Bu Blogda Ara

26 Ağustos 2020 Çarşamba

KIRGIZLARIN ORTAYA ÇIKIŞI

 



KIRGIZLARIN ORTAYA ÇIKIŞI

Bu konu hakkında ilk olarak fikrini açıklayan alim, Buryatlı Dorji
Banzarov’dur. O Sanang-Setseng’in (Sokroveniye Skazaniya) (XII. asır) adlı
araştırmasında yer alan dört Oyrat kabilesinden biri olan Kergurtları, Kırgızlar
olarak göstermektedir. Yazar, Bargudjin-Tukum (bu eyalet şimdiki Baykal’ın bir
bölümü olan Barguzin ovası olabilir) bölgesinde yaşayan “Orman kabileleri”nin
adlarının sayılarla (Mesela: Sekiz Nayman) belirtildiğini ileri sürüp “Kırgız” ve
“Kargut” etnonimlerinin Türkçe “kırk” sayısından ve onun çokluk bildiren “ız”
ekinden meydana geldiğini, bir başka deyişle zikredilen isminin kırk boydan
oluşan halk manasında olduğunu ileri sürmektedir
(Banzarov,1955:182). D.
Banzarov’un ileri sürdüğü gibi Oyratlarla, Kırgızların tarihin hangi döneminde bir
arada olduğu bilinmese de bu boyların beraber, hatta karışık yaşadıklarını tarihi
belgeler ispatlamaktadır. Mesela, Reşidüddin’in verdiği bilgilere göre BargudjinTukum bölgesinde yaşayanların içinde Oyratlar, Kıştımlar, Bulagaçinler ve
Kırgızların da olduğu hatırlatılmaktadır



L. Ligetti, D. Banzarov’un bu fikrini tamamen desteklemektedir. O, Türk
halklarının boy ve kabilelerinin sayı adlarıyla ifade edildiğine bir çok örnek verip,
Kırgızların çok uzun zamandan beri kendi başına yaşayan bir halk olduğunu
vurgulamaktadır.



S. Abramzon da bu iki alimin fikirlerine katılıp aynı fikri sağlamlaştırmak için
ek bilgiler sunmaktadır. Yazar, “Manas Destanı”nın Sagımbay Orazbakov
varyantından “Kırk Boy Kırgız” hakkında bir örnek verip, otuz boyun adlarını
sırayla vermektedir. S. Abramzon, Manas’ın yiğitlerinin sayısının da kırk oluşunun

onların çoğunun boy yada kabile başı olarak gösterilmesinin boş yere olmadığını
bir daha belirtmektedir
(Oşanin,1927:258,259). Onun fikrine göre “Kırgız”
etnoniminin ortaya çıkışı Orta Asya’da her türlü boy birliğinin sağlandığı döneme
denk gelmektedir. Bu birliklerin birine “Kırgız” adıyla kırk kabile birliğinin de
eklenmesi mümkündür
(Abramzon,No:3:124,125)


B. Camgerçinov, Kırgızların kırk boydan meydana geldiği fikrini destekleyip
onları “eski” boylar diye adlandırıp isimlerini sırayla vermektedir: Döölös,
Katagan, Bagış, Moloy, Kalça, Teyit, Cookesek, Boston, Nabat, Cüz, Noygut,
Dumara, Okçu, Karakalpak, Şıba, Serip, Cediger, Kandı, Badan, Kıdırşa,
Kızılayak, Basız, Munduz, Kuşçu, Kılıç, Ayçak, Türk, Kıba, Saymas, Kıpçak,
Taloo, Cetigen, Sayak, Sapıran, Kölöp, Arday, Nayman, Şıgay, Kökünö, Bagılık
hepsi kırk isimdir
(Camgerçinov,1946). Efsanelerden, şecerelerden alınan bu
sıralamayı, küçük değişikliklerle A. Hasanov da yayınladı
(Nasanov,
Vıp:10:1967).
B. Camgerçinov’un fikrine göre “cangı” Kırgız boyları efsanevî
Dolon Biy’den çoğalmıştır. İşte bu Dolon Biy’in iki oğlundan Ak Uul ile Kuu
Uul’dan Sağ, Sol Kanat ve İçkilik ortaya çıkmıştır.



