Bu Blogda Ara

31 Temmuz 2019 Çarşamba

"BOZKURT DESTANI" Camiü’t-Tevarih’te geçen kayıt



                 "BOZKURT DESTANI"    Camiü’t-Tevarih’te geçen kayıt


Reşidüddin tarafından kaleme alınan Camiü’t-Tevarih isimli eser, Kök
Türklere ait Kök Börü Efsanesi’nin Moğol hanlarına ve İslami esaslara uyarlanmış bir
varyantını içermektedir 20 . Kitabın Moğol kabileleri arasındaki hiyerarşik yapıyı
düzenleyen bir takım menkıbevi bilgiler içermesi ona kutsal bir nitelik
kazandırırken, Moğolların Türklerin bir bölümü olduğu şeklindeki söylemler bu
coğrafyanın yeni sahiplerinin geçmişten gelen köklü gelenekleri zedelemek niyetinde
olmadıklarına işaret etmektedir.
Reşidüddin, Camiü’t-Tevarih’te eserinin kutsal bir nitelik taşıdığını
belirttikten sonra Moğolların Türklerin bir bölümünü oluşturduğu bilgisini
vermektedir. Ona göre her iki kavmin fikirleri ve dilleri birdir ve hepsi Nuh
peygamberin oğlu Bulca Han’dan türemiştir. Böylelikle “kurt ana” motifi efsaneden
çıkarılarak bunun yerine İslami geleneklere uygun bir türeyiş olgusu getirilmiştir.
Bulca Han’dan türeyen Türk kavimlerinin yazıları ve kitapları bulunmadığından
uzun yıllar yaşanan hadiseler sözlü olarak ağızdan ağza aktarılıp gelecek nesillerce
öğrenilerek yaşatılmıştır21. Reşidüddin, eserinde Türk boylarının oturdukları yerleri
şu şekilde açıklamaktadır: Bu bilginin ardından Moğol olarak adlandırılan boyların Türklerle arası
açıldığından bahseden Reşiddüddin, kan davasına dönüşen olaylar neticesinde
Türklerin Moğolları mağlup ederek onları dağıttığını söylemektedir 23 . İşte bu
mücadelelerin ardından Moğolların Ergenekun’da türeyiş hadisesi anlatılmaktadır.
Rivayete göre mağlup olan Moğollardan iki kadınla iki erkek kurtularak sarp ve
kayalık bir yere kaçarak saklanırlar. Buranın etrafı geçit vermez dağlar ve ormanlarla
çevrilidir. Dağların ortası ise dümdüz ve geniş otlaklarla dolu bir ova
görünümündedir. Bu ovanın adına “Ergenekun” denilmektedir. Bu kelime “sarp dağ
geçidi” anlamına gelmektedir. Buraya yerleşen “Nöküz” ve “Kıyan” adındaki iki
Moğol, eşleriyle beraber senelerce bu vadinin içinde yaşayarak çoğalırlar. Gittikçe
sayıları artar ve oymaklar halinde teşkilatlanırlar. Birbirinden ayrılan bu akraba
oymaklar akraba olduklarını asla unutmazlar ve bunlara “Dürligin” denilir. 24
Dürliginler bu şekilde tanımlandıktan sonra sıra Moğol hanlarının içinden
çıktığı Kıyat kabilesinin tanımına geçilmektedir, çünkü Kıyatların da dâhil oldukları
“Nirunlar”, Moğollar arasında üstün bir yere oturtularak hâkimiyetin bu kanadın
kontrolünde olması gereği savunulmuştur. Nirun kolunun mümessili olan Kıyat
kabilesi de Ergenekun’da çoğalan Kıyan’ın çocuklarının soyudur. Reşidüddin, Kıyan
kelimesinin “dağların tepesinden süratle aşağı doğru akan sel” ile “sert, çevik, kuvvetli”
manasına geldiğini söylemekte ve bu ada sadece yiğit kimselerin sahip olabileceğini
belirtmektedir. Kıyat ise Kıyan kelimesinin çoğuludur Dağların arasında çoğalan Moğol kabileleri buraya sığamaz hale gelince
dağları aşarak dışarı çıkmak için çareler aramaya koyulurlar. Bir araya gelipyapacaklarına dair müzakere ederler. Dar geçitlerden birinde demir madeni
olduğunu fark ederler ve bu madeni eriterek çıkış yolunu açmaya karar verirler. Hep
birlikte ormandan odun toplayıp devasa odun ve kömür yığınları oluşturdular.
Bunları ateşlemek içinde yetmiş baş öküz kesip derilerinden körükler yaparlar.
Yakılan ateş sonucu demir dağ erir ve halk kolaylıkla çıkarak bozkıra yayılır26.
Reşidüddin, bu çıkış hadisesinden sonra Ergenekun Efsanesi’nin esas gayesini
de yavaş yavaş ortaya koymaya başlamaktadır. Söylenilene göre; Moğol halkını
kurtuluşa götüren körükleri onların en soylu ve ileri gelenleri olan Kıyanlar
çalıştırmıştır. Onlara bu işte “Nöküz” ve “Uranhay” boyları yardımcı olmuştur.
Reşidüddin, Ergenekun’da başka kabilelerin de körük çektiği yönünde iddialar
olduğunu belirtse de bunlara pek değer verilmediğini ve özellikle diğer boyların
bunları yalanladığını belirtmektedir 27. Sonuçta Ergenekun’da eşit şartlarda yaşam
mücadelesi veren Moğol kabilelerinden biri olan Kayatların ortaya çıkan bu efsanevi
hadise ile birlikte Moğollar arasında güç ve itibar kazandıkları görülmektedir. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bozkurt

  Sivas Cer Atelyesi’nde 1939 - 1953 yılları arasında demiryolu araçlarının sadece bakım ve onarımları yapılır. Kuruluşundan tam 14 yıl sonr...