu sembol olarak kullanır:“Üç akam gün kavuurken (dua) okunur. Hasta
geriye dönmeden, bakmadan ve konumadan evine kadar gider. Üç akam sonunda hastaya
ocaklı ailenin evinden bir eker ya da ekmek parçası verilir. Hasta o gecenin sabahında ezan
okurken kalkar ve vuuuu vuuuu vuuuu eklinde kurt gibi üç kere ulur. Hastalık Allah’ın izni
ile kaybolur”(KK8). Görüldüü gibi hastalıın kaynaı ya da özellii kurtçuklar ile
ilgiliyken tedavi “börü”yü taklitle (uluma) gerçekleir. Öyleyse burada tedavi edici
gücünden faydalanılan ve kastedilen “börü”dür. Bir baka açıdan ele alındıında
tedavi yönteminin tamamen slâmiyet öncesi kültürel geleneklerin izlerini taıdıı
görülür; ancak dua ve ezan gibi unsurlarla slami bir kimlik kazanır, ayrıca sonucun
Allah’ın takdiri olması da tedaviyi günümüz inançlarına uygun hâle getirerek yaam
içerisindeki konumunu muhafaza etmesini salar.
Verilen örneklerde kurdun toplumsal yaam içerisinde dier varlıklardan ayrı
bir konumda görüldüü ve varlıını inanmalar içerisinde slâm öncesi fonksiyonuyla
ortaya koyduu anlaılır. Adın karıladıı kavramın bir önemi yoktur. “Adlar ça rıım
ve kabulleriyle hayatımızda yer alır, anlam kazanır.” (Kibar, 2005: 16) Kurt kavramının
karıladıı anlam ne olursa olsun gelenek içerisinde “börü”yü hatırlatacaktır.
Genel hatlarıyla “kut a zı ba lama gelene i” hayvanı kaybolmu insanların
hayvanlarına kurt tarafından bir zarar verilmeden varsa bu ii üstlenen bir kişiden
yoksa herhangi (azı dualı) birisinden yardım almak suretiyle belli bir duayı okuyarak
ve bir nesneyi balama aracı olarak kullanarak yaptıkları nasip/kısmet balama
pratiidir. Bu ilem sonrasında hatları duayı okuyan kii tarafından belirlenen alan
içerisinde kurtların azı bağlanır ve bu muhitte hayvanlara zarar veremezler.“Bıçak
ağzı açıp kapamak, düğüm atıp düğüm çözmek halk inançlarımızda büyü yapmak ve büyü
bozmak bahislerinin konusudurlar” (Kalafat 2006: 276). Ahmet Yaar Ocak, kutsal ahıslar
üzerinden ele aldığı konuda “eski şamanların islami bir hüviyete bürünmüş yeni
temsilcileri olan bu Türkmen Babalarının bu hüviyete uygun olarak sihir ve büyü ile
u ramaları tabiidir. Tarihi kaynaklarda bunun bazı örnekleri vardır” (Ocak, 2000: 124)
diyerek sihir ve büyünün bir yönüyle slâm öncesi dönemin kalıntıları olduğuna
dikkat çeker
islâmi açıdan sihrin varlıı kabul edilmekle birlikte haram olarak anılması ve
konumuzla ilgili olarak Kur’an ve hadise dayalı iki hükmü ele aldığımızda unları
görmek mümkün:
“Kur'ân-ı Kerîm'de Hârût ve Mârût'un geçti i âyette öyle buyurulmaktadır.
‘Süleyman'ın egemenli i konusunda onlar, eytanların (uydurup kulaklarına) okuduklarına
tabi oldular. Hâlbuki Süleyman (büyü yaparak) Allah'ı inkâr etmedi, ama eytanlar inkâr edip
kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de, iki mele e; Hârût ile Mârût'a indirilenleri
(bildirilenleri) ö retiyorlardı. Hâlbuki o ikisi, 'Biz ancak imtihan için gönderildik, yanlı yapıp
küfre girmeyin'demeden kimseye bir ey ö retmiyorlardı. Onlar, o ikisinden, kiiyi einden
ayırmada kullanacakları eyi ö reniyorlardı; ancak onlar, Allah izin vermedikçe ö rendikleri ile
kimseye zarar verebilecek de illerdir. Onlar, kendilerine zarar vereni, fayda vermeyeni
ö reniyorlar. Ayrıca onu (sihri) bedel ödeyerek alan ve uygulatanların ahirette hiçbir
nasiplerinin olmayaca ını da çok iyi biliyorlar. Karılı ında kendilerini sattıkları ey ne kötü;
keke bunu bilseler!’ (Bakara:2/102).