Genç alim Ö. Karatayev, Sağ Kanat’a –Bugu, Sarı Bagış, Solto, Sayak, Çekir
Sayak, Cediger, Azık, Çerik, Monoldor, Munguş, Baarın, Suu Murun, Bagış,
Konurat, Bargı, Börü, Coru, Kara Bagış, Sartları (20 kabile); Sol Kanat’a –Çon
Bagış, Saruu, Basız, Munduz, Kuşçu, Kıtay, Cetigen, Töböylörü (8 kabile); ayrıca
İçkiliklere de –Nayman, Kesek, Teyit, Cookesek, Döölös, Kandı, Boston, Avat,
Orgu, Kıpçak, Çapkıldıklar ve Noygutları (12 kabile) eklemiştir
(Karatayev,1994:33). Demek yazar, Kırgızların etnik yapısının kırk boydan
meydana geldiğini bir kere daha ispat etmektedir. Hakikaten etnografların boyların
adını sıralarken aralarında görüş ayrılıkları ve değişik sıralama yaptıklarını
unutmamamız gerek


Efsanelerde ve şecerelerde kırk boy Kırgız sözüne çok rastlanmaktadır. Bundan
başka yüzyıllardan beri söylene gelen “Manas Destanı’nda da çok
tekrarlanmasının ilmî manası büyüktür. Bu destandan bir örnek verelim:


“Altaylıktan az barbız
Kangaylıktan kança bar
Manjuuluktun başı var
Tırgootton bir min tütün bar…


Kırk uruu Kırgız bu da bar(Orazbekoğlu,1979:T.1 ,266 ).
Yukarıda S. Abramzon’un yazdığı gibi bu destanda, Manas’ın kırk yiğidinin
her biri kabile reisi ve kendi hakimiyetleri altındaki kabilelerin idarecileri olarak
gösterilmektedirler


Mesela, Manas’ın Hanlığa yükseltilişine katılan reisler:


“Noyguttan karı Akbalta
Nogoydon karı Eştek
Oturbagandar baarıng tek!
Alçındardın Boobegi,
Naymandardın köbönü
Argındın Karakocosu
Kıpçaktardan Taz çeçen…”
(Orazbekoğlu, 1979:T.II, 266 ).


Bu iki şiir parçasından birincisindeki Altaylılar, Kangaylılar, Mancuuluklar ve
Tırgootlar, Manas Batırın hakimiyetindeki halklar değil, onların etnonimlerine
(yani genel adlarına) Kırgızların etnik teşkilinde rastlanmamaktadır. İkinci şiir
parçasındaki Noygut, Nayman ve Kıpçaklar, Kırgızların içine giren boylardır.
Nogaylar, XII. yüzyılın ikinci yarısındaki Altın Orda’nın ordu komutanı Nogay’ın
hakimiyeti altındaki Moğol-Türk boylarına verilmiş olan genel addır. Nogaylar’ın
Deşt-i Kıpçak’ın doğu bölümünde, Sır Derya boyunda, Tiyanşan’da (Tanrı
Dağları) yaşayan halklar ile sıkı ekonomik ve etnik ilişkileri oldu. Fakat, bu
Nogaylar ile Manas destanındaki Nogay arasında sadece isim benzerliği vardır,
etnik bir halk değildir. Destandaki Nogaylar bir dönemde Yedi Su ve Orta
Tiyanşan’da yaşayan Türk-Moğol boylarının diğer adı oldu. Bu nedenle Manas’ı
(Bakayların ilk atasını) Nogaylarla ilişkilendirmek mümkündür. Argın ile Alçınlar,
Kazakların içindeki eski Türk boylarıdır


Manas Destanı’ndan alınan yukarıdaki belgeler “Kırgız” adının kırk boy
sayısından geldiğini ispatlamaktadır.



Bu meselenin çözümünde Orhun-Yenisey yazıtlarında “Kırgız” isminin yazılış
biçimi önemli rol oynamaktadır. Çünkü bu yazılardan başka Türk halklarıyla
birlikte Kırgızlar da yararlandı. Yalnız o değil, Orhun Yenisey kitabelerindeki o
güne kadar bilinmeyen harfleri ilk defa okuyan W. Tomsen, W. Radloff bu
yazılara Kırgızların yazısı demektedir. Bu konu hakkında S. Malov şöyle
yazmaktadır: Büyük akademisyen W. Radloff ve Profesör W. Tomsen’in ardından
Yenisey Kitabeleri, Kırgızlara ait değil diye söylemeye hiç bir sebebim yok.” Bu
runik yazılarda halkımızın adı “Kırkız” (“qurquz”) biçiminde bulunmaktadır. S.
Malov ve A. Kononov “qirq” (kırk) ve çokluk eki “z” ekine bölmekte, diğer bir
deyişle bu “kırk boy Kırgız” manasına gelmektedir
(Malov, 1951:417;
Kononov,1890:145
).


KIRGIZ HALKININ ORTAYA ÇIKIŞI İLE İLGİLİ
EFSANELER VE TARİHİ BİLGİLER



Türk halklarının tarih sahnesine çıkışı hakkında birkaç efsane vardır. Bu
efsanelerin içinde gerçek payı olanlar var, birine kısaca değinelim: Çin tarihçisi V.
yüzyılın 40. yıllarında Orta Asya’daki Juan-Juanlara boyun eğmek zorunda kalan
Güney Altaylı Türklerin eski zamanların bir döneminde Hunların kuzey tarafında
yaşayan So adlı kabileden yayıldığını bildirmektedir. Efsaneye göre Altay Türkleri
yetmiş bir akrabadan oluşup onların en büyüğü Nişudu adlı kurttan doğmuştur.
Nişudu yağmur yağdırıp, rüzgar çağıran ulu bir kişidir. Nişudu’nun hanımının biri
yazın diğeri de kışın kızlarıdırlar. Nişudu’nun yazın kızı adlı hanımdan dört oğlu
olup birisi kuğuya (Lebed) dönüşmüştür. İkinci oğlu Tsigu Apu’yla Gyan
nehirlerinin ortasındaki bölgeyi, üçüncüsü Çu-si suyu boyunu, dördüncüsü Bası
Çu-si-şi dağlarının etrafını mekan tutmuştur. Bu dört kardeşin en büyüğü Nodulu
sıcaklığı çağıran ulu bir kişidir. N. Aristov bu hayallerle süslenen efsaneyi şöyle
yorumlamaktadır: So kabilesinin etnik ismi Altay dağlarının kuzey eteklerindeki
Biy nehrinin boyunda yaşayan halkların arasında rastlanmaktadır. Lebed (Kuğu)
Biy Nehrinin döküldüğü yer. Bu nehrin iki tarafında yaşayan halkların şimdi de
Lebedinliler, Kuğu kişiler diye adlandırılması boşuna değildir. Nişudu’nun üçüncü
ve dördüncü oğlunun sahip olduğu yerlerin (Çu-si, Bası,Çu-si-şi) Dağlık
Altay’daki Çuya (onların toponomisinin benzerliğine bakınız) nehrinin eteklerinde
yerleştirilmesi mümkündür. İşte bu Nişudu’nun ikinci oğlu Tsi-gu’nun sahip
olduğu bölgedeki Apu Irmağının şimdiki Abakan, Gyan-Kem suları olduğu
tartışma götürmez bir gerçektir. “Tsi-gu” adının bulunduğu on civarında eski Çin
yazılarının içinden “Kırgız” etnik isminin fonetik değişikliklerden sadece biri
olduğunu hatırlatalım. Nodulu (Nodulu-Şad, Asyan-Şad) dediğimiz tarihi kişidir.
Bu, Altay Göktürklerinin Aşina hanedanının kurucusudur. Onun torunları, öz
kardeşler Bumin ve İstemi 552 yılında Juan-juanların devletini ortadan kaldırıp
Türk Kağanlığı’nın temelini attılar
(Aristov,1986:278,279)


Bu nedenle yukarıdaki efsane, Altay Göktürkleri ile eski Kırgızların etnogenez
ilişkileri olduğunu ispat etmektedir. Bunlardan birincisi; Türk, Karluk, Uygur ve
Yenisey Kırgız Kağanlığının içinde komşu olarak yaşayıp etnik, sosyal ekonomik
ve siyasi bakımdan doğrudan ilişkilidir. Bunun için Altay (Gök) Türkleri ile
Kırgızların etnik kuruluşlarında boy ve kabilelerin benzer adlarına çok
rastlanmaktadır. Şimdi bu mesele hakkındaki tarihi kaynaklardaki bilgileri
verelim:



İzvleçeniya iz Soçineniya Gardizi (XI.yy.) “Zeyn’ül-ahbar” –V. V Bartold Soç,
T. VIII. M.,1973 46 s.



(Metin): Kırgızların kendi beylerinin hakimiyeti önünde birleşmesinin (bir
araya gelmesinin ) sebebi aşağıdaki gibidir: O beyin aslı Slav’dır ve Slavların
beylerinden biridir; onun Slavyan ülkesinde yaşadığı dönemde, oraya Rum
elinden
1 elçi gelir; (derebeyi) gelen elçiyi öldürür. (Onu) öldürmesinin sebebi
Rumların Noydu’nun oğlu Simden, Slavyanlarında Yafes’den çoğalıp
yayılmasıdır.