Görüldü ü üzere âyet, Süleyman'a atılan iftiralar ile Hârût ve Mârût'un sihir ö retii
hakkında iki ana konuya dair bilgi vermektedir. Müfessirler bu âyetin sihir ö retmenin ve
öğrenmenin sakıncalarını vurguladı ı konusunda hem fikirdirler.” (Hayrettin Karaman Kiisel
A Sayfası)
“Kim (sihir maksadıyla) bir dü üm vurur sonra da onu üflerse sihir yapmı olur. Kim
sihir yaparsa irke düer. Kim bir ey asarsa, o astı ı eye havale edilir.” (Canan, 1995: 95)
hadisi de ilk hükmü destekler. Kur’an ve hadisteki bu yasaklama, gelenein kökenini
slâm öncesinde aramak gerektiini gösteren bir baka dayanak noktasıdır. slami
açıdan caiz görülen yalnızca “büyülenen kiideki büyüyü çözmek, onu sihirden kurtarmak
için yapılan mukabil ameliyedir. Buna da caiz de il diyen olmu ise de cumhur caiz
görmütür.” (Çelik, 2013: 154) Ayrıca ilgili tartımalı cevazı gelenekteki durumun
dorudan benzeri olarak görmek mümkün olmadıı için konu dıında kabul ediyoruz.
Amasya’da Kurt Ağzı Bağlama
Kurt azı balama uygulaması iki aamada gerçekletirilir. Birinci aama
hayvanın kaybolması ya da ulaılmaz bir yerde kalmasıyla ilgilidir. Bu durumda üstlendii bilinen ya da azı dualı bir kii abdest alarak (KK 3)tek nefeste, soluksuz (KK
2,9)ilgili duayı ya da ayetleri okur: ems
1 suresini okuyarak (KK 3,4,6), herhangi bir
ayet okuyarak (KK 5,9), besmele ile bir dua okuyup üfleyerek (KK 2,7), Ayetel Kürsi
okuyarak (KK 1)hiç dua bilmiyorsa da “Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali” diyerek (KK 7)
kilitli bir bıçaın azı kapatılır ve iple balanır yoksa iki bıçaın aızları birbirine
balanır(KK 2), makasın azı kapatılır (KK 9), yemeninin ucuna ya da bir çaputa
düüm atılır (KK 3), bir ipe yedi düüm atılır ve ip saklanır (KK4), lava ekmei
duvardaki çiviye asılır (KK 5,7) ya da evin etrafında üç kez dolaılır (KK1).
Kaybolan hayvanlar birden fazla ise sayısı belirtilir. Muhit isimleri söylenmek
suretiyle hayvanların kaybolduu alan ifade edilir ve sadece o bölgedeki kurtların azı
balanır; ancak eer aradan bir dere, çay, ırmak gibi bir “akar su” geçiyorsa bu
durumda suyun her iki yakası da ayrı ayrı balanmalıdır. Balanan alan sınırları içinde
“akar su” geçiyorsa duanın hikmeti biter ve etkisi olmaz (KK 4). Bu ekilde balama
ilemi gerçekletirildikten sonra kurt gelse bile hayvanı yiyemez. Hayvanlar
bulununcaya kadar korunmu olur.
kinci aama hayvanın bulunması ile ilgilidir. Bu halk anlatılarındaki merhamet
motifi ile ilgilidir. Kaybolan hayvan bulunduktan sonra kurtların açlıktan ölmemesi
için yapılan balama tersine bir ilemle çözülür. Hayvan bulunduktan sonra duvardaki
çiviye asılmı olan lava ekmei, bulunan hayvana yedirilir (KK 7)
Tersine yapılan pratikte dikkat edilmesi gereken nokta düümü balayan
kiinin çözmesi, bıçaı kapatan kiinin açması ya da lava ekmeini asan kiinin
indirmesi gerektiidir. Bu uygulamada hayvanı kaybolan kiinin –kurt azı balamayı
kendisi yapmadıysa– hiçbir fonksiyonu yoktur.
Uygulamanın benzer bir ekli aynı isimle (kurt azı balama) tavukları
kaybolan insanlar tarafından tilkilere önlem olarak da yapılmaktadır (KK 1).