Rumların adı Sag köpek sözüyle ilgilidir. Çünkü onlar köpeğin sütü ile
beslenmişlerdir. Bu işin esası şöyledir: (Yafet)Yafes için karıncanın yumurtasını
alıp geldiğinde, karınca (Yafet) Yafes’in çocuğunun rahat görmemesi için Allah’a
yalvarır. (Yafet) Yafes’in çocuğu doğduğunda ona Emka
2 adı verilir, onun iki gözü
kördür. O zamanlarda köpekler dört gözlüdür. Yafes’in bir köpeği olur. O bir
yavru doğurur. Yafes bu köpeği öldürüp atar. Yafes’in çocuğu kör olduğu için dört
yıl boyunca köpeğin kulağından tutup onun sütünü emer. Köpek ikinci yavrusunu
doğurduğunda Yafes’in çocuğunu atıp ondan kurtulmak için Tanrı’ya yalvarıp ona
şükrünü bildirir. Ertesi gün bu köpeğin iki gözü kör olan çocuğa geçer, iki gözü de
kendinde kalır. Onlar yine köpeğin burnunda kalır, bu sebepten onlar, Saklablar
(Slavyanlar) diye adlandırılır. Bu sebeple tartışmanın devam etmesi sırasında
elçiyi öldürür, bununla ilgili olarak Slavyanların ülkesine gitmeye mecbur kalır. O,
Slavyanlardan kaçıp Hazarlara
3 gelir. Hazarların Hakanı öldükten sonra ona iyi
muamele yapılır. İşte bu tahta oturan yeni Hakan diğer gelen beye kötü davranır.
Bu oradan da kaçıp Başcurt’a (Başkurt-Başkırt) gelir
4. Bu Başcurt, Hazar
derebeylerinden biri olup Hazar ve Kimeklerin
5 hakimiyeti altında iki bin atlı
askeri ile yaşamaktadır. Hazar Hakanı, Başcurt’a adam gönderip yabancı
Slavyanları kovmayı talep eder, Başcurt bu konu hakkında onunla söyleşir, ondan
sonra Slavyan kendisi ile akraba olur. Yolda gelirken Kimak ile Dokuzoğuzların
6
topraklarının ortasındaki bir yerde durur. Dokuzoğuzların hanı kendi kabileleri ile
kavga çıkarıp onlara çok öfkelenir. Onların bir bölümünü öldürtür, kalanları kaçıp
birer ikişer Slavyan’a gelmeye başlarlar. O, hepsini kabul edip onlara yakınlık
gösterir, bu nedenle onların sayısı çoğalır. Başcurt’a adam gönderip onunla dostluk
ilişkileri kurar, bunun neticesinde kendisi de güçlenir. Bundan sonra Slavyan,

Guzlara7 saldırır, çoğunu öldürür ve esir alır. O yağmalar yaparak, esir aldığı
kişileri köle olarak satarak çok para kazanır. Kendi çevresinde çoğalan kabilelere
o, Kırgız adını verir. Slavyanlar bu kişiyi duyunca, çoğu kendi aileleri ve mülkleri
ile ona gelirler, başka kabilelerle karışıp onlarla akrabalık ilişkileri kurup yeni bir
halk oluştururlar. Kırgızların, Slavyanlardan çıkışının işareti onların dış
görünüşlerinden, bir başka deyişle kızıl saçlarından ve ak benizlerinden bilinir
8


Mokeev A. M., “Nasab-Name” Abdar Rahima9 Kak İstoçnik po İstorii
Kirgizskovo Naroda i Genelogii Kokandskih Praviteley.-İz istorii Sredney Azii i
Vostoçnovo Turkestana, XV-XIX kk., Taşkent, 1987.



Metin : Bundan sonra Ak Oğul, iki oğlu Otuz Oğul ve Salvasbek Bolgaçi 29 ile
(Seyid Mir Celil’le)
30 anlaşıp onun kendilerine rehberlik yapması hususunda
anlaştılar. Bulgaçı’nın oğulları: Boston
31 ,Teyit32, Coo Kisek33, Döölös34, Hıdırşah,
Kanglı
35, onun (Mir Calil’in ) yolundan gittiler. Bundan sora Otuz Oğul’un
oğulları: Adine
36, Mungkuş37, Kara Bagış38, Tagay39, Seyid’i kendilerinin lideri
olarak kabul ettiler ve onun yolundan gittiler. Kuğu Oğul kabileleri Basız40, Lalım,
Kuşçu
41, Ay Baş Munduz42 Çong Bagış 43, Saruu44, Suncek, Hıtay45 ile Seyid’le
anlaşıp onların yolundan gittiler



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...