Kurt Ağzı Balama Geleneğinin islâm ile ilgisi
nançlar ya da inanç kaynaklı gelenekler üzerinde yapılan incelemelerde sosyokültürel ve tarihsel balamı dikkate almak gelenein tespiti kadar önemlidir. Yukarıda
bozkır kültürü ve geçmi inançlarla ilgisine deindiimiz gelenein günümüzde slâm
ile bütünlemi olduu açıkça görünmekteyse de yapılan uygulamanın eski inançlar
içerisinde rastlanılan “benzeme büyüsü”nün bir örnei olduu gerçei göz ardı
edilemez. Yapılan pratikte bıçaın azının kapatılması ile kurdun da azının
kapanacaı düünülmekte ve bu benzerlik ilgisi bir çeit tılsıma dönümektedir.
Kaynak kiilerin kurt azının çözülmesi ilemini “sihrin/büyünün bozulması” (KK 2,4)
olarak nitelemesi bilinçaltı bir kabulü iaret etmektedir; ancak uygulamanın dua/ayet
ile birletirilmesi ona slami bir yön kazandırmıtır. Büyülerin ak büyüler ve kara
büyüler olarak iki kısma ayrıldıı bilinmektedir. Burada yapılan büyü benzeri
uygulamanın bir zarar verme amacında olmadıı, fayda esasına dayandıı, dolayısıyla
da ak büyülerden olduu açıktır. “Bu büyü, yararlı, göze görülebilen güçleri hatta do a
düzenini kendi alanına çekmeye çabalar.” (Örnek, 2000: 145)
Hem Amasya yöresinde hem de Anadolu’da yapılan derlemelerde kurt azı
balama genellikle “ ems Suresi” ile yapılmaktadır. Hatta bazı kaynak kiiler “o
konuda ayet var” (KK 4,9) ifadesi ile ems suresinin dorudan kurt azı balama ya da hayvanları doadaki zararlı varlıklardan koruma ile ilgili olduunu ifade etmilerdir.
Bu yönüyle kurt azı balama gelenei ve ems suresi arasında kurulan ilgiyi
incelemek gerekir.
Arapça ems kavramı "güne" anlamına gelir. Bizce güne aydınlık anlamı ile
karanlıın zıddı olarak gelenekle ilgilidir. yilik ve kötülük arasındaki farkı ortaya
koyan surede bu iki unsur arasındaki tercihin sonuçları 11-15. ayetler arasında Semud
kavmi üzerinden gösterilir. Kötülüü seçen kavmin baına gelenler "(13) Allah'ın elçisi
(Salih Peygamber) onlara: 'Allah'ın devesine ve onun su içme hakkına dokunmayın"
dedi. (14) Onu yalanladılar, deveyi kestiler. Rableri de, günahları yüzünden azabı
balarına geçirdi, orayı dümdüz etti." ayetleriyle ibret olarak verilir. Peygamberliine
ve Allah’ın varlıına delil olarak Salih peygamberden mucize isteyen Semud kavmi,
deve eklini alan bir kayadan doan deve yavrusuna zarar vermemesi ve su
kuyusundan sırasıyla bir gün insanların bir gün de devenin su içmesi hususlarında
uyarılır. Çünkü o deve peygamberin mucizesinin delilidir: "Sakın Allah'ın devesine el
sürmeyiniz. Sakın bir gün size bir gün deveye ayırmı oldu u suyun bölüüm düzenini
çi nemeyiniz" (Seyyid Kutub, 1991: 494 ). Fakat Semud kavminden bazı kiiler
Peygamberi yalanlamılar ve deveyi kesmilerdi.Bunun sonucu olarak da Allah,
onların yaadıkları yerleri dümdüz etmi altını üstüne getirmiti
Görüldüü gibi sure, korunması emredilen varlıa zarar vermenin kötü
akıbetini anlatmaktadır. Kurtazı balama gelenei içerisinde kaybolan hayvan da
Allah'ın en büyük mucize olarak gönderdii Kur'an ile korunmutur. Hayvanın sa
salim geri gelmesi için okunan ems suresi aynı zamanda onu koruyacak olan sırrı
içerir. Bu yönüyle kaybolan hayvan Allah'ın devesi ile mukayese edilmitir. Bu
yönüyle de bir benzeme büyüsünün varlıından da bahsedilmelidir. Dolayısıyla inanç
sadece slâm sonrası deil slâm öncesi inanılara da dayanması hususiyetiyle
geçmiten aktarım yoluyla getirilen bir pratiin korunması ve dinî bir kimlie
bürünmesidir.
Surenin pratikle ilgili bir dier yönü de surede geçen “güne ve ay, gece ve
gündüz, yeryüzü ve gökyüzü” gibi karıt unsurlarında aranmalıdır. Bir yönüyle bu
ifadeler iyilik ve kötülüü tercih noktasında örnek olarak sunulurken dier yönüyle
“gökyüzü ve yeryüzü” hayvanın kaybolduu semanın alt ve üst sınırını, “ay ve güne”
ile“gece ve gündüz” ifadeleri de doa-aydınlık ilgisini düündürmektedir. Karanlık
kötülükle ilgili olumsuz bir kavramdır. Kötülük karısında iyiliin tercih edilmesi gibi
aydınlık da “karanlıkta kalmanın” çaresizlii içeren anlamına tercih edilir. Doada
kaybolmu hayvanın gece karanlıında bir zarar görmesi tehlikesine karın aydınlık
umut vaat eder.
Sonuç
Tüm Anadolu corafyasında olduu gibi Amasya halkı tarafından da
uygulanan ve belirgin bir kültürel deere sahip olan "kurt azı balama" gelenei
Türklerin geçmi yaantılarından bugüne aktardıı animizm ve amanizm etkisinde
bir uygulama olarak karımıza çıkmaktadır. Dün ile bugün arasında varlık mücadelesi
veren gelenek geçmi dini inanıların izlerini taımaktadır; ancak kullandıı
argümanlar ile slam kültür dairesi içerisinde varlıını devam ettirmektedir. ems
suresi, bu bakımdan benzerlik ilgisi yönü ile gelenee balanarak kurt azı balama
uygulamasının slam’ın koruyuculuu ile yaamın içerisinde yer edinebilmesine imkân salar. nanıın hocalar, dedeler ya da azı dualı kiiler aracılıı ile yapılması da slami
motiflerle merulatırmak amacını taımaktadır. Yapı bu yönüyle daha çok slamiyet
öncesi Türk kamlarının ilevlerine benzemektedir. Bugün kamların yerini dini
misyonu kimliklerinde ya da yaantılarında taımaya devam eden kiiler almılardır.
KAYNAK KİŞİLER
(İsim, doĞum yeri, doĞum tarihi, yaŞadıĞı yer, eĞitim durumu, mesleĞi.)
1. Çalayan, Hanife, Amasya-Kapıkaya/1958, Kapıkaya, lkokul, Ev Hanımı.
2. Erarslan, Kemal, Amasya-Eliktekke/1946, Eliktekke, lkokul, Emekli.
3. Ergöz, Mehmet, Amasya-Musaköy/1965, Amasya, Lise, Memur.
4. nan, Ali, Amasya-Aydınca/1949, Aydınca, lkokul, Emekli oför.
5. Karadoan, Ali, Amasya-Gafarlı/1936, Gafarlı, Okuryazar Deil, Çiftçi.
6. Keklikçi, Hamdi, Amasya-Kayabaı/1946, Kayabaı, lkokul, Emekli.
7. Öksel, Halil, Amasya-Bapınar/1945, Bapınar, lkokul, Çiftçi.
8. Öztahtalı, Rütü, Gümühacıköy-Gümü/1929, Gümü, Köy Enstitüsü, Emekli.
9. Yılmaz, Ahmet, Amasya-Akyazı/1958, Akyazı Ortaokul, Çiftçi.
KAYNAKLAR
ATALAY, Besim (1998).Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I, Ankara: TDK Yayınları.
CANAN, brahim (1995).Kütüb-i Sitte Tercüme ve erhi, Cilt 8, Ankara: Akça Y.
ÇELİK, Ali (2013).slâm’ın Kabul ve Reddetti i Halk nançları, stanbul:Beyan Y.
Hayrettin Karaman Kiisel A Sayfası, (ty), Eriim Tarihi: 25 A ustos 2013,
http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00187.htm
KALAFAT, Yaar (2006). “Türk Halklarında Kurt Azı Balama nancı”, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 20, s.273-280.
KİBAR, Osman (2005).Türk Kültüründe Ad Verme, Ankara:Akça Y.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad (2005).Anadolu’da slâmiyet, Ankara:Akça Y.
Ocak, Ahmet Yaar (2000).Alevi ve Bektai nançlarının slam Öncesi Temelleri, stanbul:
letiim Y.
ÖGEL, Bahaeddin (1995).Türk Mitolojisi II (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar),
Ankara: Türk Tarih Kurumu.
ÖRNEK, Sedat Veyis (2000).100 Soruda lkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, stanbul:
Gerçek Y.
SEYY D Kutub (1991). Fizilâli’l Kur'an, (Çev. Salih Uçan-Vahdettin nce) Cilt: 10,
stanbul: Dünya Y
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder